Dedeoğulları ailesi katliam davası 17 Kasım’da görülecek. Avukat Abdurrahman Karabulut, saldırı davasından çıkan sonucu göz önüne aldıklarında katliam davasına dair umutlarını kaybettiklerini belirterek, “Yerel anlamda Konya gündeminden düşürerek bu davayı bir an önce karara bağlamak istiyorlar”dedi.
Konya’nın Meram ilçesinde, 12 Mayıs 2021 tarihinde Keleş ve Çalık ailelerinin ırkçı saldırıda bulunduğu Dedeoğulları ailesi, saldırının ardından emniyete can güvenliklerinin olmadığına dair başvuruda bulunmalarına rağmen gerekli önlemlerin alınmaması üzerine 30 Temmuz 2021 tarihinde Mehmet Altun tarafından katledildi.
Katliama dair Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen yargılama sürerken, Konya 8’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen saldırı davasının 28 Ekim tarihli karar duruşmasında, tutuklu sanıklar Lütfü ve Ali Keleş’in tahliyesine karar verildi.
Tüm sanıklara 1 yıl ila 3 yıl arasında hapis ve para cezaları verildi. Sanıkların hepsine ‘haksız tahrik’ indirimi uygulanırken, konut dokunulmazlığı suçundan hepsine beraat verildi. Davanın gerekçeli kararında saldırının ‘soykırım kastıyla yapılmadığı’ savunuldu.
Dedeoğulları ailesinin avukatlarından olan Abdurrahman Karabulut, katliama dair yargılama süreçlerini ve 17 Kasım Perşembe günü (yarın) görülecek olan katliam davasına dair Gazete Karınca’ya değerlendirmelerde bulundu.
‘Saldırı davasında beraat verilmesi kabul edilemez’
8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 Mayıs 2021’deki saldırıya ilişkin karar duruşması yapıldığını ve karar çıktığını hatırlatan avukat Karabulut, “Karar kabul edilemez ve hukuki faciadan ibaret. Saldırganları koruyan, saldırganların avukatlığını yapan bir karar niteliğinde. En kabul edilemez yanlarından biri de tahrik unsurunun uygulanmaması. Haksız eylemi yapanın bizim müvekkillerimiz olduğunu dile getirdiler. Bunu kabul etmek mümkün değil” dedi.
Saldırganların, müvekkillerinin evlerinin içinde, bahçenin içinde saldırıyı yaptıklarına dair olay yeri tutanakları, fotoğrafları, 112 kayıtları olmasına rağmen nitelikli konut dokunulmazlığından beraat verilmesinin kabul edilemez olduğunu dile getiren Karabulut sözlerini şu şekilde sürdürdü:
Bu kararı vermeleri 29’uncu maddenin yani tahrik unsurunun gerekçesini oluşturmaktadır. Gerekçeli kararlarını da şöyle dile getiriyorlar: ‘İlk saldırının kimden geldiği belli olmadığı durumlarda Yargıtay’ın bununla ilgili içtihatları var, ağır tahrik uygulanır.’ Böyle bir kılıfla müvekkillerimizin haksız eylemi yapan taraflardan bir tanesi olduğu şüphesi bıraktılar. Buna dayanarak saldırganlar için 29’uncu maddeyi uyguladılar.
Saldırı davasında verilen karar karşılığında yarınki duruşmada da katil için ‘tahrik indirimi’ yapılması durumunda şaşırmayacaklarını dile getiren Karabulut, yargıdan çıkacak karara dair umutlarının azaldığının altını çizdi.
Karabulut, “Biz etkin bir şekilde ve kısa sürede, bir an önce Türkiye yargısından sonuçlandırıp uluslararası mahkemelerde hem 76 ve 77’nci madde kapsamında; bu iki saldırının ırkçı bir saldırı olduğunu, insanlığa karşı bir saldırı olduğunu teşhir etmek, karara bağlamak için başvurularımızı yapacağız” dedi.
‘Bütün taleplerimiz reddedildi’
Katliamdan öncesi ve sonrasına dair kamera kayıtlarının kayıp olduğunu belirten Karabulut, evin etrafında da şüpheli araçlar tespit edildiğini ifade etti:
Tetikçinin bir tehlikeye düşmesi durumunda o araçlar tarafından korunacağına dair ciddi şüphelerimiz var. Bunların araştırılmasına yönelik taleplerimiz reddedildi. Tetikçi katilin 45 dakikalık emniyet görüşmesi var. Bu görüşme en az 50 – 60 sayfalık bir görüşme ama gelen rapor 10 sayfa. Raporun yarısında başka yazılar olduğu için 6 – 7 sayfadan ibaret diyebiliriz. Ve kalan sayfaların çoğunda ‘anlaşılmayan sesler’ şeklinde ibareler geçiyor. Belli ki 15 ay sonra gelen 112 acil arama tutanağı kayıtları tahrip edilmiş. Biz bu tutanağın ATK’ye gönderilmesini ve bizlere ham halinin verilip bağımsız bir bilirkişiye gönderilmek suretiyle çözümünün yapılmasını talep ettik. Bunlar da reddedildi. Çünkü 112 acil arama kaydında muhtemelen suç teşkil edecek birtakım diyaloglar var.
