Ana SayfaGüncel10 Ekim Katliamı davası: “Artık adalet iktidarın özel mülküdür”

10 Ekim Katliamı davası: “Artık adalet iktidarın özel mülküdür”

HABER MERKEZİ – 10 Ekim Ankara Katliamı davasının 10. tur blok duruşmasında katliamda yakınlarını kaybedenler konuştu. Aileler, mahkemenin toplanmayan delillere rağmen bitirilmesine ve sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanmamasına tepki gösterdi. Katliamda yaralanan Muhammed Bahadır Kılıç, beyanında “Arkanızda yazan ‘Adalet mülkün temelidir’ yazısı artık adalet iktidarın özel mülküdür. Siz mahkemeyi hangi sonuçla sonlandırırsanız sonlandırın barış talebinin yanında adalet talebini de görmeye devam edeceksiniz” dedi. 3 gün sürecek duruşmada karar verilmesi bekleniyor.

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı’nda yapılmak istenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne IŞİD tarafından düzenlenen ve 103 kişinin hayatını kaybettiği canlı bomba saldırısına ilişkin açılan davanın 10. tur blok duruşmasının ilk günü Sincan Cezaevi Yerleşkesi Mahkeme Salonu’nda görüldü.

Duruşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Gülistan Koçyiğit, Tülay Hatimoğulları, Ayşe Acar Başaran, Oya Ersoy, CHP Milletvekilleri Yıldırım Kaya, Kani Beko, Sezgin Tanrıkulu, Özgür Özel, Veli Ağbaba, Onursal Adıgüzel, sendika ve meslek odaları temsilcileri, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Salonda avukatlar, milletvekilleri, aileler, basın mensupları ayrı ayrı yerlere oturtuldu. Katliamda yaşamını yitiren Cemal Avşar’ın kızı Ayşegül Avşar ise 18 yaşından küçük olduğu gerekçesiyle duruşma salonuna alınmadı.

“Duruşma şehir merkezinden kaçırıldı”

Duruşma, hayatını kaybedenlerin avukatlarının beyan ve taleplerini sunmasıyla başladı.

Mağdur avukatlarından Mustafa Kemal Gündüz, davanın Sincan’a taşınmasına tepki göstererek, “Başkan yargılamanın 50 celsesinde olay olmamasına karşın bu kararı verdiniz. Duruşma resmen şehir merkezinden kaçırıldı. Biz müvekkillerimizi, sanıkları göremiyoruz. Sizi dahi zor görüyoruz” dedi.

Duruşma salonuna giriş sırasında mağdur ailelerin birçok zorlukla karşılaştığını sözlerine ekleyen Gündüz, “Çocuğu olan bir anne bile alınmak istenmedi” diye vurguladı. Mağdur avukatlarından İlke Işık da 103 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Şu an yakınları buradalar. Hayatlarında en sevdiklerini kaybetmiş insanlar bu davanın peşindeler. Bizim çıkarabildiğimiz 500’den fazla yaralı var. Fiziksel ve ruhsal yaralanmanın kaç kişi olduğunu tahmin edemediğimiz bir katliam. Müvekkillerimizin söylemek istedikleri var” diye konuştu.

“Bizden kurgusal bir geçeğin kabul edilmesi beklenmekte”

Avukat Ziynet Özçelik, katılanların iddianameye ilişkin sözlü oturumu bitirilmeden sözlerinin alınmamasının adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu söyleyerek, “Bu dosyada başından itibaren devletin sorumluluğu tartışılmakta fakat devlet ve devleti temsil edenler gerçekliğin peşinde olmadığı için katılan asillerin kendi beyanlarını bizzat bulunmalarının sağlanmasını talep ediyoruz. Onlar açıklamalarda bulunduktan sonra biz açıklamalarımızı sunacağız. Bizden kurgusal bir geçeğin kabul edilmesi beklenmekte. Bizim burada haklarımızı kullanmamız bakımında yüz yüzelik ve kendimizi ifade etme hakkımızı talep ediyoruz” dedi.

“Adalet için buradayız ancak adaletsizliğin en büyüğünü görüyoruz”

Mağdur yakınlarından Kemal Kılıç, 10 Ekim günü mahkeme salonunda olan güvenlik önlemlerinin olmadığını vurgulayarak, “Bu önlemi alan kolluk kuvvetleri o gün neredeydi. O gün insanlar 81 ilden buraya gelirken, emniyet neredeydi. Biz adalet için buradayız ancak adaletsizliğin en büyüğünü görüyoruz. Çünkü bizim çocuklarımızın katillerini burada koruyor ve kolluyorsunuz. Maddi gerçek eksik iddianamelerle ortaya çıkmaz. Sunduğumuz tüm delillere itibar göstermiyorsunuz” diye konuştu.

