HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, AYM’nin ‘bloke’ kararına ilişkin yaptığı açıklamada “Kapatma davası devam ederken, partinin Hazine yardımını almasını engelleyeceği bir karar vermesine yol açacak bir mevzuat düzenlemesi Türkiye hukuk sisteminde yok” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle açılan davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partinin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulması talebini 5 Ocak Perşembe günü görüştü.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, HDP’nin Hazine yardımı hesaplarına geçici bloke konulmasına karar vermişti. Söz konusu karar 7’ye karşı 8 oyla kabul edilmişti.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, AYM kararına ilişkin partinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Açıklama HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan tarafından yapıldı.
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan: Bize yapılan tebligatın içeriğinde AYM'nin kararı eksik; AYM üyeleri karşı oy verirken gerekçelerini yazmadıkları bir karar ortaya koymuşlarhttps://t.co/9CC32PAO8W pic.twitter.com/jY3BnSms3p
— Gazete Karınca (@GazeteKarinca) January 7, 2023
‘AYM’nin verdiği kararın iki aşaması var’
AYM’nin ‘siyaset tarihine kara leke’ olarak geçecek bir karara imza attığını söyleyen Özdoğan, “AYM, kapatma davası kapsamında 21 Haziran 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın banka hesaplarına blok konulması talebini oy birliği ile reddetmişti. Savcılık bu talebini iki iddianamesinde de dile getirmişti. AYM ise oy birliğiyle bu talebin reddine karar vermişti. Aradan geçen zamanda ne oldu da bu karar değişti?” diye tepki gösterdi.
Özdoğan, “AYM’nin 5 Ocak’ta verdiği kararın iki aşaması var” dedi ve şöyle devam etti:
Birinci ve en önemli aşama, partimizin banka hesabına özellikle 2023 yılında ödenecek devlet yardımına dair bloke konulması. Bu kararı da 6 üyenin karşı oyu ve 9 üyenin kabul oyuyla vermiş bulunmakta. Aynı zamanda bu kararın ve savcılığın başvuru ve dilekçe eklerinin partimize tebliğine ve 30 gün içinde savunma vermemize karar vermiş bulunmakta.
‘Kararda gerekçeler yok’
Savcılığın tedbir talebini içeren yazının ve eklerin, talep hakkında karar verilmeden önce partimize tebliğine ilişkin verilen kararda, savunmanın alınmasına gerek olmadığına karar verdi. 7 üyenin karşı oyu, 8 üyenin kabulü ile kararı alınmış. Yine oy çokluğuyla alınan bir karar. Bu kararın içeriğinden anlıyoruz ki bu konu AYM içinde oldukça tartışılmış. Kararın içeriğine karşı oy veren üyelerin, karşı oy gerekçeleri bulunmamakta. Bize yapılan tebligatın içeriğinde de AYM kararı eksik. Şunu bilmemekteyiz. AYM üyeleri karşı oy verirken gerekçelerini yazmadıkları bir karar mı ortaya koymuşlardır? Yoksa karşı oy gerekçeleri bize mi tebliğ edilmemiştir? Bildiğiniz gibi AYM kararlarını kendi sitesinde yayınlanıyor. Yayınlanan karar içerisinde de bize karşı oy gerekçelerini göremiyoruz.
‘Yargıtay’ın başvurusunu basından öğrendik’
Tartışmanın nasıl olduğunu bilemiyoruz. Bilgilenmek bizim de kamuoyunun da hakkı. Eğer ki karşı oylar gerekçesiz verilmişse, gerekçesi alınmamışsa bu da başka bir hukuka aykırılığa işaret eder. Bu süreçlerin tamamını 5 Ocak 2023 akşam saatlerinde basından öğrendik. AYM, tüm kapatma süreçlerinde, işlemleri ilgili partiye mutlaka tebliğ eder. Tebliğ etmek zorundadır. Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tedbir yönünden yaptığı başvuru ve sonrasındaki süreci bizler de sizler gibi basından öğrendik. Bu konuda süreç ilerlerken 3 Ocak’ta bir başvuru yaptık AYM’ye.
‘AYM bize değil basına bilgi vererek süreci yürüttü’
AYM’ye bu bilgilerin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın böyle bir talebinin olup olmadığını, varsa incelenmeksizin reddedilmesi gerektiğini, aksi halde tarafımıza tebliğ edilmeden karar verilmemesi gerektiğini söyleyen bir başvuruda bulunduk. Mahkeme bu konuda asli taraf olan bize değil basına bilgi vererek bu süreci yürüttü. Bu, algı operasyonlarının bir parçası olmak demektir.
‘Süreç şeffaf olmayan bir şekilde yürütüldü’
3 Ocak’ta AYM’ye gittiğimizde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının böyle bir talebi olduğu tarafımıza sözlü olarak iletildi. Bu konunun hangi tarihteki toplantıda ele alınacağına dair bilgi olmadığı söylendi. Biz AYM’den çıktıktan sonra öğrendik. Önce 6 Ocak, sonra 5 Ocak diye basına yansıdı. AYM’nin yayınlanan toplantı takvimi içerisinde de bu gündem yer almamaktaydı. Aslında süreç ilginç bir şekilde kısmen basınla paylaşılarak ama açık olmayan, şeffaf olmayan bir şekilde yürütüldü. Hukuka aykırı yürüyen süreçlerde şeffaflık tabii ki beklemiyoruz. Eğer ki mevcut durumdan farklı, mevcut mevzuata aykırı işlem yapacaksınız, her zaman bu işler şeffaf olmayan şekilde yürütülmektedir. Üzücü olan AYM gibi bir kurumun bu işlemlerin bir tarafı olmuş olması. AYM bu süreçte ne ceza muhakemesi hukukunu ne Siyasi Partiler Kanunu hükümlerini dikkate almamış görünüyor.
