Altılı masa olarak nitelendirilen Millet İttifakı, 5 Ocak’ta 10 saat süren bir toplantı gerçekleştirdi.
Altılı masanın toplantısı devam ederken, Anayasa Mahkemesi açılan kapatma davası kapsamında hukuksuz bir karar vererek, HDP’nin hazine yardımı hesaplarına bloke etme kararı verdi. Altılı masa, 10 saatlik toplantı sonrası yaptığı açıklamasında, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin hesaplarının bloke edilmesine ve bunun hukuksuzca yapılmasına bir kelime dahi yer vermedi.
Bu altılı masa aynı zamanda AKP-MHP iktidarını seçimlerde yenilgiye uğratmak için HDP’nin oylarına ihtiyaç duyuyor öte yandan HDP destek vermez ise kazanma durumu yok altılı masanın.
Sadece hukuksuzluk meselesi yok ortada HDP’ye yönelik. Haliyle memlekette iktidar herkesi her türlü hukuksuzluğa ve vicdansızlığa alıştırdı geldiğimiz noktada. Ancak altılı masa pragmatik düşünse dahi HDP’ye yönelik bu hukuksuzluğa sıcağı sıcağına bir laf etmesi gerekiyordu ama etmedi.
***
Altılı masanın alışıldık bu tavrına kendisini demokrat, sol veya sosyalist diye tarif eden belli bir cenah söz etmezken, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın, “HDP kendi adayıyla seçime girecek” açıklamasının ardından deyim yerindeyse kıyamet koptu.
HDP’nin AKP ile işbirliği yaptığından tutalım da AKP-MHP’nin kazanması durumunda bunun suçlusunun HDP olacağına kadar birçok açıklama, değerlendirme yapıldı ve yazılar yazıldı.
Buldan’ın yaptığı ve bence geç kalınmış açıklama, HDP ve HDP’ye yönelik eleştiriler açısından çok fazla anlam ifade ediyor.
***
Birincisi her partinin olduğu gibi Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin de kendi adayını çıkarma hakkı var. Bunu tartışmak yersiz ve anlamsızdır.
Hatta mevcut Millet ve Cumhur ittifakları denkleminde, memleketin sorunlarına çözüm bulabilecek adayın kendisini bu egemen bloklar karşısında üçüncü yol olarak tarif eden HDP tarafından açıklanması ayrı bir öneme sahip.
Hele bu aday kadın olursa o da daha şık bir hareket olur HDP açısından.
HDP’nin adayını belirlerken Emek ve Özgürlük İttifakı ve toplumun geniş kesimleriyle ortaklaşmaya işaret etmesi ayrıca bir önem taşıyor.
***
HDP’nin açıklaması ile birlikte HDP’ye gönül veren milyonların partilerini daha fazla sahiplendiğini görüyoruz. Bu durum yapılan saha araştırmalarının sonuçlarına da yansıdı.
“Aday çıkaracağız” açıklaması, HDP’yi devletin tüm aygıtlarıyla baskı altına alan ve kapatmaya çalışan AKP-MHP iktidarı ile “Bize destek verin ama yanımızda görünmeyin” diyerek HDP’yi yok sayan Millet İttifakına karşı, HDP kitlesine “Biz varız ve sorunların çözümünde doğru adres biziz” özgüvenini yeniden kazandırdığı söylenebilir.
HDP açısından bakılacak olursa Eş Genel Başkan Pervin Buldan’ın yaptığı açıklama geç kalınmış bir açıklama olarak dahi değerlendirilebilir. Çünkü bu açıklama ve ardından HDP’nin anayasa değişikliği görüşmeleri çerçevesinde AKP’nin randevu talebini gayet yerinde gerekçelerle reddetmesi, HDP’yi siyaset alanında tam da ‘anahtarız, çözüm adresiyiz’ gerçekliğine denk gelen bir pozisyona getirdi.
