Mor Çatı’dan Ebrar Nefes, kadın sığınma evlerine alımların kolluk kuvvetleri üzerinden yapıldığını bunun pek çok soruna yol açtığını söyledi. Rosa Kadın Derneği’nden Elif Tirenç İpek ise kayyumun kapattığı ve işlevsizleştirdiği kadın kurumlarına dikkat çekerek, “Kadın merkezleri sadece sembolik düzeye indirildi ya da din ve evlilik çalışması yapan kurumlara dönüştürüldü” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesinin son derece önemli olduğunu söyledi.
Yanık, “Kadına yönelik şiddet her zaman kırmızı çizgimizdir. Sıfır tolerans ilkesi çerçevesinde mevzuat çalışmaları, eğitim ve farkındalık artırma çalışmaları, kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonu artırma; şiddet mağduru kadınların korunması ve desteklenmesine yönelik kurumsal mekanizmaların güçlendirilmesi; verilerin toplanması ve istatistiklerin geliştirilmesi başlıklarıyla, bu alandaki çalışmalarımız geniş bir yelpazeyle devam ediyor” dedi. Yanık, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) sığınma evlerine ulaşmadaki yerine dikkat çekti.
81 ilde bulunan ŞÖNİM’lerin işlevselliğini ve ne kadar ulaşılabilir olduğunu Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Ebrar Nefes ve Rosa Kadın Derneği’nden avukat Elif Tirenç İpek, Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
ŞÖNİM’in, şiddetten kaçan kadınların alabilecekleri desteklerle ilgili kurulmuş, hem süreçlerin koordine edilmesi hem izlemesi hem de ortaya çıkacak sorunları önlenmesi gereken bir çatı kurum olarak düşünülebileceğini dile getiren Nefes, “Kadınlara hizmet alabilecekleri yerleri işaret etmesi gereken bir kurum. Türkiye’de hem ŞÖNİM’e yani devlete bağlı sığınaklar hem belediyelerin sığınakları hem de bağımsız sığınaklar var” dedi.
Bu merkezlerin kurulmasından bu yana geçen 9 yıllık süreçte, kurumun işleyişine ilişkin zorlukların Mor Çatı tarafından raporlanıp farklı mecralarda dile getirildiğini kaydeden Nefes, ‘Türkiye’de Erkek Şiddetiyle Mücadelede Koordinasyona İlişkin İzleme Raporu’ oluşturduklarını belirterek şunları dile getirdi:
ŞÖNİM’ler üzerinden sığınma evlerine ulaşmakta kadınlar zorluk yaşıyor. En azından bize ulaşan kadınlardan edindiğimiz bilgiler bu yönde. Örneğin İstanbul’u düşünelim, 16 milyonluk bir şehir, bir metropole bir tane ŞÖNİM yetmesi mümkün değil ki. Keza yetmiyor da.
‘Sığınma evlerine alımlar kolluk kuvvetleri üzerinden oluyor’
Nefes, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sığınma evlerine alımları ŞÖNİM’ler üzerinden değil kolluk kuvvetleri üzerinden yaptığını söyledi:
Sığınma evlerine yerleşme taleplerinin kolluklar üzerinden gerçekleşmesinin yarattığı sorunlar var. Bazı kadınlar polise gitmek istemiyor. Polise gitmek bazen kadınları zor durumda bırakabiliyor. Ya da polis, kadınları ciddiye almayabiliyor, sığınma evine gitmemesi için ikna etmeye çalışabiliyor. Yani ŞÖNİM’lerin süreci kolaylaştırmadığını görüyoruz. Kadınlar, ŞÖNİM’i aradığında ‘polise gitmelisiniz’ diyorlar. Bunlar da kadınlar için caydırıcı olabiliyor.