‘Siyasi müdahalelerle süreç gelişiyor’
AYM’nin oy çokluğuyla aldığı kararın ‘hukuki geçerliliği’ olmadığını söyleyen Özdoğan, Anayasa hükümlerinin emredici olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Parti kapatmalara dair hükümler de emredici hükümlerdir. AYM bu hükümleri uygulamak zorundadır. Bu karar, ara karar niteliğinde değildir aslında. Partimiz hakkında açılan kapatma davası ve sonrasında gelişen sürecin tamamı siyasi müdahalelerle gelişmektedir. Bloke kararına giden sürece baktığımızda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 13 Aralık 2022’de başvurusunu yapıyor. O gün aynı zamanda MHP Hukuk ve Seçim İşleri Komisyonundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı diyor ki; “2023 seçimleri için siyasi partilere yapılacak Hazine yardımı üç katına çıkacak. HDP’nin bu yardımdan yararlanmaması için kapatma davasının bir an önce sonuçlanması lazım”. Açıklamanın yapıldığı aynı gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuda başvuru yapıyor. Daha önce bu talebi reddedilmiş olmasına rağmen.
‘Bu kararın verileceği bir mevzuat yok’
Özdoğan, “AYM, tedbir kararında gerekçe sunmadığı gibi talep kısmında da hangi gerekçelerle bu kararı verdiğini de açıklamamaktadır” dedi ve ekledi:
Yasal gerekçeye atıfta bulunmamaktadır. AYM, bu kararını Anayasanın hangi hükmüne dayanarak aldığına dair bir bilgi vermemektedir. Yargısal kararlarda hangi mevzuata dayandığınızı bildirmek zorundasınız. Hukuki gerekçesini yazmak zorundasınız. AYM gibi yargısal düzlemdeki en üst kurumun, verdiği kararda bir mevzuat hükmüne dayanamamış olması ilginç değil. Çünkü böyle bir kararı vereceği dayanak bir mevzuat yok. Kapatma davası devam ederken, partinin Hazine yardımını almasını engelleyeceği bir karar vermesine yol açacak bir mevzuat düzenlemesi Türkiye hukuk sisteminde yok. Olmadığı için de AYM, sadece kararını yazmış; kararın dayanağını, hukuki gerekçesini ve mevzuatını yazamamıştır.
“Bu durumda biz Başsavcılığın talep gerekçelerine bakarız” diyen Özdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dilekçesine baktığımızda, siyasi aklın ürünü olan gerekçeleri oldukça şaşırtıcı. Hiçbir hukuki nitelendirme içermiyor. Başsavcılığın ve sözcülüğünü yaptığı siyasi aklın kişisel yorum ve niyetlerinden ibaret bir gerekçe sunulmuş. Mahkeme de bu gerekçeleri kabul etmiş.
‘Partimizin nasıl siyaset yapacağını söylemek savcının haddi değil’
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘iktidarın temsilcisi gibi davrandığını’ da dile getiren Özdoğan, “Başsavcılık, Anayasa Mahkemesine partimizin seçim hazırlıklarını önleme ve siyasi propagandasına engel olma amacını açıkça dile getirmiştir. Milyonların oyunu almış Türkiye’deki demokratik siyasetin en önemli temsilci olan partimizin nasıl ve ne şekilde siyaset yapacağını söylemek kimsenin haddi değildir. Görev alanını tümden terk etmiş olan savcılık makamının hiç haddi değildir. Partimiz seçmenin iradesine bağlı olarak hareket eder; seçmenin kendisine, oy veren milyonların iradesine tabidir” ifadelerini kullandı.
‘Bu utançtan dönülmesi mümkün’
“Anayasa Mahkemesi, iktidar ortaklarının taleplerini ve görüşlerini dilekçesine taşıyan Başsavcılık makamının talebini kabul ederek, bu faşizan ve anti-demokratik cephenin seçim kampanyasına ortak olmuştur. Umuyoruz ki bu yanlış kararından dönecektir” diyen Nuray Özdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:
Bu kararı hiçbir şekilde tanımıyoruz. Sürecin tamamının bu kadar hukuk dışı yürümesini kabul etmiyoruz. Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerini ve tüm hukukçuları, Türkiye’nin gelecek seçimlerinde daha aydınlık bir geleceğe açılacak kapı için HDP’ye yönelik bu faşizan saldırılara karşı bir arada durmaya davet ediyoruz. Yeniden bir demokratik hukuk devleti kurulmasının yolu açılacaksa bu HDP siyasetiyle olabilecektir. Bu kararı tanımıyoruz. İtirazlarımızı AYM’ye sunacağız.