Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yıllık ödenmesi gereken Hazine yardımı sebebiyle, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından geçici tedbir kararıyla hesaplarına bloke konuldu. Kararın ardından tepkiler yükselirken muhalefetten bir cılız ses bile çıkmadı. HDP’siz televizyon kanallarında tartışılan partinin Eş Genel Başkan Pervin Buldan, Kars Kongresi’nde yaptığı açıklamayla kendi cumhurbaşkanı adaylarını çıkaracaklarını açıkladı. Buldan’ın açıklamasının ardından bloke kararına ses çıkartmayanlar sıraya girdi ve HDP’ye akıl verir duruma geldiler.
Kurulduğu günden beri çeşitli baskılara maruz kalan bir partinin, şimdi de kapatma tehdidiyle karşı karşıyayken, kendi cumhurbaşkanı adayını çıkartacağına dair açıklama yapmasının nedenlerini bir kenara bırakarak, adayın kadın olması nelere yol açar, ona bakmak gerekir.
HDP, 10 yıllık geçmişi olsa da devlet zoruyla kapatılan devrimci-sosyalist partilerin geleneğini sürdüren bir parti olduğunu her seferinde dile getiriyor. Kürt siyasi hareketi ile Türkiye devrimci-sosyalist hareketinin bir bileşimi olan HDP’nin en önemli iddiası Türkiye’yi demokratikleştirmek ve Kürt sorununu müzakere ve diyalog yöntemiyle çözmektir.
Tüzüğünde demokratik, ekolojik ve özgürlükçü bir yaşamı inşa etme iddiası yazılı olan HDP’nin bir diğer önemli iddiası ise bir kadın partisi olduğunun altını çizmesidir.
2018 seçim beyannamesinde ‘HDP bir kadın partisidir’ başlığıyla şu ifadeler kullanılıyor: “HDP’li kadınlar olarak; sadece ‘kadın meselesi’ olarak görülen alanlarda sözümüzü söylemiyoruz. Bir bütün olarak siyasetin her alanına kadınların sözünü yayıyor; toplumsal cinsiyet eşitliğinin farkında olan bir partiyi var ediyoruz.”
HDP farklı inanç, yapı, kimlikten kadınları bir araya getirdiğini ve bazı konularda aynı düşünmeseler dahi ortaklaştığını belirtiyor. Diğer partilerden farklı olarak ‘Kadın Kolları’ şeklinde değil, ‘Merkezi Kadın Meclisi’ şeklinde örgütlenerek 17 ilde kadın meclislerini kurmuş.
Parlamentoda milletvekili sayısında eşit temsiliyete yakın tek parti. Merkezden yerele kadar eşbaşkanlık ilkesinden taviz vermeyen, iktidar ve muhalefet dahil hiç bir partiyle kıyaslanamaz biçimde kadın rengi taşıyan HDP’nin kadın siyaseti, siyaset bir yana, sivil toplum başta olmak üzere pek çok kurumun kadına bakış açısını değiştirdi.
Sadece birkaç yıl içinde, kadınların etkin bir şekilde görünür olduğu, sesini yükselttiği HDP siyasetine dair birkaç örnek verecek olursak;
- İstanbul Sözleşmesinin yürürlükten kaldırılmasına dair Danıştay’a açılan davada bizzat Eş Genel Başkanı Pervin Buldan mahkeme heyeti karşısında savunma yaptı.
- Fatma Altınmakas, Pınar Gültekin, Ceren Damar… Nerede bir kadın cinayeti varsa, HDP’li kadınlar orada sokakta ve adliye koridorlarında oldu
- Kadın Yoksulluğuna Hayır Kadınlar İçin Adalet kampanyası ile 17 ilde buluştukları kadınlarla yoksulluğun kadınları nasıl etkilediğini gözlemledi.
- Merkezi Bütçe görüşmelerinde erkek mecliste kadın siyasetini ortaya koydu.
- Uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüyle intihara sürüklenen İpek Er’in ve Hiranur Vakfında istismara uğrayan çocuğun sesi oldu.
- 25 Kasım ve 8 Martlarda gündüz mitinglerde gece de feminist yürüyüşlerin en önlerinde yer aldı.
