İranlı kadınların zorunlu başörtüsüne karşı mücadelesi, anayasal harekete ve 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanır. 1898’de Babiya hareketinin liderlerinden biri olan Tahira Qara Al-Ain’in zorunlu başörtüsüne karşı çıkmak için peçesini kaldırarak düzenlediği protesto, kamusal alanda bir ilktir.
1907’de Tahran’da bir grup tesettürlü kadın sokağa çıkarak “Yaşasın anayasacılık ve yaşasın özgürlük” sloganları attıklarında, Anayasacılar, onları Anayasacılar’ı karalamakla suçlar. 1918’de, bu kez yüzlerce kadın, zorunlu başörtüsünü protesto için Tahran’da bir camide oturma eylemi düzenler, sorun artık ülkenin gündemindedir.
Bir yıl sonra 1919’da Zanna dergisinin sahibi Sediqeh Daulatabadi, başörtüsünü açıkça eleştirdiği için ölümle tehdit edilir, 1920’de de kadın dergisi Mektup, başörtüsü eleştirisi sebebiyle yasaklanır. O yıl Jahan Zan dergisinin editörü Fakhr Afaq Parsa da, başörtüsü hakkındaki eleştirel yazıları sebebiyle saldırıya uğrar.
1935’te hükümet tesettür kararnamesi çıkarır ancak kadınların itirazı sürer. 1941’de Rıza Şah rejiminin düşmesiyle, zorunlu başörtüsü iptal edilir ve Muhammed Rıza Şah döneminde kadınlar, kamusal alana örtülü ya da örtüsüz kendi tercihleriyle çıkarlar.
1978’de, Humeyni devriminden 24 gün sonra, Ayetullah kadınlara devlet dairelerinde başörtüsü takmalarını emreder. Zorunlu başörtüsüne karşı çıkan kadınlar, örtünme özgürlüğü talep ederek zorunlu başörtüsü sistemine geçişi ertelerler.
1980’de İslami başörtüsü zorunluluğuna ilişkin ilk hükümet direktiflerinin yayınlanmasından sonra, siyah giysili kadınlar, başbakanlık binasının önünde toplanarak protesto gösterisi düzenlerler. Bazı kadınlar mitingin ardından günlerce siyah kıyafetle işe gider ve birçoğu işlerinden atılır.
1990 yılında İslam Konseyi, işyerinde İslami başörtüsünü zorunlu kılan bir yasayı onayladığında, artık ihlalin cezası da vardır.
1993’te Mellat Partisi üyesi bir psikiyatrist olan Homa Darabi, Tahran’ın Tajrish Meydanı’nda zorunlu başörtüsüne karşı bir konuşma yaptıktan sonra başörtüsünü çıkarıp, kendini ateşe verir. Darabi’nin ölümü son olmayacaktır.
2014 yılında, başörtüsü mecburiyetine karşı “Sinsi Özgürlükler” ve “Beyaz Çarşambalar” isimleriyle kampanyalar başlar. Çeşitli kentlerden kadınlar, halka açık yerlerde başörtüsü olmayan fotoğraf ve videolar yayınlayarak zorunlu başörtüsüne karşı olduklarını duyurur. İran yönetiminin yanıtı, gözaltı, tutuklama ve hapis cezaları olur.
Aralık 2017’de Vida Mohd ve “Devrim Sokağı Kızları” olarak bilinen kadınlar, zorunlu başörtüsü yasağını protesto için çeşitli platformlarda başörtülerini çıkarmaya başladığında da yönetimin tavrı değişmez.
Ama kadınlar da mücadeleye eder. Son birkaç yılda hemen her gün, zorunlu başörtüsüne karşı çıkan kadınlar, ahlak polisince saldırıya uğrar, şiddet görür, tutuklanır. Ancak ahlak polisi devriyelerinin kadınlara yönelik saldırıları da, İran medyasında daha fazla yer bulurken, hükümete yönelik eleştirilerin dozu da artar.
Başörtüsünden kurtulan bir tutam saç veya kısa bir ceket ya da paltoya, ahlak polisi devriyesinin uyguladığı ölçüsüz şiddet, medyada tekrar tekrar yayınlandıkça, toplumda kadınlara destek artmaya başlar.
Aslında İran toplumu da, hükümet de, zorunlu başörtüsünün, İslam Cumhuriyeti için ‘Aşil’in topuğu’ olduğunu çok iyi bilir. Yasak kalkarsa, hükümetin ideolojik olarak boşa düşeceğini söylemek mümkündür.
Son on yılda, onlarca benzeri olayın yaşandığı İran’da #Mehsa Amini (Jina)’nın ölümü beklenmedik bir olay değildir elbette ama ölümün ardından protestolar 72 saatten kısa bir sürede 100’den fazla şehre yayılırken, şimdiye kadar, güvenlik güçlerinin doğrudan ateşi sonucu yaklaşık otuz kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı.
İran’da kadın hakları ve özgürlüğü konusu, toplumun vicdanında çelişkili bir şekilde ağır basıyor. Çünkü İran’da kadınlara baskı yapan sadece hükümet değil, kadınlara baskının derin tarihi, kültürel ve sosyal kökleri var. Her yıl onlarca kadın, yakınları tarafından namus gibi sebeplerle öldürülüyor ve bu davranışların değişmesi toplumsal devrim olmadan mümkün görünmüyor .
Nihayetinde #Mehsa Amini (Jina) bir Kürt’tü. İran’daki Kürtlerin toplumsal mücadeleler, grevler ve sivil itaatsizlik örgütleme konusunda çok deneyimi var ve bu da Kürdistan’ı protestolarda liderliğe taşırken, Kürt hareketini İran içindeki diğer hareketlere bağlıyor.
Ayrıca #Mehsa_Amini (Jina) cinayeti, bir yandan zorunlu başörtüsüne karşı İran kadın hareketiyle bağlantılıyken, diğer yandan 2018 ve Kasım 2019’daki bastırılmış hareketlerin devamı sayılabilir. İran toplumu son 40 yılda ilk kez milliyet, etnisite, cinsiyet, dil vb.’nin ötesinde, herkes için özgürlük talep eden “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganı etrafında sesini yükseltiyor.