Katliamda yaralanan Ayşegül Duman, 10 Ekim’de hayatını kaybedenleri anarak başladığı konuşmasında, “Zalimler için yaşasın cehennem. Siz davayı Sincan’a kaçırdınız ama bu dava fizana da gitse daha fazla katılımcıyla geleceğiz. 66 istihbarat raporu gerekli yerlere ulaşmış olsaydı. İlgili birimler görevlerini yerine getirseydi ne Suruç, ne Ankara ne de sonraki katliamlar yaşanmazdı” ifadelerini kullandı.

“Bu nasıl açık yargılama, söz hakkımız bile yok”

Hayatını kaybedenlerin yakınlarının avukatlarının, savcılık mütalaasına karşı öncelikle hayatını kaybedenlerinin yakınlarının ve katılma talebi kabul edilen kurum temsilcilerinin beyanda bulunması ve sonrasında avukatların beyanlarını sunma talebi reddedildi. Bunun üzerine aileler, “Bu nasıl açık yargılama, söz hakkımız bile yok” diyerek karara tepki gösterdi.

Daha sonra mahkeme heyeti içeriği ve mahiyeti bildirilmesi halinde bir kısım katılanın dinlenebileceğini ifade etti. 10 Ekim-Der Başkanı Av. Mehtap Sakinci Çoşgun tarafından 6 kişinin beyanda bulunması konusunda kendi aralarında karar aldıklarını ifade etti. Konuşacak 6 kişinin ismi mahkeme heyetine bildirildi.

“Kamu görevlileri neden yargılanmıyor?”

İlk olarak katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik söz aldı. Tedik, 10 Ekim günü alana giderkenki tek taleplerinin barış olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin her yerinden insanlar Ankara’ya geldiler. Oğlumu kaybettik, onu ararken üzerimize gaz bombası atıldı. Taleplerimizin hiçbiri göz önüne alınmadı. Bütün bunlara göz yuman kamu görevlileri neden yargılanmıyor? Bu salona gelirken kaç aramadan geçtik, katliam günü neden bu aramalar yoktu? Keşke önlemleri o zaman alsaydınız. Bu sanıklara verilen ceza adaleti getirmeyecek. Asıl sorumlular yargılanmadan bizim içimiz rahatlamayacak. Hiçbir şey benim oğlumu geri getirmeyecek ama bu mütalaa ile bir kez daha bizi öldürdünüz” dedi.

“Katliama yol açanların dosyalarda yer almasını görmek isterdim”

Katliamda yaşamını yitiren avukat Uygar Çoşgun’un annesi Emel Çoşgun ise hakime “Ben sizin meslek taşınızın annesiyim” diye seslendi. Çoşgun, şunları dile getirdi:

“Benim çocuğum kan görmeye dayanamıyordu. Katliam günü ‘Acaba bir yerde bayıldı mı?’ dedim. Ancak bu olmadı. Acı bizi kötü bir yerden buldu. Toplanmayan delillerle bu mahkemenin bitmesini yüreğim kabul etmiyor. Benim torunum var, onu kreşten alıyorum. Bir babanın çocuğunu aldığını göstermemeye çalışıyorum. Bu nasıl vicdan. Bu çocuğu yıllarca babasız kılmaya kimin hakkı vardı. Ben sadece gerçek adalet istiyorum. Onlara göz yuman herkesin yargılanmasını ve adalet istiyorum.”

Katliamda yaralanan Cihan Andiç’in babası Ahmet Andiç, çocuğunun halen tedavisinin sürdüğünü vurgulayarak, “Tedavi için gitmediğimiz hastane kalmadı. 3 yıldır hastanelerde mücadele veriyor Cihan Andiç. Benim oğlum inşaat mühendisiydi ve devlet memuruydu. F-16 uçaklarının üzerimizden yürüdüğü savaş ortamından ‘artık çocuklarımız ölmesin’ diye Ankara’daki barış mitingine gelmişti. Zaten mitinge katılanların çoğu da devletin memuru, yurttaşlarıydı. Devletin görevi kendi yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaktı. Ama 50 duruşmadır gördüğümüz, bu katliamı yapanlar bir yerden destek aldı ve onlara yol açıldı. Katliama yol açanların dosyalarda yer almasını görmek isterdim” dedi.

“Artık adalet iktidarın özel mülküdür”

Katliamda yaralanan Muhammed Bahadır Kılıç, davaya ilk defa gelebildiğini söyleyerek, “Duruşmalara katılmıyorum ama sosyal medya ve basın üzerinden takip ediyoruz. Devletin yönlendirdiği mülkiye müfettişlerinin raporu reddediliyor. 15 Temmuz gecesi halka ateş açan askerleri yargılayan mahkeme ile katliam günü üzerimize gaz sıkınlar arasında ne fark var? Bizim vergimizle maaşını alan polis, bizim vergimizle aldığı gaz bombalarını IŞİD’in yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere üzerimize sıktı. Bugün yaptığınız yargılama ‘göstermelik’ demek istemiyorum. Arkanızda yazan ‘Adalet mülkün temelidir’ yazısı artık adalet iktidarın özel mülküdür. Siz mahkemeyi hangi sonuçla sonlandırırsanız sonlandırın barış talebinin yanında adalet talebini de görmeye devam edeceksiniz” dedi.