- Kadına yönelik şiddetin araştırılması ve önleyici tedbirlerin alınması için, her seferinde iktidar oylarıyla reddedilse de araştırma önergeleri vermeyi sürdürüyor.
Kadınları ilgilendiren daha pek çok konuda inisiyatif alarak hem erkek siyasete yön verdi, hem de siyaseten belirleyici bir konuma geldi.
Dolayısıyla; HDP’nin bir kadın cumhurbaşkanı adayı çıkarması durumunda ne olur? Öncelikle kadın partisi iddiasını bu kez daha da güçlendirerek, farkını yine ortaya koymuş olacaktır. Kürt kadın hareketi, feminist, sosyalist, farklı inanç ve kesimlerden kadınların ortak mücadele ve dayanışma ekseninde bir arada olduğu parti; sadece lafta değil, pratikte de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin aktif savunucusu olduğunu ispatlayacaktır. Yönetim ve karar organlarında söz sahibi olmakla; siyasetin belirleyicisi, çözüm ve değişimin adresinin kadınlar olacağı slogandan öte bir gerçekliğe kavuşacaktır.
Kaldı ki HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerindeki başarısıyla Meclis’te yüzde 18 olan kadın temsiliyetini ilk defa yüzde 40’a yükseltmiş oldu. Halihazırda yüzde 39 olan bu oranla HDP, hala en yüksek kadın temsiliyetine sahip parti konumundadır.
HDP’nin yukarıda sıraladıklarımı, kayyım atanan belediyelerde de daha önce zaten hayata geçirdiğinin altını çizmek lazım. Belediyelerin bünyesinde kadın ve erkek seçilmişlerden oluşan ‘Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonları’ kuruldu. Kadın Politikaları Müdürlükleri bünyesinde ‘Kadın Ekonomisini Güçlendirme’, ‘Kadın Eğitimini Geliştirme’ ve ‘Şiddet ile Mücadele Birimleri’ kuruldu. Ayrıca kadınlar belediyeler bünyesinde ‘erkek işi’ olarak kodlanan her faaliyette söz sahibi olmaya başladı. Belediyelerde kadınların istihdam oranı arttı. Kadınları güçlendirmek amacıyla 43 belediyede ‘Kadın Merkezi’ açıldı. Kadın emeği sömürüsünün önlenmesi ve ev içi emeğe hakkının verilebilmesi için, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme uygulandı.
Düşünsenize kadınların yönetiminde olan bir Türkiye’yi:
- Meclis’te hakaret, küfür ve kavga yerine herkesin birbirini anlayacağı diyalog yöntemiyle sorunlar çözülecek.
- Mahkemelerde her fail erkek ‘sadakatsizdi’ deme kötücüllüğünü gösteremeyecek.
- Sürekli gergin ve asık suratlı erkek siyasetçiler yerine gülümseyen kadınlar göreceğiz.
- Siyaset ciddi ve soğuk bir yönetim tarzından çıkarak toplumsallaşacak.
- Yaşadığımız yerler betonla değil, yeşil alanlarla donatılacak.
- Sadece siyah ve beyaz değil, tüm renklerin hakim olacağı bir ülkede yaşıyor olacağız.
- Lüks ve şatafatın yerine zarafet ve mütevazılık hakim olacak.
- Herkesin kaynakları eşit ve adil bir şekilde bölüşeceği bir ekonomik sistem inşa edilecek.
- Kadınlar sokakta ‘taciz’ endişesi taşımayacak; geceleri bile özgürce dolaşabilecek.
- Gençler gelecek kaygısı taşımayacak.
- Gökten bombalar yerine yıldızlar yağacak.
21’inci yüzyılın kadın yüzyılı olacağı gerçeğinden hareketle kadınların yöneteceği bir ülke hayal değil.
Zuhal Atlan kimdir?
1988 yılında Diyarbakır’da doğdu. 2011 yılında İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Üniversite son sınıfta gazeteci olmaya karar verdi. Çeşitli medya yayın organlarında çalıştı. KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabir ve haber şefi olarak çalıştı. Mezopotamya Ajansı’nda kadın alanında editörlük yaptı. Kadınların yaşam hakkı ihlali ve mücadelesine ilişkin yazılarına devam ediyor.