Ayrıca tetikçinin itirafları da söz konusu. Tetikçinin kendi ifadesinde de söylediği gibi; polislerin kendisine yardımcı olduğu, ifade vermesinde yardımcı olduğu, yönlendirdiği ve katledilen ailenin katliamı hakkettiğine dair birtakım suç teşkil edecek ifadeler var ve bunlar silinmiş. Bunların açığa çıkarılmasını talep ettik. Bu taleplerimiz de reddedildi. Mahkemenin 8 ve 10 nolu ara kararlarının gereği yerine getirmeden kendi kararlarıyla çelişen, müzakere cevapları beklenmeden dosya kararı çıkartılmaya çalışılıyor. Yine hukuka aykırı, adli yargılama ilkesine aykırı.
Katliam anında katilin telefonunun baz istasyonu verilerine göre kendi köyünde göründüğünün ifade eden avukat Karabulut, “Telefonun üstünde birtakım incelemeler yapılmasını istedik. Bunu da reddettiler. Tetikçi tek başına değil, bunun açıklığa kavuşturulmasına dair ciddi taleplerimiz var, şüphelendiğimiz kişiler var. Özellikle de tetikçi kişinin dayıları. Suç duyurusunda bulunduk. Kısacası taleplerimizin hepsi olayın arkasında başka kişilerin olabileceğine, olduğuna dair maddi hakikati ortaya çıkaracak talepler. Bunlar bilinçli bir şekilde yargı eliyle reddediliyor” dedi.
‘Kürtler uslandı mı?’
Yarın görülecek katliam davasında da sadece katliamı gerçekleştirene ceza çıkacağının altını çizen Karabulut, ”Sadece tetikçiye ceza verilecek. Diğerlerine beraat. Her ne kadar savcı mütelasında 8 kişi için ceza istediyse de çıkan sonuç sadece bizim aklımızla dalga geçtikleri. Biz taleplerimizi tekrar dile getireceğiz, mahkeme kabul etmeyip kararı çıkartacak” ifadelerini kullandı.
Avukat Karabulut sözlerine şu şekilde devam etti:
Yerel anlamda Konya gündeminde bu davayı bir an önce karara bağlamak istiyorlar. Gündemden çıkarmak istiyorlar. Irkçı bir saldırı olduğu konusunda bizim tereddütlerimiz yok. İlk zamanlar iddia boyutundaydı. Müvekkillerimizin ifadeleri boyutundaydı ama davanın ilerleyen aşamalarında ortaya çıkan ses kayıtları ‘Kürtler uslandı mı?’ bu bile yeterli bir cümle. Cezaevinde 12 Mayıs saldırısından sonra saldırganlardan biri ‘Kürtler uslandı mı?’ diyor. Kürtler uslanmadıkları için katliama maruz kaldılar.
‘Her iki eylem de terör eylemidir’
Yetkin bir soruşturmayla katliamın gerçekleşmesinde yardımcı olanları, iştiriak edenleri, azmettirenleri tek tek ortaya çıkarılabileceğini ifade eden Karabulut, şunları kaydetti:
Taksim de İstiklal Caddesi’nde bir terör eylemi gerçekleştirildi. Eylemi gerçekleştiren kişinin pozisyonuna bakın bir de Konya’daki tetikçinin yakalanma pozisyonuna bakın. Bana göre Konya’daki tetikçinin eylemi de bir terör faaliyetidir. Hiçbir farkı yoktur. Taksimde 6 kişi hayatını kaybetti. Ama öldürülen Kürt olunca katilleri yönlendiren hatta yardımcı olan bir kolluk birimi ve yargı zihniyetiyle karşı karşıyayız. Bu işin peşini bırakmayacağız, hukuki mücadelemizi meslektaşlarımızla beraber yürüteceğiz.
‘Reddi heyet talebinde bulunacağız’
Duruşmada taleplerini yineleyeceklerini ifade eden Karabulut, taleplerinin karşılanmaması durumunda reddi heyet talebinde bulunacaklarını ifade ederek, şunları belirtti:
Reddi heyet talebinde bulunduğumuz andan itibaren mahkeme dosyadan el çekmek zorunda. Biz bu davayı bu haliyle karara çıkarttırmayacağız. Bunun içinde elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Buna rağmen karar çıkartırlarsa eğer usul ve esasa aykırı bir şekilde gerek Yargıtay’da gerek anayasa mahkemesinde iç hukuk yolları tüketildikten sonra uluslararası mahkemelerde bu konuları tek tek verdikleri kararları yargıya sunacağız.
Geçen hafta müvekkilleri Çetin Dedeoğulları’nın taleplerinin karşılanmaması durumunda ‘adalet nöbeti’ne başlayacağını duyurduğunu dile getiren Karabulut, “Adalet tahsis edilmediği taktirde hukuki mücadelemizle birlikte müvekkillerimizin demokratik ve anayasal hakları olan adalet nöbeti başlayacak. Ayrıca katliamın gerçekleştiği Dedeoğulları’nın evinin de utanç müzesine dönüştürülmesi için gerekli çalışmalar başladı. Nasıl ki KKTC’de EOKA’nın dört Türkü katlettiği ev bir utanç müzesine dönüştürüldüyse Dedeoğulları’nın katledildiği evi de müzeye dönüştürmek için gerekli prosedürler başladı” ifadelerini kullandı.