Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin öldürülmesine ilişkin davanın duruşmasında, failin, Deniz Poyraz öldürüldüğü tarihte İzmir’de olduğu belirtilerek, “Burada paramiliter bir güç var. Katliamları yapan insanların hiçbiri silah kullanmayı bilmemesine rağmen çok iyi silah kullanıyorlar” dedi.
Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021’de Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi öldüren Mehmet Altun ile azmettiricilik suçlamasıyla yargılanan Çalık ve Keleş ailelerinden 9 kişinin tutuksuz yargılandığı davanın 5’nci duruşması, Konya 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, Diyarbakır Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, Dedeoğulları ailesinden hayatta kalan tek kişi olan Çetin Dedeoğulları ve yakınları katıldı.
Fail Mehmet Altun ile sanıklar Lütfü Keleş ve Veli Keleş, duruşmaya Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Duruşmada ilk olarak konuşan müşteki avukatı Atilla Kart, davanın soykırım davası olarak kayıtlara geçmesini talep ederek, ayrı ayrı cezalandırmaya gidilmesi gerektiğini söyledi.
Katilin kullanılmaya ve yönlendirilmeye yatkın birisi olduğunu vurgulayan Kart, “Biri tetikçiyi kampa almış. Profesyonel bir kurgu ortaya koymuş, yeterli teknik bilgiye sahip olmayan kişinin yapacağı iş ve işlemler yaptırılmış. Burada kamu gücünün istismarı, birtakım kişilerin olaya müdahale ettiğine dair bulgular söz konusu” dedi.
Fail Altun’un eşi Zehra Altun’un 31 Temmuz tarihli ifadesini okuyan Kart, şunları söyledi:
Zehra Altun, “Eşim çalışmaz ama evin ihtiyaçlarını devamlı karşılar. Paranın nereden geldiğini bilmiyorum. Eşim (katliamın işlendiği gün) evden çıktığında elinde bir şey yoktu. Eşimin poşetle birileri tarafından gönderildiğini düşünüyorum. Eşimin Dedeoğulları ile bir problemi yoktu” diyor.
‘Tutanak tahrif edilmiş bir tutanak’
Kart, Konya Emniyet Müdürlüğü tarafından alınan Altun’a ait ifade tutanağında yer alan polise ait ifadelere değindi.
Polisin Altun’u, “Sen oraya efendice gittin sana saldırdılar ve sen de öldürdün. Olay böyle meydana geldi değil mi?” sözleriyle tembihlemesi, Altun’un da “Evet evet, Allah’tan tedbirli gitmişim” şeklindeki ifadesini hatırlatan Kart, “Yani görevlinin bir yiğidim, aslanım demediği kalmış. Burada himaye ve yönlendirme var. Bu tutanak tahrif edilmiş bir tutanak. Ham halinin bize verilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Dosya avukatlarından avukat Abdurrahman Karabulut, Altun’un telefonunun katliam tarihinde Bozan ilçesinde sinyal verdiğini belirterek, adli emanette bulunan telefonun parmak izi incelemesinin yapılmasını talep etti.
45 dakikalık görüşmenin çözümü 15 sayfaya sığdırılmış. Böyle bir çözüm tutanağı aklımızla dalga geçmektir. Biz bunu bu haliyle kabul etmiyoruz. Kabul edilemez diyaloglar var. Tetikçi 3-5 kişiyi daha öldüreceğini söylüyor. Görevli ‘ben de Konyalıyım. Senin düştüğün durum benim kanıma dokunuyor’, ‘Allah’tan tedbirli gittin, yoksa seni öldüreceklerdi’ diyor. Ses kayıtlarının bir kısmı silinmesine rağmen rezalet. Bu kabul edilemez. Ham halini bize iletilmesini talep ediyoruz.
‘Deniz Poyraz katledildiğinde İzmir’deydi’
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı ve dosya avukatlarından Özüm Vurgun, Altun’un katliamı yapmadan önce Türkiye’nin pek çok yerine seyahat ettiğini ve Deniz Poyraz’ın katledildiği tarihte İzmir’de olduğunu söyledi.
Altun’un çok sayıda seyahat yaptığını belirten Vurgun, bu seyahatlerin tek başına yapılmasının hayatın doğal akışı içinde mümkün olmadığını söyledi. PTS ve KGS kayıtlarının alınmasını talep eden Vurgun, Kürtlere yönelik katliamlarda sürecin benzer biçimlerde yürütüldüğünü kaydetti.
Burada paramiliter bir güç var. Ulaşmaya çalıştığım nokta budur. Katliamları yapan insanların hiçbiri silah kullanmayı bilmemesine rağmen çok iyi silah kullanıyorlar. BTK bu dosyada özel hayatın gizliliği var dedi. Bu dosya soykırım dosyasıdır. Bununla bağlantılı birçok dosya var. Bunların aydınlatılması gerekiyor ancak bu dosya kapatılmak üzere açılmış bir dosya olarak kalacak.
‘Tetikçi bu kişileri Kürt olduğu için öldürdüğünü söylüyor’
Avukat Mehmet Emin Gökdemir, söz konusu dosyanın TCK 76 “Soykırım Suçu” ve TCK 77 “İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Tetikçi ve suça itenlerin milli bir grubu yok etme amacı taşıdığını belirten Gökdemir, “Sanık kişilerden sürekli ‘Kürt’ olarak söz ediyor. Tetikçi başından beri bu kişileri Kürt olduğu için öldürdüğünü söylüyor. Öldürülen Dedeoğulları ailesi önceki ifadelerinde saldırganların ülkücü olduklarını belirttiklerini ifade ediyor. Savcılık Dedeoğulları’nın ifadelerinde yer alan Kürt ve ülkücü ifadelerinin çıkartılarak yazıyor. Yargılamada bu kadar delile rağmen TCK 76, 77 kapsamında ele alınmıyor” ifadelerine yer verdi.
Son olarak söz alan avukat Hişyar Özalp da iddianamenin kurgulandığına dikkat çekerek, “Savcılık makamı maddi gerçekliği ortaya çıkarmak için hiçbir çaba harcamıyor. Bu insanların Kürt oldukları için öldürüldükleri çok net ortada. Önemli olan sanığın hangi şekilde hareket ettiği” dedi.
Mahkeme heyeti, avukatların tüm taleplerini reddederek, karar duruşmasını 17 Kasım’a erteledi.