Kızıltepe-Nusaybin yolunda 28 yıl önce askerler tarafından işkence edildikten sonra kaybettirilen Abdulgani Dağ’ın akıbetini soran Cumartesi Anneleri, “Kaç yıl geçerse geçsin; Abdulgani Dağ için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle eylemlerinin 904’üncü haftasını online gerçekleştirdi.
Bu haftaki eylemde 14 Temmuz 1994 tarihinde Kızıltepe-Nusaybin yolunda askerler tarafından gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınmayan Abdulgani Dağ’ın durumuna dikkat çekildi.
Dağ’ın yaşadıklarını ve akıbetini Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Ocak, Türkiye’de hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlet geleneğinin olmamasından, soruşturmaların ve davaların siyasetin etkisi altında olmasından dolayı bugüne kadar kayıp ailelerinin yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz bırakıldığını kaydetti.
Kayıp yakınlarının adalet talebi için sürdürdüğü tüm girişimlerinin kolluk güçleri tarafından bastırıldığını ve idari, yargı mekanizmalarının işletilmesinden kaynaklı kayıp yakınlarının akıbetinin iktidar tarafından sorgulanıp, yargılanıp, cezalandırılmadığını vurguladı.
Savcı: Beni o işlere karıştırmayın
Dağ’ın belirtilen tarihte kendisiyle birlikte üç yolcunun askerler tarafından gözaltına alındığını öğrenen ailesinin Mardin Cumhuriyet Savcılığı’na, bölgedeki asker ve polis karakollarına başvurduğunu aktaran Ocak, ailenin tüm girişimlerinin Mardin Jandarma Karakolu’nda bulunan askerler tarafından tehditle karşı karşıya kaldığını belirtti.
Ocak, ailenin tehdit edilmesinden sonra yaşanan süreci şöyle aktardı:
Abdulgani ile birlikte gözaltına alınan diğer üç yolcu bir süre tutuklu kaldı. Bu kişiler serbest bırakıldıklarında Dağ ailesine Mardin Tugay Komutanlığı’nda Abdulgani ile birlikte günlerce tutulduklarını ve ağır işkence gördüklerini anlattılar. Bunun üzerine tekrar başvurularda bulunan aile hiçbir sonuç alamadı. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı 24 Ağustos 1998 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vererek dosyayı kapattı.
Dağ Ailesi, 2004 yılında Abdulgani’nin akıbetinin araştırılması talebiyle tekrar savcılığa başvurdu. Savcılık soruşturmanın sonucunda aileye, oğullarının 14 Temmuz 1994 tarihinde Kızıltepe yakınlarındaki bir çatışmada üç PKK’li ile birlikte öldürüldüğü bilgisini verdi. Ailenin ‘Oğlumuz askerler tarafından gözaltına alındı, günlerce Mardin Tugay Komutanlığı’nda tutuldu’ itirazı boşlukta kaldı. ‘Öldürüldüyse cenazemizi verin’ talebine ise savcı ‘Onu asker bilir beni o işlere karıştırmayın’ dedi.
‘Cenaze teslimi adli bir konu değil’ yanıtı
Dağ ailesinin, 2013 yılında yeni tanıklarla beraber tekrar savcılığa başvurduğunu aktaran Ocak, şunları söyledi:
Abdulgani Dağ’ın çatışmada öldürülmediğini, gözaltında öldürülmesine çatışma süsü verildiğini beyan ederek yeni bir soruşturma açılması talebinde bulundu. Bu talep reddedildi. Aile son çare olarak 2 Nisan 2015 tarihinde Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yaparak tüm taleplerinin reddedildiğini, etkin bir soruşturmadan umutlarını kestiklerini, evlatlarının bedeninin kendilerine teslim edilmesi ya da mezar yerinin gösterilmesini istedi. Ancak savcılık anlaşılmaz bir biçimde cenaze tesliminin adli değil, idari bir konu olduğunu iddia ederek bu talebi de reddetti.
‘Çatışmada öldü’ denilerek infaz edildi
Ocak, inkar ve cezasızlık politikasının son bulmasını talep ederek şu ifadeleri kullandı:
Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında talep ediyoruz: gözaltına aldıktan sonra ‘çatışmada öldü’ denilerek infaz edilen Abdulgani Dağ’ın akıbeti açıklansın. Bedeninin nereye gömüldüğü tespit edilsin. Bu suçun sorumluları hakkında etkin bir soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütülsün. Abdulgani Dağ için adalet sağlansın. Kaç yıl geçerse geçsin; Abdulgani Dağ için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 205 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.