Ekoloji mücadelesinin ne olduğu, ne olması gerektiği konusunda ciddi kafa karışıklıkları mevcut. Bir yanda biyoloji gibi doğa bilimlerinin bir parçası olarak görenler, diğer yanda çevre hareketleri ile birlikte ele alanlar. Durum böyle olunca da ekoloji mücadelesini kürsü bilimi statüsünden kurtarmak ve onu boş zaman aktivitesi olarak görenlerle tartışmak gerekmekte. Bu yazıda ekoloji mücadelesi ve zaman ilişkisini değerlendirmeye çalışacağım.
Boş zaman, çalışmaktan arta kalan, çalışma zamanının karşıtı, eğlenme, dinlenme ve diğer aktivitelerin yapıldığı edilgen bir zaman dilimi olarak anlatılır, algılatılır ve yaşatılır. Böyle yapılmasının temel nedeni de zamanı, çalışma kavramına indirgemek ve onun üzerinden açıklamaktır. Asıl olan çalışma zamanıdır gerisi boştur denilmek isteniyor. Boş zaman, boşa geçmiş zaman anlamına getiriliyor. Zamanın boşa geçmesi, içinde hiç bir şey yapılmayan, yapılsa da pek işe yaramayan aktiviteler toplamı anlamına geliyor.
Kapitalizm boş zamanı fiziksel kesintiler zamanı olarak tanımlar. Uyumak, yemek yemek, dinlenmek, çalışma esnasında kahve molası vermek gibi eylemler fiziksel çizgide duraksamalar demektir. Bu anların tek iyi yönü çalışmaya devam edebilmek için gerekli gücü toplamaktır.
Boş zaman, edilgen bir zaman dilimi olarak tanımlanıyorsa o vakit bu dilimde yapılan eylemler de edilgendir deniyor! Bu konuya az sonra döneceğiz.
Günümüzde zaman ciddi ve önemli bir denetim aracıdır. Sizin hangi zaman diliminde ne yapmanız gerektiği planlanmış ve dayatılmıştır. Örneğin, hafta sonları nereye gideceğiniz, nereden alış veriş yapacağınız, nerede oturacağınız gibi eylemler paket olarak önünüze konur. Bunlar aslında çalışma zamanlarıdır ama öyle sunulmaz, adına boş zaman denir ve bir şey yapılmamış izlenimi uyandırılır. Boş zamanın sadece tüketime ve türevlerine ayrılan zaman olması istenir. O nedenle bu zaman diliminde yapılan eylemler ve politik faaliyetler değersizleştirilir.
Aslında bir dayatma olan boş zaman, piyasa endeksli ve onun kurallarının yeniden örgütlendiği zamandır. Ürünün önce ihtiyaç haline getirilişi ardından da ihtiyacı karşılayacak zamanın oluşturulması ve bunun süreklilik kazanması… Boş zaman tüketimle özdeşleştirilen zamandır. Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, tüketime ayrılan zaman tüketim için gerekli zamanı aşıyor. Tüketim zamanına dönüştürülen boş zaman, tüketim dışı eylemleri de gereksiz görüp dışlıyor.
Şimdi gelelim ekoloji mücadelesi ve boş zaman ilişkisini incelemeye. Az önce söylediklerim doğrultusunda ilerlersek, ekoloji mücadelesinin boş zaman aktivitesi olmadığını, olamayacağını söyleyebiliriz. Ekoloji mücadelesini bir çeşit hobiye indirgemek onu sosyal, toplumsal ve sınıfsal bağlarından koparmak demektir. Verilmeye çalışılan mesaj çok net “ekoloji mücadelesi verin fakat bunu boş zaman aktivitesi olarak yapın, zaman bitince mücadeleyi de bitirin.“
Mücadelenin zaman ayrımı taşımadığını belirtelim. Burada zamanı bölerek yapılmak istenen şey mücadeleyi bölmektir. Çalışma zamanı içine taşınan ve sürdürülen ekoloji mücadelesini tehlikeli gören sistem onu zaman dışına itmeye, oraya hapsetmeye çalışır. Zaman dışına itilme sorunu karşımıza iki önemli konuyu koyar. Bunlar mücadele ile hareket arasındaki ayrımlardır. Mücadele, uzun süreli kalıcı çözümlere odaklanan ve onları savunan, sorunun merkezini yani kapitalizmi sorgulayan ve ona karşı direnen, bunlar içinde “neden“ sorusunu sürekli soran bir çabadır. Buna karşılık hareket, kısa vadeli geçici çözüm odaklı, sorunun merkezini yani kapitalizmi sorgulamak ve onunla mücadele etmek yerine onun kurumları ve göstermelik yapıları ile tatlı bir rekabete giren, “nasıl“ sorusunu sürekli olmasa da soran çabadır. Ve elbette mücadele kendisini sınıfsal bir yaklaşım olarak görürken hareket kendisini sınıflar dışı, siyaset üstü olarak görür.
Bu tanımlar bize mücadelenin tüm zamanları hareketin ise sınırlı zamanları kapsadığını göstermekte. Mücadelenin uzun zamanlı sürdürülme biçimine karşılık hareket kısa zamanlıdır.
Doğa ile iç içe sürdürülen eylemler (örneğin doğa yürüyüşleri), faaliyetler (örneğin fidan dikmek), bulunduğu bölgenin alt yapı sorunları (örneğin kanalizasyon tamiri), temizlik çalışmaları (örneğin çöp toplamak), piknik yapmak, doğal alanları ziyaret etmek vd. ekolojik mücadele kapsamına tam olarak girmez. Bunlar daha çok çevre hareketleri eylemleridir. Bu eylemler, çalışma zamanı dışında yürütülen aktivitelerdir ve sistemle yüzeysel boyutta kalan hesaplaşma söz konusudur. Öyleyse şu konuyu netleştirebiliriz: Boş zaman aktiviteleri ekoloji mücadelesinin değil çevre hareketlerinin etkinlik biçimleridir.
Hafta sonu veya mesai çıkışı gibi zamansal ayarlamalar kopmalar yaratırlar. Kopmalar öncelik, sonralık ilişkilerine tabidir. Eylem için haftanın sonunu yada mesainin bitimini beklemek onu ertelemek demektir. Ertelemek hem zaman hem de mekan ilişkilerini içerir. Ne demek mekan ertelemesi? Şöyle açıklayalım. Şehir merkezinde oturan, orta sınıfa mensup, belirli gelire sahip, eğitimli kişiler sermayenin doğaya ve çevreye karşı müdahaleleri konusunda belirli bir duyarlılığa sahiptirler. Bu duyarlılıklarını belirli bir öncelik, sonralık ilişkisine göre örgütlerler. Takvimlerini de buna göre ayarlarlar. Hafta sonu olması, gidilecek yerin belirlenmiş olması, kimlerle hangi saatte gidileceği ve dönüleceği gibi zamansal ayarlamalar eylemi de takvimleştirmek demektir.
Takvimleştirmek, ekoloji mücadelesinin değil çevre hareketlerinin ana maddesidir.
Boş zamanın bir tüketim zamanı olarak geçirilmesi, boş zamanda yapılan eylemlerin de tüketilmesi demektir. Tüketme ile unutma arasındaki sıkı ilişkiyi göz önüne alırsak boş zamanda yapılan eylemlerin unutulma riski taşıdığını söyleyebiliriz. Unutma riskine karşı gündemde tutulmak ve genişlemek büyük önem taşır. Genişlemek, zamanla doğru orantılı işler. Tüm zamanı kapsayan eylemler genişleyen eylemlerdir.