Ana SayfaManşetFotoğraf(lar) ve İç Savaş Tehlikesi

Fotoğraf(lar) ve İç Savaş Tehlikesi


Onur Hamzaoğlu


NATO’nun Mayıs ayından itibaren askerlerini Afganistan’dan çekmeye başlamasıyla birlikte, cesaretlenen Taliban, ülkeyi ele geçirdi. Şimdilerde de NATO/ABD’nin terk ettiği, yalnız bıraktığı hemen tümü genç erişkin erkek, paralı askerler, işbirlikçiler, İran üzerinden Türkiye’ye geliyor, getiriliyor. Sığınmacıları karşılamak üzere henüz bir kamp alanı kurulmuş değil. Sınırdan geçip ülke içine karışıyorlar. Sayıları dahi bilinmiyor. Konunun sığınmacılar boyutuyla değerlendirilmesinin iki yönü var elbette.

İlki insani yanı. İkincisi ise konunun emperyalist ve bağımlı ülkeler arası ilişkiler ile sınıf çelişkileri bağlamlarından koparılmadan değerlendirildiğindeki özellikleri. Bununla birlikte, özel bir durum olarak, son günlerde yaşanmakta olanların iç savaş hazırlıkları üzerinden ele alınmasının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Çünkü iktidar ömrünü uzatabilmek için siyasi provakasyonlar, sığınmacı ve göçmen sorunu ile Kürt düşmanlığı üzerinden birçok adım atıyor. Öyle ki insanlar özellikle muhtaç ve zor zamanlarında istismara daha da açık olur. Buna tanımadıkları, bilmedikleri birilerine şiddet uygulamayı hatta ateşli silah kullanabilmeyi de eklemeliyiz .

Ülkelerde yoksulluğun yoğun biçimde artmasıyla derinleşen eşitsizliklerin ortaya çıkarabileceği tepkiyi iktidarlar toplumu bölen, düşmanlaştıran, kutuplaştıran milliyetçi ve ırkçı tutumları popüler hale getirerek yönetmeye çalışırlar. Günümüzde de Türkiye dâhil birçok ülkede benzer bir tablo ortaya çıkmaya başladı.

Ankara’nın Altındağ ilçesinde, 10 Ağustos gecesi Suriyeli göçmenlere yönelik kitlesel saldırı, gelinen durumun önemli bir göstergesi. Memleketimin yoksulu, alttakileri yoksulluğunun, işsizliğinin müsebbibi olarak Suriyelileri algılıyor ve giderlerse iş bulabileceğini, yoksulluğunun sonlanacağını düşünüyor. Önce, nefret söylemi yerleşiyor, bir süre sonra iktidarın da ön açmasıyla eyleme dönüşüyor.

Gecenin fotoğrafı ürperti yaratıyor. Bununla birlikte, her bir fotoğrafı hem tek başına hem de bağlamlarından uzak değerlendirme eğilimi ve bunun yarattığı körlüğün tuzağına düşülmemeli.

Bu gelişme öncesinde Manavgat’ta başlayan ve Güney Batı Ege’ye yayılan orman yangınları sırasında kendilerini yetkili/görevli adledenler ellerinde silahlarla yol kesip kimlik sormaya, kundakçı, “PKK’li” yakalamaya çıktılar. Bu gözü döndürülmüş güruhunun yangının nedenini sorgulayamayacak özellikte oldukları tartışma götürmez. Ancak, kimlik sorgulama ile kişilerin memleketi dışında bir bilgiye ulaşmak mümkün değilken, kim(ler)i terörist ve kundakçı kabul ettikleri de iktidarın topluma yaygın olarak ekmek istediği ırkçı tohumun bazı yerlerde filizlenmeye başladığının işareti olarak da düşünülebilir. Bu “sivil”ler arasında eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’dan ödül alan S.Y.’nin de olması hiç de şaşırtıcı değil elbette.

Daha önceleri İçişleri Bakanı Soylu ile fotoğrafları basında yer alanları da bir bir anımsamakta yarar var. E.Ç.; Suriye iç savaşında cihatçı örgütlere katılıp kestiği kafalarla çektirdiği fotoğraflarını paylaşmıştı. D.U.; kadın cinayetleri zanlısı Ü.U’nun babası. F.F.Ö.; sanal para dolandırıcılığından aranıyor. M.A.; DTK eski eş başkanlarından Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin Gölbaşı’na defnedilmesine engel olan grubun başında olduğu söylenip, götürüldüğü karakolda Süleyman Soylu ile çektirdiği fotoğraf o gece sosyal medyada servis edildi. Adı geçenler korunuyor ve sokaktalar.

Bir yıldır yaygınlaşan bu fotoğraflara son olarak, Ekim 2020’de basına servis edilen Bodrum’da çekilmiş Ağar, Alan, Çakıcı ve Eken fotoğrafını da ekleyelim. Yanı sıra, zimmet kaydı tutulmadan 15 Temmuz 2016 gecesi Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde dağıtılmış ve hâlâ kayıplar arasında yer alan, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait binlerce silahı da anımsayalım.

Bunlar bir çırpıda aklımıza gelenler. Kamuoyu bu fotoğrafları farklı faklı zamanlarda ve tek tek gördü. Sol, sosyalist muhalefetin yapması gereken, bu fotoğrafların benzerlerini de bulup tek bir karede, birlikte görülebilir olmasını sağlamak olmalı. Bütünü görebilelim ki ne durumda olduğumuzun tek tek fotoğrafların neyin parçası olduğunu anlayabilelim. Yirmi yıl önce siyasal İslamcıları eleştirenleri asker vesayeti savunucusu olarak yaftalayanlar, tesis edilen AKP vesayetinden ders çıkarmadan bugün de devrede. Kafa karıştırmaya devam ediyor.

Korkmak ya da korkutmak için değil. Geç kalmamak için büyük fotoğrafı görelim, cephe kurulamasa bile birlikte mücadelenin adımlarını daha da gecikmeden atalım.

Koşullar uygun. Bilgimiz de deneyimimiz de yeterli…




Önceki Haber
Karadeniz’deki selde can kaybı 78’e yükseldi
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.