Ortadoğu’nun iyi bir okumasına sahip olan herkes halkların, despotik ulus devletlerin yolsuzluk, talan, rüşvet, sefalet, baskı ve zulmüne karşı içten içe kaynadığını ve bir nefes borusu aradığını görür. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, halkların etnik kimlik ve dini inançlar üzerinden birbirine kırdırtıldığı, can ve mal güvenliğinin despotların iki dudağı arasında olduğu bu coğrafyalarda anti demokratik iktidarların ilanihaye sürmeyeceği eşyanın tabiatı gereğidir. Toplumsal tarih despotik iktidarların baskı ve zulmü ile buna karşı halkların direniş ve ayaklanmaları örnekleriyle doludur. Önünde sonunda halklar bir yolunu bulmuş ve kendilerine giydirilmek istenen deli gömleğini yırtıp atmıştır. Halkların hilafına 20. yüzyılda bölgede Batı’dan ithal oluşturulan dincilik ve milliyetçilik tandanslı ulus devletlerin yüz yılın sonunda geldiği nokta halkların sabrını taşırmış ve yeni halk ayaklanmaları sürecini başlatmıştır.
Bu, Hürremiler, Mazdekiler, Babailer, Karmatiler, Celaliler gibi sistem dışı toplumsal hareketlerin zengin mirasına sahip olan topraklarda baskıcı iktidarlara karşı halkların yeni baharının başlangıcıdır. Hak, adalet ve özgürlük talebiyle başlayan Arap Baharı kısa sürede çok sayıda despotu yerinden etti. Despotik yönetimlere alternatif bir paradigmaya ve örgütlü öncülüğe sahip olmadığından kapitalist sistemin hegemon ve yerel despotik devletleri tarafından DAİŞ, El Kaide gibi örgütler eliyle amacından saptırıldı. Sisteme ve aparatlarına karşı biriken öfke ve enerji halkların başına bela edilen milliyetçilik ve dincilikle içe kanalize edildi. Birçok ülkede despotlar, diktatörler düşürülse de yerlerine benzerleri getirildi. Biriken öfke şimdilik ve geçici olarak bertaraf edildi. Ancak kapitalist sistem halkların sorunlarına çözüm getirmediği için Arap Bahar’ının daha büyük bir şiddetle kendini tekrarlaması kaçınılmazdır. Zira Filistin, Lübnan, Mısır, Libya, Irak, Yemen ve Suriye başta olmak üzere Arabistan içten içe kaynayan kazan gibi.
Arap Baharı’nın yarattığı altüst oluşta alternatif paradigma ve örgütlü öncülük gücüne sahip olan Kuzey Doğu Suriye halkları yeni bir gerçeklik olarak zuhur etti. Küresel güçler ve yerel despotik devletlerin tüm saldırıları ve ambargolarına rağmen on iki yıldır dünya halklarının desteği ve dayanışmasıyla direniyor. Halkların tüm farklılıklarıyla dahil olduğu yeni yönetim biçimi küresel çapta ezilenler için önemli bir umut olmaya devam ediyor. Arap halklarının tarihsel olarak iç içe olduğu Aryen halklarının despotik iktidarlara karşı itiraz ve direnişi farklı biçimlerde de olsa uzun süredir devam etmektedir. İran, Hindistan, Pakistan, Kürdistan, Afganistan ve çevresini etkileyecek olan bu sürecin Arap halk ayaklanmalarına göre daha sancılı geçmesi muhtemeldir.
Hindistan ve Pakistan halklarının despotizme karşı mücadelesi uzun yıllardır iktidarların dincilik üzerinden geliştirdiği rekabet ve çatışma hali üzerinden manipüle edilmektedir. Afganistan’da mezhep çatışmalarıyla bir ülke tüm halkları, doğası ve kültürüyle viran edilmiş halde. Son olarak gerici Taliban güçlerinin kontrolü ele geçirmesiyle ülke yeni bir sürece girdi.
Onlarca farklı halkın yaşadığı İran’da ise Molla rejiminin yeni insan ve toplum yaratmayı hedefleyen gericilik modeline karşı kesintisiz bir mücadele ve direniş sürüyor. Rejim her ne kadar halk ayaklanmalarını baskı, şiddet ve katliamla bastırsa da sorunlar olduğu gibi sürdüğünden kısa süre sonra daha hiddetli bir şekilde zuhur ediyor. Rejim sıkıştıkça ve buna bağlı olarak halkı baskıladıkça halk isyanının da kendini tekrar etme aralıkları kısalıyor. Neredeyse yılda bir defa halklar rejime karşı ayaklanıyor.
Jina Amini’nin katledilmesiyle başlayan halk ayaklanması Aryen Baharı açısından yeni bir döneme işaret ediyor. Uzun süredir ikaz şeklinde süren ayaklanmalar ilk defa rejimi bu düzeyde sarsacak ve yıkılışını hissettirecek düzeye vardı. İlk haftaki ivmesini kısmen kaybetse de ayaklanma bir ayını geride bıraktı. Ancak uzun süredir dip bir dalga olarak gelişen Aryen Baharı’nın artık geri döndürülmesi imkansızdır. Yaşanan sarsıntıyla fay hatları harekete geçti. Biriken öfke ve enerji en ufak bir kıvılcımda yeniden ve daha yüksek şiddet dozlarında harekete geçecektir.