***
Yapılan açıklamaya ilişkin yerinde değerlendirmeler yapan, yazılar yazan ve doğru temelde eleştiriler yönelten kişiler veya çevreler oldu. HDP’nin tam da yapması gerekenin bu olduğunu söyleyen ve umutlarının seçimler boyutuyla yeniden dirildiğini ifade eden hatırı sayılı bir kesimin olduğunu da gördük.
Bunun yanı sıra meseleye sadece AKP veya Erdoğan karşıtlığı üzerinden bakan ancak Millet İttifakının HDP’yi yok sayan, görmezden gelen tavrına tek kelime etmeyen hatırı sayılı bir kesim de var.
Bu kesim içerisinde kendisini Kemalist veya ulusalcı olarak tarif edenlerin HDP’ye yönelik kullandıkları ifadeleri anlayabiliyorum. Her zaman yaptıkları şey.
Onlara göre, AKP yenilir veya Erdoğan giderse memleket gül bahçesine döner. Bunun için “HDP sorgusuz sualsiz altılı masaya destek versin” diyorlar.
HDP’nin kendisini üçüncü yol olarak tarif etmesi, devletçi bloklar karşısındaki tavrı, memleketin esas sorunlarının nasıl çözüleceğine dair program ve tüzüğü bunları ilgilendirmiyor. “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” diyorlar.
Onlar öyle diyorlar da HDP veya aklıselimdüşünebilen ve devleti tanıyanlar, bu meselelerin kişilerle ilgili değil sistemsel olduğunu biliyor.
Bu tarz eleştirileri yapanları samimice, “HDP’yi muhalefet olmalarına rağmen görmeyen ve yok sayanlar iktidara geldiklerinde ne yaparlar?” sorusuna yanıt vermeye davet ediyorum.
***
HDP’ye yönelik bazı eleştirilerde memleketin sorunlarını sistemsel olarak gören ve kendisini sol veya sosyalist olarak tarif eden kişi veya kesimlerden de geldi.
Kemalist veya ulusalcı kesimlerin, meseleyi sadece Erdoğan veya AKP’nin gitmesi olarak görüp, bu çerçevede HDP’yi günah keçisi gibi göstermelerini anlıyorum. Bunlardan başka bir şey de beklenmez. Ancak kendisini sol ve sosyalist diye nitelendirip, memleketin sorunlarını yapısal olarak görenlerin HDP’ye yönelik eleştirileri anlaşılır değil.
Evet diyelim ki, taktik politika olarak mücadelede okun sivri ucunu iktidara yani AKP-MHP bloğuna çeviriyoruz. Bu anlaşılır ve doğru bir şey. İktidar blokları içerisindeki çelişkilerden de yararlanıp, memleketin ezilenleri, sömürülenleri ve ötekileştirilenleri açısından kazanımlar elde etmeyi hedefliyoruz.
Peki bunu yaparken sol veya sosyalist isek, okun sivri ucunu iktidara çevirdik, sonra hedefimizde HDP mi olmalı yoksa Millet İttifakı mı? Hele HDP, iktidara kaybettirmek için sadece son yerel seçimlerde izlediği strateji ile Millet İttifakına çok şey kazandırıp, AKP-MHP iktidarını sarsmışsa kime ne dememiz gerekiyor?
Sol veya sosyalist isek söylenecek ve yapılacaklar bellidir.
AKP-MHP iktidarı önümüzdeki seçimleri kazanacaksa bunun tek nedeni Millet İttifakının, HDP’ye karşı yürüttüğü politikadır.
AKP-MHP iktidarına kaybettirilmek isteniyorsa da bunun yolu HDP’den ve HDP’nin açıkladığı ilkelerden geçiyor.
Bunun için iktidar karşısında bir suçlu ilan edeceksek suçlu bellidir.
Gerisi, boş tencereye kaşık sallamaktan ibarettir.
İbrahim Aslan kimdir?
1980 yılında Dersim’in Xozat ilçesi Pakire köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimi Xozat’ta tamamladı. 2004 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarında KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda çalışmaya başladı. Dicle Haber Ajansı’nda uzun süre muhabir, haber şefi ve editör olarak emek verdi. DEM TV’de editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 1HaberVar Platformu’nda editörlük yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.