Bu aralar Kuzey ve Doğu Suriye’nin Afrin kenti gündemde.
Gündeme gelme sebebi ise Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) Afrin’e girdiği yönündeki haberler. Geçtiğimiz hafta tüm medyada HTŞ’nin Afrin’e girdiği haberleri yer aldı.
Ama haberlerin yol açtığı sorular yanıtsız kaldı. Mesela eski adıyla El Nusra olan Heyet Tahrir El Şam’ın Afrin’e girişi tek başına mı gerçekleşti?
Bölgedeki gazeteciler, aslında Afrin’i HTŞ’ye, Türkiye’nin açtığı yorumunu yapıyor ve özellikle HTŞ’nin Afrin’e girdiği yönündeki haberlerin, Türkiye ile Şam arasındaki diyalog arayışına denk gelmesine dikkat çekiyor. Bunun ise İdlib’in Afrin’e taşınması anlamına geldiği vurgulanıyor.
Bu yorumlara göre, Suriye’deki iç savaş boyunca çatışmalardan uzak, görece istikrarlı ve güvenli bir bölge olarak kalan Afrin’de ‘İkinci İdlib krizi yaratılıyor.
Türkiye’nin 2019’daki girişiyle birlikte istikrarsızlaşmaya başlayan Afrin’in şimdi HTŞ’nin denetiminde yeni sorunlara gebe olduğu da ortada.
Türkiye-Şam arasındaki diyalog
HTŞ’nin Afrin’e girişiyle birlikte bazı sorular öne çıktı. Öncelikle bu durum, Türkiye ile Şam görüşmeleri için bazı ön kabuller oluşturma niyetinin bir sonucu mu sorusunu akla getiriyor.
Türkiye ve Şam diyalogu Kuzey ve Doğu Suriye’de de kaygı ile yaklaşılıyor. Peki, Şam yönetimi Kürtlere ne dayatıyor? Şam yönetiminin özellikle Kürtlerle iç savaş öncesi duruma dönülmesi konusunda ısrarcı olduğu biliniyor. Bu konuda Türkiye de benzer düşüncede. Şam ile Ankara’nın anlaşamadığı noktaların başında ise oradaki örgütler geliyor.
Şam-Ankara-Moskova üçgeni ve Kürtler
Bir de Şam hükümeti ile Ankara’nın, Rusya’nın arabuluculuğunda bir araya gelmesinin, nihayetinde Kürtleri gözden çıkarmak anlamına geldiği yorumu var.
Bu kapsamda Türkiye’nin Ukrayna savaşı sebebiyle, Rusya’yı rahatlatan politikalar izlediği, Rusya’nın da Kuzey Suriye’de Türkiye’yi memnun edecek adımlar atmasının beklendiği de söylenebilir. Kürtlere yönelik devam eden operasyonlar ile suikast ve saldırılar da bu görüşü destekliyor.
Moskova’nın Türkiye’ye desteği
Rusya bir yandan Türkiye ile Şam’ı bir araya getirmek isterken, diğer yandan Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi ile Şam için de aynı yöntemi öneriyor. Rusya’nın Erdoğan’a desteğinin süreceği düşünülürse, bunun da Türkiye’nin Kuzey Suriye’de operasyon yapmasına izin anlamına geleceği ön görülebilir.
HTŞ ve Rusya
Afrin’deki son durumun, Rusya’nın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ifade eden bölgedeki gazeteciler, HTŞ’nin İdlib’teki hakimiyetine dikkat çekiyor ve ABD’nin bu duruma tepkisiz kalmasını ise şaşırtıcı buluyorlar.
Ezcümle Afrin’deki yeni dönem, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni operasyonların başlaması anlamına gelebilir.
Astana görüşmeleri
Geçtiğimiz Haziran ayında yapılan Astana görüşmelerini Abdülmelik Ş. Bekir köşesine taşımış, HTŞ ile ilgili plana dikkat çekmiş, bugünü öngörmüştü.