Aryen Baharı’nı Arap Baharı’ndan ayıran en temel özellik Kürt halkının merkezinde bulunmasıdır. Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye’de olduğu gibi halklar alternatifsiz kalmayacaktır. Halkın talepleri milliyetçilik, dincilik, dış güçler gibi iktidarların manipülatif retoriği ve hamasetine kurban edilme şansı pek bulunmuyor. On yıllara dayanan mücadelenin yarattığı deneyim ve dinamizm Arap Halk Ayaklanmaları’nda yaşanan en temel sorun olan alternatifsiz ve öncüsüz olma sorununun aşılmasına önemli oranda katkı sağlayacaktır. Aryen Baharı’nın diğer belirleyici özelliği ise kadın özgürlüğünü önceleyen yönüdür. İran’da bir ayı bulan ayaklanmalara kadınların öncülük etmesi ve Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam Özgürlük) sloganını şiar edinmesi tesadüf değildir. Kürt Kadın Hareketi’nin geliştirdiği ve dünya kadın hareketiyle buluşarak küreselleşen gücünün yansımasıdır.
Arap Halk Ayaklanmaları bilinçli olarak DAİŞ gibi çetelerle gündemleştirildiği için dünya halklarından yeterince destek alamadı. Aryen Baharı’nda ise öncü kadınlar üzerinden kısa sürede dünyanın tamamında kadın hareketlerinden ve ilerici insanlıktan büyük destek ve dayanışma gördü. Despotik, gerici ulus devletçi iktidarları asıl korkutan da isyanın bu yönü olmaktadır. Farslar, Gilekler, Azeriler, Beluciler, Araplar başta olmak üzere ülkede yaşayan tüm halklar Jin Jiyan Azadi sloganı etrafında birleşti. Milliyetçilik ve dincilik hamasetini, dış güçler söylemini ciddiye almadı. Jina Amini ile başlayan isyan Arap Baharı’nda olduğu gibi halkların, ezilenlerin, yoksulların hak, adalet ve özgürlük talebidir. Bu defa mecrasından saptırılması da pek mümkün görünmüyor. Despotik ve gerici güçler bu nedenle her alanda saldırıyor. Özellikle öncü kadınlara yöneliyor.
Federal Kürdistan şehri Süleymaniye’de Kürt gazeteci ve yazar Nagihan Akarsel’in katledilmesi de kadın öncülüğünde gelişen Aryen Baharı’ndan duyulan korkudur. Akarsel, Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu üyesiydi. Ortadoğu gericiliğinin halkları ve kadınları hapsettiği zifiri karanlıktan çıkmanın mücadelesini veriyordu. Jin Jiyan Azadi hakikatinin bu coğrafyanın hakikati haline gelmesi, gericiliğin, despotizmin ve sefaletin bu coğrafyanın kaderi olmaktan çıkması için aktif gazetecilik, yayıncılık ve siyaset yapıyordu. Kalemiyle Jina Amina ve milyonlarca kadına seslendi, mücadeleye ve direnişe çağırdı, kattı. Akarsel’in hedef alınması parçası olduğu kadın özgürlük ve aydınlanmasının etkisinin yayılmasından duyulan korkudur.
Halkların ve kadınların özgürlüğünü kendine karşı tehdit olarak gören gerici ve despotik iktidarlar Akarsel’i katlederek halklara ve kadınlara mesaj vermek istiyorlar. Akarsel’in gündüz ortası katledilmesi aynı zamanda gerici, dinci ve despotik iktidarlarının çıkar ve ortaklıklarını da gözler önüne seriyor. Bu ve daha önce işlenen bir çok saldırı gibi Akarsel’in katledilmesi de AKP-MHP iktidarı ile KDP iktidarının refleks birliğini göstermektedir. Son bir yılda buna benzer beş saldırı oldu. Şimdiye kadar herhangi bir saldırgan yakalanmadığı gibi doğru dürüst bir soruşturma da yürütülmedi. Türkiye-KDP işbirliğinde Hewler’de planlanan suikast planlarının YNK’nin göz yummasıyla gerçekleştiği halkın genel kanaati. Zaten aksi de mümkün değil. Siyaseten iflas eden KDP de AKP-MHP iktidarı gibi baskıyla iktidarda kalıyor.
Kürt halkı KDP’ye karşı birkaç ay arayla sokaklara çıkıyor. Talana, rüşvete, yolsuzluğa ve baskıya karşı hak ve özgürlük talebinde bulunuyor. Çoktan iradi bir yapı olmaktan çıkarak idari bir yapıya dönüşen KDP ise Kürt halkının direnişi karşısında AKP-MHP iktidarına sığınarak güvenlik satın alıyor. Dolayısıyla Aryen Baharı’nın öncüsü kadına saldırı aynı zamanda ortak amaç da oluyor. Toplum öncüsüz ve alternatifsiz bırakılmak isteniyor. Böylece DAİŞ gibi örgütler yaratarak hem halka karşı bir silah hem de halkın başında demokles kılıcı gibi kullanmanın yolunu açıyorlar. İran’da Molla rejiminin Jina Amina’yı katletmesi ile Süleymaniye’de Nagihan Akarsel’in katledilmesinin amacı aynıdır.
Halk mücadelesinin öncü güçlerinden olan kadınlar hedef alınarak, katledilerek gelişen kadın ve Aryen Baharı engellenmek isteniyor. Ancak kadın özgürlüğü zamanı gelen bir fikirdir. Ne Jina ne de Nagihan’ın katledilmesiyle doğumu engellenebilir. Sadece doğum ertelenebilir. Ancak ertelendikçe de sancıları ve sonuçları o düzeyde ağır olacaktır. Kadın öncülüğünde İran’da başlayan ayaklanmaların ivmesi zaman zaman düşse de yayılarak devam edecektir.