Gizlilik ve uzaklaştırma ile ilgili kararların takibi ve ihlal durumunda atılacak adımlar konusunda iki kurumun da birbirini işaret etmesi, aralarında koordinasyon olmaması nedeniyle kadınların tekrar tekrar başvuru yapıp yaşadıklarını anlatmak zorunda kalmasına sebep oluyor. Kadınlar aradıklarında ulaşmakta zorluk çektikleri ŞÖMİN’ler de bir de çalışanların sorunun arabuluculuğuna yeltenmeleri, caydırıcı, suçlayıcı, yargılayıcı tutumları ve üslupla ilgili sıkıntılarla karşılaşabiliyorlar. Bunları daha önce ŞÖNİM’le iletişime geçip sonra bize ulaşan kadınlardan dinleyebiliyoruz. Yine mesai saatleri dışında telefona bakan bir personel olmakla beraber uzman desteğine erişimin yalnızca mesai saatlerinde mümkün olduğu anlaşılıyor ayrıca telefona mesai dışı saatlerde bakan kişilerin meslek elemanlarının sahip olduğu donanıma sahip olmaması nedeniyle eksik veya yanlış yönlendirme yapabiliyor.
‘Konut sağlanmalı ama böyle bir uygulama yok’
Sığınaklarda kalış süresinin 6 ay olduğunu belirten Nefes, 12 yaş ve 12 yaştan büyük oğlan çocuklarının sığınma evlerine kabul edilmediğini dile getirerek, “Aslında 6284 sayılı kanun uygulama yönetmeliklerine baktığımızda 12 yaşından büyük oğlan çocuğu varsa ve can güvenliği riski varsa o kadına çocuğuyla birlikte kalabileceği bir ev, bir konut sağlanmalı. Ama bunun da uygulanmadığını görüyoruz. Kadıköy Belediyesi böyle bir konut açacağını söylemişti. Onun da sadece sanırım şu an bir tanesi işlevli olabildi” dedi.
ŞÖNİM’lerin Sosyal Hizmet Merkezleri’yle de (SHM) koordineli çalışmadığını gözlemlediklerini belirten Nefes, “ŞÖNİM’de altı ay kalabiliyor sonrasında çıktığında ne gibi destekler alabileceği konusunda bir bilgisi yok ama sosyal hizmetlere gidebilir, sosyal ekonomik desteğe başvurabilir, valilik ile görüşebilir. ŞÖNİM’den çıkan kadınların bunları bilmediğini görebiliyoruz. Aslında ŞÖNİM’den ayrılırken bu bilgilerin onlara verilmesi gerekirdi. Kadınlar bazen ŞÖNİM’de kalırken başka bir kurumu arama ihtiyacı duyuyor” dedi.
‘Önemli olan kadının gücünü eline almasını sağlamak’
Sığınakların kadınların güvenliklerini riske atmamak için telefon kullanımıma izin vermediğini, dışarı çıkış saatlerini kontrol altında tuttuğunu dile getiren Nefes bunların kadınların güvenlikleri için yapıldığını ama SHM’nin kadınları yeteri kadar bilgilendirmemesinden dolayı kadınların sığınma merkezinden çıktıktan sonra dışardaki hayata hazırlanamadıklarını belirtti. Nefes sözlerine şöyle devam etti:
Bazı kadınlar şunu anlatmışlardı “Ben girdim hiç kimseyle görüşmedim, çıkarken bana sadece hem giriş hem çıkış kağıtlarımı aynı anda imzalattılar”, bu bilgiler orada nitelikli desteğin gerçekten çok zor alınabildiğini gösteriyor. Orada önemli olan kadının gücünü eline alıp kendi güçlenmesiyle devam etmesini sağlamak. Ama bu nokta da eksik kalabiliyor.
Şiddeti önlemek ve merkezlerin işlevsellik kazanması için üç ayda bir her şehirde koordinasyon toplantıları yapılması gerektiğini belirten Nefes, bu koordinasyon toplantılarının; Sosyal Hizmetler, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar, valiler, kaymakamlar ve diğer paydaşların katılımıyla gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
Bu yıl başında il eylem planı oluşturulurken ilk defa il müdürlüğü bir çalıştay düzenledi ve sivil toplum örgütleri çağrıldı. İlk defa bu bir çalıştay formatında gerçekleşti ve sivil toplum örgütleri çağrıldı. 3 ayda bir yapması gereken koordinasyonların 3 ayda yapılmadığına daha geç zaman aralıklarında yapıldığına şahit oluyoruz İstanbul özelinde. Hatta bazen bizim hatırlatmamız gerekiyor diyebilirim.