Astana’da diktatörler topluluğu, kurdukları oyunla bir taşla iki kuş vurma hesabı yapıyor. ÖSO’ya göre daha disiplinli ve dirençli olan HTŞ’yi Kürtlerle temas noktalarına taşıyacaklar. Ve hemen devreye konuldu. Zaten son bir hafta içinde HTŞ’nin ÖSO’dan aldığı yerlere bakıldığında gerçek görülüyor. Adeta bir koridor açılıyor. Durup dururken Türkiye’nin mutlak hakimiyetinde olan HTŞ hızla harekete geçiyor ve herhangi bir engelle karşılaşmadan ufak tefek çatışmalarla Kürtlerin bulunduğu alanlara yerleşiyor. HTŞ’nin aldığı alanlarda Türk üslerinde ve kontrol noktalarında herhangi bir müdahale ya da hareketlilik olmuyor. HTŞ alması gerektiği ya da emredildiği yerleri aldıktan ve koridoru tamamladıktan sonra MİT devreye girerek grupları barıştırıyor. Yani son dizayn yapılıyor.
Önümüzdeki dönemde bu planın devamı da gelecektir. Türkiye, Kürtlere karşı savaşını artık ağırlıklı olarak HTŞ üzerinden yürütecektir. HTŞ ve Kürtler birbirini zayıflattıkça Rusya’nın desteğiyle Esad rejimi alandaki gücünü tahkim edecektir. Türkiye’nin de saldırı ve tehditlerini kullanarak, Kürtleri ellerindeki toprakları teslim etmeye zorlayacaklar. Öte yandan herkes tarafından radikal terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ’ye karşı da İdlib bölgesinde operasyon başlatacaklar.
Türkiye HTŞ’yi kağıt üstünde terör örgütü olarak kabul ettiğinden, korumaya dönük herhangi bir yükümlülüğü bulunmuyor. Dolayısıyla bir yandan radikal grupları yüz üstü bırakmamış oluyor, bir yandan Rusya ve Esad’a verdiği, “çeteleri bitirme” sözünü yerine getirmiş oluyor ve karşılığında da Kürtlerin rejime teslim olmasını sağlayarak karlı çıkmayı hesaplıyor.
Rusya, İran ve Esad rejimi ise hem çetelerden hem de Kürtlerden kurtularak, Suriye dosyasını kapatmış olacaktır. Önümüzdeki dönemde bu planın adım adım hayata geçirilmesine tanık olacağız.
HTŞ ne zaman kuruldu?
El Kaide’nin Suriye kolu olan HTŞ, eski adıyla Nusra Cephesi olarak biliniyor ve esasen İdlib vilayetinin önemli bir bölümünü kontrol ediyor.
Ebu Muhammed el Colani liderliğindeki HTŞ’nin çatışmalara dahil olması, gruplar arasındaki güç dengesi açısından da önemli görülüyor.
HTŞ, 2015’te İdlib’i “Fetih Ordusu”nun bir bileşeniyken kontrol etti ve o zamandan beri bölgenin hakimiyetini kontrolü altında bulunduruyor.
Temmuz 2016’da “Şam’ın Fethi Cephesi” olarak ismini değiştiren Nusra Cephesi, Ocak 2017’de HTŞ’yi kurdu.
Ceyş el Ahrar, Ceyş el Sünne, Liva el Hak ve Ensar el Din ve Nureddin Zenki Tugayları’nın da yer aldığı HTŞ’de, daha sonra Astana görüşmelerine katılan gruplar diğerlerinden ayrıldı.
HTŞ’nin saldırılarına karşı Sukur el Şam, Ceyş el Mücahidin, Cephet el Şamiyye, Festakim Kema Umirte ve Suvvar el Şam gibi gruplar Ahrar el Şam’la güç birliği yaptı.
Tarafsız kalan Müslüman Kardeşler bağlantılı Feylak el Şam ile Ceyş el Nasr ise Ceyş İdlib Hür, Birinci Sahil Tümeni, İkinci Sahil Tümeni, Fevc el Evvel, Ceyş el Sani, Ceyş el Nukba, Şüheda el İslam Deraya, Fırka el Hurriye ve 23. Fırka ile birlikte 28 Mayıs 2018’de Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni kurdu.
HTŞ bünyesinde Suriyeli Uygurların örgütü Türkistan İslami Parti (TİP), Kafkasyalı savaşçıların liderlik ettiği ‘Muhacirun ve Ensar Ordusu’, ‘Cunud el Şam’, ‘Ceyş Usra’ ve ‘Ecnad el Kavkaz’, Özbek İmam Buhari Tugayları ile Özbek-Kırgız ağırlıklı Tevhid ve Cihad Tugayları da var.