Katliamda babası Osman Turan Bozacı’yı kaybeden Çağatay Bozacı beyanda bulunmaya başladı. Beyanı esnasında “Eli kanlı silahlı terör örgütü AKP’nin ve elebaşı faşist diktatör Recep Tayyip Erdoğan’dan şikayetçiyim” demesinin ardından mahkeme başkanı mikrofonu kapattırdı. Aileler ve izleyiciler alkışlamaya başladı. Daha sonra duruşmaya ara verildi.

Aranın ardından devam eden duruşmada avukat beyanları Adana Barosu Başkan Yardımcısı Av. Sebahattin Gümüş, Av. Doğan Erkan, Av. Mehtap Sakinci Coşgun ve İHD Genel Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ile devam etti ve tamamlandı.

“Gar patlamasında yetkililer neredeydi?”

HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, katılan olarak söz aldı. Başaran, davanın medya ve toplumdan kaçırıldığını söyleyerek, şöyle konuştu:

“Sürece bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz 7 Haziran’da bir seçim oldu. Türkiye’nin politik atmosferi başka bir noktaya geldi. Var olan çözüm süreci sonlandırıldı. İktidar yanlıları ‘ya istikrar ya kaos’ dedi. Bu kaosun ilk sesi 5 Haziran’da patlayan bomba oldu. Sonra Suruç geldi. Sonra 103 kişinin öldüğü süreç. Bu olayların arkasındaki benzerlik neydi. İktidarın aymazlığıydı. Bunların devletin istihbari bilgisi dışında olmasının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bizlerin attığı her adım izlenirken, yaptığımız etkinlikler polis gücüyle kuşatılırken, nasıl oluyor da Ankara’nın merkezinde bir katliam gerçekleştiriliyorken güvenlik zafiyeti kabul edilmiyor. Nasıl oluyor da böyle bir katliamda tek bir sorumlu istifa etmiyor, politik sorumluluğunu kabul etmiyor. Ankara gar patlamasında yetkililer neredeydi sormak lazım. Bugün eğer bu mahkeme salonunda alelacele dosyayı sonuçlandırma niyeti varsa, iktidar açısından maksat hasıl olmuştur. Yeterli milletvekili alınmıştır, tek başına iktidar olunmuştur. Hangi ülkede böyle büyük bir katliamdan sonra siyasi iktidar hesap vermez.”

“Göstermelik cezalar verilecek asıl sorumlulara dokunulmayacak”

HDP olarak Ankara, Suruç ve Diyarbakır katliamlarıyla ilgili araştırma önergesi verdiklerini ancak Meclis’te araştırma komisyonunun kurulmadığını hatırlatan Başaran, “Göstermelik cezalar verilecek ama asıl sorumlulara dokunulmayacak. Konjonktür müsait olduğunda şuanda sanık sandalyesinde oturanlar ‘öfkeli çocuklardı’, tıpkı bu sandalyelerde oturan FETÖ’cüler gibi. Bunların siyası ayağı ortaya konulmuyor” dedi.

Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.

Duruşma öncesi yoğun güvenlik önlemleri

Duruşma öncesi alınan yoğun güvenlik önlemleri ise dikkat çekti.

MA’nın haberine göre Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ne girmeden önce, araçlar durdurularak tek tek arandı. Cezaevi kapısında aileler uzun süre bekletilmesinin ardından 4 arama noktasından geçirildi ve 6 noktada kimlik kontrolü yapıldıktan sonra içeri alındı. Duruşma salonuna çakmak, kalem ve telefon sokulmadı.

Mahkeme heyeti, duruşmanın izlenmesi için sarı basın kartı sınırlandırması getirdi ve sarı basın kartı olmayan gazeteciler içeri alınmadı. Öte yandan birçok ailenin dışarıda kalması mahkeme heyeti ile avukatlar arasında tartışmaya neden oldu.

Karar bekleniyor

Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce üç gün sürecek duruşmada karar açıklanması bekleniyor.

19’u tutuklu 36’sı firari 96 sanığın yargılandığı davada iddia makamı, 9 sanığın “kasten öldürmek” suçundan 100’er kez, “anayasayı ihlal” suçundan da birer kez olmak üzere toplam 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapsini talep etmişti. Savcı, firari 16 sanığın dosyasının ayrılmasını da istemişti. Müşteki avukatları ve aileler ise suçlamanın sadece sanıklarla sınırlı tutulamayacağını, olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin de cezalandırılmasını istiyor.

Müebbet hapsi istenen 9 sanık şöyle: Esin Durgun, Hatice Akaltın, Yakup Yıldırım, Suphi Alpfidan, Yakup Karaoğlu, Mehmeddin Baraç, Nihat Ürkmez, Abdulhamit Boz, Burak Ormanoğlu.