‘Sığınaklardan bilgi alamıyoruz’
Bölgede neredeyse her ilde ŞÖNİM’e bağlı sığınaklar olduğunu dile getiren avukat Elif Tireç İpek ise Diyarbakır’da belediyeye bağlı iki sığınak olduğunu fakat ŞÖNİM’e bağlı sığınaklar hakkında bilgi edinemediklerini dile getirdi.
ŞÖMİN’lere bağlı sığınaklar kapalı kapılar ardında çalışıyor, kamuoyu ile bilgi paylaşımı yapılmıyor. İşlevselliğe ilişkin tek bilgi kaynağımız orada kalan kadınların bize aktardıkları ve maalesef çok da iyi koşullarda olduğunu söyleyemiyoruz. Belediyelere bağlı iki adet sığınma evi de aynı durumda çünkü ŞÖMİN bağlı kabul yapıyor. Bağlar Belediyesi’ne bağlı sığınak ise uzun süredir pandemi, tadilat gibi gerekçelerle kabul yapmıyor.
Kayyumdan önce açık olan sığınaklardan sadece Van tam anlamıyla kapatıldı. Mersin Akdeniz nitelik değiştirdi. Diyarbakır Kayapınar ile Mardin ve Siirt de hazırlıklar vardı, durduruldu. Belediye bünyesinde olan ve kapatılmayan Diyarbakır Büyükşehir ve Bağlar Belediye sığınakları ŞÖNİM’lere bağlandı.
‘Kayyum, kadın merkezlerini din ve evlilik çalışması kurumlarına dönüştürdü’
Kayyumların mevcut sığınakları işlevsizleştirdiğini ve destek olmadığını vurgulayan İpek, “Örneğin Diyarbakır Bağlar Belediye Sığınağı alıma kapatıldı ve tüm deneyimli, eğitimli çalışanlar zabıtaya, park bahçeye sürüldü veya işten çıkartıldı. Kadına dair diğer alanlarda olduğu gibi veri paylaşımı kayyumlarca yapılmamaktadır. Zaten bütün kayyumlu belediyelerde kadın merkezleri işlevsiz sadece sembolik düzeye indirildi ya da din ve evlilik çalışması yapan kurumlara dönüştürüldü. Kadın politikaları daire başkanlıklarına erkek müdürler atandı ve bütçesi genel bütçeye bağlandı. Kadın müdürlüklerinin birçoğu kapatıldı veya içeriği değiştirildi, örneğin danışmanlık merkezleri kuran kurslarına veya dini eğitimlerin verildiği yerlere dönüştürüldü. Yine kadın meclislerinin çoğu lağvedildi” dedi.
‘Kamu kurumları kadın bakış açısından uzak’
Bu uygulamaların kadınların başvurusunu da etkilediğine dikkat çeken İpek, devamla şunları söyledi:
Tabi ki bu durum başvurulara yaklaşımdan tutun da onların çözümleniş biçimine kadar yansıdı. Çünkü kadın bakış açısı ile şiddetle mücadele etmek başka bir şey ve kamu kurumları bu bakış açısından uzak çalışıyor. Mevcut sığınaklara giden kadınlar çok kısa süreli kalabiliyor ve koşullardan kaynaklı bir daha gitmek istemiyorlar. Örneğin il dışında bir sığınağa gitmesi için yönlendirme yaptığımızda diğer illerden arkadaşlarımız ‘burada koşullar çok kötü gelmesin’ diyorlar.
Bağımsız kadın derneklerine ise iktidar tarafından hiçbir destekte bulunulmadığını kaydeden Avukat İpek, “Bunun aksine kapatma davaları ile ya da alanda çalışan kadınları tutuklayarak, gözaltına alarak yargı tacizine maruz bırakıyor. Ya da toplum nezdinde marjinalleştirerek zararlı yapılarmış gibi göstermeye çalışıyor. Bunun birçok nedeni var çünkü şiddetle mücadelede isteksiz olduğu ve yetersiz kaldığı için kadın örgütleri bunu ifşa ediyor. Bu belki de en önemli neden” diye konuştu.