İklim Adaleti Koalisyonu (İAK) kervanları yola devam ediyor. İlki Muğla’dan, Akbelen ormanlarından başlayarak Ege’deki termik santrallerin yarattığı yıkımları belgeleyen ve Biga’da son bulan Kervan, yerel mücadeleleri birbiriyle buluşturup birleştirerek zincirlere dönüştüren bir işlev gördü. Marmara Yaşasın Kervanı “Derin Deniz Direnajı” aldatmasıyla gizlenen ve Marmara Denizini öldüren doğa katliamını gözler önüne serdi. Daha sonra Afşin Elbistan Termik santralleri, Erzincan altın madeni, Bartın, Zonguldak havzalarına uzanan kervanların son rotası eko kırımın en vahşi yaşandığı yerlerden biri olan Şırnak’tı.
Şırnak ormanları aylardır talan ediliyor, kesilen ağaçlar tomruklar halinde batıya taşınıp satılıyor. Orman, doğa katliamında da adaletsizlik, sömürüdeki gibi katmerliydi Kürt coğrafyasında. Ormanına, toprağına, suyuna sahip çıkmanın bedeli batıda jandarma copuysa, oralarda terörist ilan edilmeyi, kurşun yemeği göze almak gerekiyor! Böyle de oldu. Mezopotamya Kervanı yöre halkı ve yaşam savunucularıyla Cudi Dağı eteklerine varınca devlet her zaman olduğu gibi sermayenin talanını korumak üzere saf tuttu. Jandarmanın saldırılarına rağmen Mezopotamya Kervanı yoluna devam etti.
Silopi’deki Türkiye’nin tek asfaltit yakıtlı termik santrali önünde detaylı bir basın açıklamasıyla kamuoyuna seslendi. Ciner-GSD Holding ortaklığının yüksek maliyetli ve ölüm saçan bu santralinin çevreye yaydığı hastalıklar ve elektrik faturalarındaki payına dikkat çekildi… (https://yesilgazete.org/mezopotamya-kervaninda-komurden-cikis-talebi-erken-olum-cevre-kirliligi-fahis-zamlar/)
Dünya ulusları eko kırımı uluslararası bir suç olarak tanımaya hazırlanıyor ve şöyle tanımlıyor: “Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur” (Dr. Demet Parlar “Ekokırım Soykırım Gibi Uluslararası Bir Suç Olmalı Mı? https://www.tipdunyasi.dr.tr/2022/09/ekokirim-soykirim-gibi-uluslararasi-bir-suc-olmali-mi/)
2021 yılı Kasım ayında Glasgow’da düzenlenen COP26 BM İklim değişikliği konferansında imzaya açılan “Temiz Enerjiye Geçiş” ve “Kömürden Çıkış” deklarasyonlarını imzalamayan Türkiye’deki iktidar bu suçun şimdiden şampiyonu olmaya aday.
Mezopotamya Kervanı’nın son durağı Diyarbakır idi. Suriçi’nde iklime uygun, fazla enerjiye ihtiyaç duymayan yapılarıyla, Hevsel Bahçelerinde ürettiğiyle geçimini sağlayan, dayanışma gelenekli çok kültürlü yaşam, devletin müdahalesi ve zorunlu göçle ranta teslim edilmiş durumda. O nedenle barışı savunmakla başlıyor her şey. Barış olmadan tarihi, kültürü, yaşam alanlarımızı ve iklimi korumak olanaksızlaşıyor. (https://twitter.com/iklimadaleti_k/status/1572490766655553539?t=AabefqH79SmB819qMWJIXQ&s=08 )
Bir sonraki Çukurova Kervanı Hatay-Adana-Mersin bölgesindeki eko kırıma dikkat çekmek ve diğer zincirlerle bağ oluşturmak için 10 Kasım’da Hatay’dan yola çıkacak. Bu zincirlerin birleşmesi dünyayı sadece talan edecekleri meta olarak gören madenci şirketlerin ve onların arkasındaki iktidarların kabusu olmaya devam edecek. Ancak bilim insanlarının acil çağrılarla dikkat çektiği, dünyada yaşamı tehdit eden fosil yakıt ve buna bağlı sistemin bir an önce durdurulması sadece bu zincirlerle başarılacak bir iş değil. Ve ne yazık ki Emek ve Özgürlük İttifakı dışında bu konuyu programlarına alan başka kimse yok.
Özellikle emek ve ekoloji mücadelesinin birlikteliği çok önemli. “EMEKOLOJİ” başlığı ile bu mücadelelerin ortaklaşması ihtiyacı, Şirince’de Nesin Matematik Köyündeki Ege İnsan Hakları Okulu’nun da konularından biriydi. Aliağa’ya gelmekte olan San Paola gemisine karşı başlayan ve gemiyi durdurmayı başaran hareketin içinden doğan, şimdilik sadece İzmir merkezli EMEKOLOJİ platformu, sınıf ve ekoloji bilincini birlikte yükseltmeye çalışacak önemli bir adım. Ölüm gemisine karşı oluşan dayanışmanın benzerini bu zeminde de görmek en büyük dileğimiz.
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayımlanmakta.