Yabancısı olmadığımız bir tartışma, ısıtılarak yeniden kamuoyunun gündemine getirildi.
Belli ki, nabız yoklanıyor…
Belli ki, hem iktidarın hem de devletçi muhalefetin buna ihtiyacı var.
Hele bir bakalım kim ne diyecek?
Kim, hangi yönden üzerine atlayacak?
Kim, hep kazılı duran ama zaman zaman üzeri açılan kuyuya balıklama atlayıp, orada debelenecek?
Sonradan hiçbir şey olmamış gibi oradan çıkıp yoluna devam ettiğini sanacak…
Bu tartışmaların ve açılan kuyunun yabancısı olmadığımızı baştan belirttim.
Seçim dönemleri başta olmak üzere iktidar zorda kaldığı zamanlarda, özellikle 2015 sonrası sürekli yeni bir çözüm süreci tartışması başlatıyor.
Bunu da kulağına bir şeyler üflediği kalemşörleri aracılığıyla yapıyor.
Sonra da sözde AKP, özde ise Kürt ve HDP karşıtı devletçi muhalefet ilk olarak harekete geçiyor.
Yok, “Kürtler AKP ile yine anlaşacaklar…”
İmralı’da Öcalan AKP ile anlaştı…
HDP’liler, Öcalan’a karşı tavrını açık etmeli…
Çok daha fazla sıralayacağımız bu soru ve tartışma başlıklarıyla hem Kürt siyasal hareketine hem de HDP’ye saydırıyorlar.
Bu devletçi muhalefet, her dönem bu tartışmalara iktidarın açtığı kuyuya balıklama atlayıp orada debelenmeyi çok bilinçli bir şekilde tercih ederken, Kürt sorununda AKP iktidarıyla aynı ve bazı noktalarda daha da geri olan pozisyonunu sorgulamaktan uzak duruyor.
İktidar ile her dönem ortaklaşıp mağdur ettiği, haklarını gasp ettiği Kürtleri, Kürtlerin ve Türkiye’de hatırı sayılı devrimci ve sol geleneğin temsilcisi olan HDP’yi suçlu ilan etme kepazeliğini utanmadan sürekli gündeme getiriyor.
Dünyada pek örneğine rastlanmayacak şekilde, her türlü hukuk hiçe sayılarak en ağır koşullarda tutulan ve buna rağmen Kürt sorununun çözümü için büyük bir çaba harcayan ve yol gösteren PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı, hedef almayı her dönem öncelikli gündemi olarak elinde tutuyor.
Kürtlerin milletvekillerinden belediye başkanlarına iradesi olan insanların tutuklanması için AKP iktidarı ile birlikte çalışırken, HDP’yi ve Kürtleri suçlamayı sürdürüyor.
Rojava’dan Federal Kürdistan bölgesine her yerde askeri saldırılarda Kürtler topraklarından edilip katledilirken iktidara her türlü desteği veren bu muhalefet, hiç haya etmeden “Kürt siyasal hareketi AKP ile anlaştı-anlaşıyor”, “İmralı AKP ile anlaştı-anlaşıyor” diyebiliyor.
Muhalefetin oluşturmak isteği bu algıya hizmet eden ve yeri geldiğinde kendisini sosyalist, devrimci diye tarif eden hatırı sayılı bir kesimin yanı sıra kimi aydın, yazar ve çizer tayfasının da olduğu belirtmekte fayda var.
***
Kürt, köyü yakılırken suçludur.
Kürt, hakları gasp edildiği için suçludur.
Kürt, dili inkar edildiği için suçludur.
Kürt, toprakları işgal edildiği için suçludur.
Kürt, belediyesine kayyım atandığı için suçludur.
Kürt, siyasetçileri tutuklandığı için suçludur.
Kürt, sorunlarının çözümü için yol ararken suçludur…
Uzun lafın kısası, Kürtler veya Kürt siyasal hareketi gerek iktidar gerek ise devletçi muhalefet tarafından her zaman darağacına çekilmekte ve her türlü çözümsüzlüğün sorumlusu olarak gösterilmektedir.
Hem iktidar hem devletçi muhalefet ve onların algılarıyla hareket eden sözde sol kesim, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali herkesi dönem dönem üzeri iktidar eliyle açılan bu kuyuda debelenmeye çağırıyor.
Bunu da her zaman ortaklaşa ısıtıp önümüze getirdikleri yöntemlerle yapmaktan utanç duymuyorlar.
Kürt sorununda çözümün bir devlet sorunu olduğunu ve kendilerinin de bunun bir parçası olduğunu bilmelerine rağmen devletin hedef aldığı siyasi yapıları ve kişileri suçlamayı kendilerine görev biliyorlar.
Kürt sorununda çözüm için devlet zihniyetinin hem iktidar hem de muhalefetiyle bir makas değiştirmesi gerektiğini çok açık ve net bilmelerine rağmen tali tartışmalarla, insanların kafasını bulandırmayı sürdürüyorlar.
Bu sorunun ciddi bir sorun olduğunu, seçimlere, küçük hesaplara kurban edilecek bir sorun olmadığını bilmelerine rağmen sandıktaki oy hesabıyla insanları kendilerince saf yerine koyup yol alacaklarını düşünüyorlar.
***
Sonuç olarak “görünen köy kılavuz istemez” diyeyim.
İktidarıyla ve muhalefetiyle devlet, Kürt sorunu çözmekten uzaktır ve böyle bir niyeti yoktur.
Bu sorunu araçsallaştırarak, küçük hesaplarının kurbanı yapmaktalar ve bunun bedelini başta Kürtler olmak üzere bu coğrafyanın insanları ağır bir şekilde ödüyor.
İktidarıyla ve muhalefetiyle Kürt sorununda birileri hesaba çekilecekse, çekilecek olan üzerine algı oluşturulan ne Öcalan, ne Kürtler ne de HDP’dir.
Samimiyet ve ciddiyet sınavında sürekli başarısız olan ve bunu sırıtarak kabul etmeyen iktidar, iktidarın payandası muhalefet ve bu algı ile hareket eden kesimler, hesaba çekilmelidir.
Ve bu toprakların gerçek sahibi halkların, bu hesabı mahşere bırakmayacaklarından emin olabilirsiniz…