Bazen bir olay simgeselleşir, anlamı ve önemi büyür. Üç yıl önce başlayan, 528 gündür İkizköylülerin ve yaşam savunucularının çadırlı nöbetiyle devam eden Akbelen Direnişi de, Türkiye ekoloji mücadelesinde en uzun süre devam eden, en uzun soluklu direniş olarak yaşam alanlarını, ormanını, zeytinini vermek istemeyenler, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahip çıkanlar, gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakmak isteyenler için çok değerli bir dayanışma ve direniş simgesi haline geldi.
Bu direnişi gerçekleştiren İkizköylüler için ayrıca farklı bir anlamı daha var Akbelen Direnişi’nin. Limak-İctaş Yeniköy Kemerköy (YK) Enerji Şirketi’nin Yeniköy Termik Santrali’ne kömür sağlamak için yıllardır yaklaşık 10 köyü, zeytinlikleri, ormanlık alanları, tarım alanlarını katlederek yarattığı 15 km’lik açık maden ocağı, en son İkizköylülerin merkez mahallesi Işıkdere’yi yutmuş, Akbelen Ormanı sınırına dayanmış durumda. Şimdi bir sel gibi ikizköylülerin üzerine gelen bu cehennem çukurunun önünde 740 dönümlük bir alanı kaplayan Akbelen ormanı kızılçamlarıyla, flora ve faunasıyla canlı bir engel.
Akbelen Ormanı, İkizköy ve Milas’ın diğer köylerindeki insanlar için bir soluklanma ve mantarıyla, otlarıyla bir beslenme alanı. Diğer yandan Bern Sözleşmesi’ne göre kesin korunacak hayvan türleri listesinde yer alan üç kuş türü karabaşlı ötleğen (Sylvia atricapilla), maskeli ötleğen (Sylvia melanocephala), büyük baştankara (Parus major) başta olmak üzere onlarca kuş türüne ve kaplumbağasından yılanına, çiçeğine böceğine birçok canlının önemli bir üreme, beslenme ve barınma bölgesi. Küresel ölçekte ise bütün ormanlar gibi özenle korunması gereken bir karbon yutak alanı. Bu nedenle BM İklim Değişikliği 26’ncı Taraflar Konferansı (COP26) sırasında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 100’den fazla ülke, 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı ve arazi bozulmasını durdurma ve tersine çevirme taahhüdünde bulundu. Kasım 2021’de bu anlaşmaya imza veren, bizim adımıza ormanları koruma sözü veren hükümet, Ocak 2022’de 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 17 ve 18’inci maddelerinin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 4’üncü maddesinde yapılan değişiklikle “kamu yararı” gerekçesiyle ormanları imara açmış, deyiş yerindeyse ormanlar ucuz arsa konumuna getirilmiştir.
İkizköylüler, YK Enerji Şirketi’nin elemanlarının ve onların yanında duran muhtarların ve kaymakamların sözlerine inanarak, yerlerini yurtlarını elden çıkardıklarını anlamadan, bankaya yatan para nedeniyle satışın gerçekleştiğini fark ederek kaybetmişler Işıkdere’deki evlerini, bağlarını bahçelerini… Kandırılarak direnmeden verdikleri Işıkdere ve onunla birlikte kaybettikleri zeytin ağaçları, meyve ağaçları, evleri ve hayatları için çok öfkeliler, kızgınlar, pişmanlar.
O zamanlar Zeytin Yasası’nı, Anayasa’nın devletin ormanların korunması için gerekli yükümlülüklerini net olarak belirten ve ‘Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez’ hükmünü veren 169’uncu maddesini, “‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ diyen Anayasa’nın 56’ncı maddesini bilseydik vermezdik Işıkdere’mizi” diyorlar kızgınlıkla, acıyla ve öfkeyle.
Satmazsak devletimiz kamulaştırarak el koyar korkusuyla, ne olduğunu tam anlamadan değerinin çok altında paralarla sattıkları bağların, evlerin bahçelerin parasıyla kimisi anılarını, komşularını geride bırakarak Milas’a ve çevre köylere göç etmiş, kimisi Işıkdere mahallesinin diğer tarafında kalan ve şirketin biz bu tarafa geçmeyeceğiz garantisi verdiği Ova mahallesine yerleşmiş. Ancak YK Enerji Şirketi neredeyse bir yıl geçmeden bu kez Ova mahallesini almaya kalkışmış. Şirket önce noterden satış ihbarnameleri gönderip, ardından eğer onlara satmazlarsa devletin çok daha ucuz meblağlara buraları kamulaştıracağı tehdidini kullanarak bu yeni yerleştikleri evleri ve tarlaları da almak istediklerini söylemeye başlamış.
Ama artık İkizköylüler Zeytin yasasına göre zeytinliklerine, evlerine, tarlalarına şirketin de devletin de dokunamayacağını, Anayasa’nın 169’uncu maddesine göre devletin ormanları koruma görevi olduğunu ve muhtarlarının söylediğinin aksine onlara yardımcı olabilecek gönüllü avukatların, seslerini yükseltecek ekoloji guruplarının, iklim aktivisti dostlarının olduğunu bildikleri için 2019 yılından bu yana şirketin tehdit ve tekliflerine “hayır!” diyerek, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına hepimiz adına sahip çıkarak kararlılıkla hem hukuk mücadelelerini hem de çadırlı nöbet direnişlerini sürdürüyorlar.
Akbelen Ormanı ve çevresindeki zeytinlikler, tarım alanları şimdiki ve gelecek nesilleri için biyoçeşitliliği koruma, güvenli hava, gıda ve su sağlama, önemli bir karbon yutak alanı olma özellikleri yanı sıra anayasal güvence altında olmasına rağmen Akbelen Ormanı’nı YK Enerji’ye tahsisi eden bakanlık kararına İkizköylülerin açtığı davada en son üçüncü bilirkişi raporu bilimsellikten uzak bir anlayışla YK Enerji’nin önünü açan bir tarzda çıkınca mahkeme daha önce aldığı Akbelen Ormanı’nın kesilmesini durdurma kararını kaldırdı. Hukuki ve bilimsel dayanaktan yoksun karar sonucunda şirket yetkilileri her an ağaç kesimine başlayabilir.
Bu nedenle İkizköylüler, Akbelen Ormanı içindeki Zeytin Kanunu’nun korumaya aldığı 200 dönümlük zeytinliği yok sayarak rapor hazırlayan bilirkişileri ‘gerçeğe aykırı bilirkişi raporu düzenleme’ suçundan savcılığa şikâyet ettiler ve yürütmeyi durdurma kararının iptalinin iptalini istediler. Muğla bölgesini cehennem üçgenine çeviren üç termik santralin kapatılmasına yönelik AİHM’nin 2005 yılında aldığı kararın uygulanması için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvurarak haklı davalarını, aslında hepimizin davasını uluslararası alana taşıdılar.
Şimdi İkizköylüler, Akbelen Ormanı’yla ve Akbelen Ormanı’nın yuva olduğu kuşlar, kaplumbağalar, yılanlar, kelebekler, börtü böcekle, kayalarla, taşlarla, kızılçam ve zeytin ağaçlarıyla birlikte ‘Akbelen yuvamız vermeyeceğiz!’ seslenişlerini çoğaltmak için, Akbelen Ormanı ve çevresindeki 38 bin zeytin ağacının kesilmesini engellemek için tüm doğa ve yaşam savunucularını Akbelen’deki nöbete destek olmaya, dayanışmaya çağırıyor. Haydi, Akbelen için yola çıkma zamanı.