Ana SayfaManşet12 Eylül Darbesi: Zulüm de direniş de sürüyor

12 Eylül Darbesi: Zulüm de direniş de sürüyor

HABER MERKEZİ – 12 Eylül 1980 Darbesinin üzerinden 41 yıl geçti. Darbeden sonra gözaltına alınan devrimcilerden Seza Mis Horuz, ”Ölümü arzuladığımız günler oluyordu” derken, Abdullah Öztüre ise toplumun 12 Eylül zihniyetiyle yüzleşemediğini vurguladı.

Kenan Evren öncülüğünde gerçekleşen 12 Eylül 1980 Darbesi, Türkiye toplumunda tarihte eşi görülmemiş bir tahribat yarattı.

Karakol, cezaevleri, askeri kışlalar, okul ve spor salonları dahi işkencehaneye çevrildi. Elektrik verme, falaka, Filistin askısı, tazyikli su, aç ve susuz bırakma gibi işkence yöntemlerine yenileri eklendi.

Kayıtlara göre, Türkiye Cumhuriyeti kamu ve kuruluşlarında 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Devlet Güvenlik Mahkemesinde 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi.

14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 100 bine yakın kişi örgüt üyesi olmakla suçlandı. 3 gazeteci öldürüldü. 300’den fazla gazeteci yargılandı. 300 kişi ağır işkenceye uğrayarak öldürüldü. Yüzlerce kişi sokak ortasında öldürüldü.

Dönemin, işkencelerden geçirilen birçok siyasi tutuklusu, günümüzde de ya cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor ya da yurtdışında yaşamak zorunda kalıyor. Kürt hareketinden gelen Gülten Kışanak ve  Aysel Tuğluk gibi siyasi isimler, günümüzde de benzer suçlamalara maruz bırakılarak cezaevinde tutuluyor.

12 Eylül’ün yıldönümünde, cezaevlerinde kalmış devrimcilerden Seza Mis Horuz ve Abdullah Öztüre ile, o dönemde neler yaşadıklarını konuştuk.

‘Ölümü arzuluyorduk’

12 Eylül darbesinden 48 gün sonra gözaltına alınan Seza Mis Horuz, o gün yaşananların canlı bir kadın tanığı. 30 Ekim 1980’de Elazığ’da gözaltına alınan Horuz, 1,5 yıl Mamak ve Erzincan Askeri Cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakılıyor.

Ardından tekrar 1984 Mart’ında İstanbul’da gözaltına alınıp 7 yıl Metris, Çanakkale ve Bartın’da cezaevinde kalıyor.

Yetmiyor, 1998’de yeniden tutuklanarak 6 ay Bakırköy ve Kütahya Kadın cezaevlerinde kalıyor.

Horuz, 12 Eylül’de gözaltı sürecinin 90 gün sürdüğünü ve en ağır işkencelere maruz kaldığını ifade ediyor. ”Mamak ve Metris cezaevlerinde geçen yıllarım, işkencenin en yoğun olduğu yıllardı” diyen Horuz, şöyle devam etti:

Teorik olarak söylüyorlardı, devlet şudur, devlet budur…Yakalandıktan sonra tüm gerçeği öğrenmiş oldum, neler yapabildiğini. Falaka, Filistin askısı, elektrik verme, meydan dayağı gibi işkence yöntemleri vardı. Ayaklarımı kullanamaz hale gelmiştim, yürüyemiyordum. Nasıl sağ çıktım? bilemiyorum. Ölümü arzuladığımız günler oluyordu. Ama yaşayacağız dedik ve bugünlere kadar geldik.

Bugün yaşanan durumlara da ilişkin konuşan Horuz, ”Bugün çok daha fazlası yapılıyor. Buna inanıyoruz. Kendi öncüllerinden feyiz aldılar. Şu anda cezaevleri ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve uzun yılları bulan cezaları olan kadın tutsaklarla doludur. Tecrit insan soyuna dayatılan en büyük zorbalıktır” dedi.

‘İnsanlar işkenceden dönmedi’

78’liler Girişimi üyesi Abdullah Öztüre ise, 12 Aralık 1980 günü gözaltına alınıyor.

Sırasıyla Alemdağ, Metris, Sağmalcılar, Malatya, Elazığ gibi cezaevlerinde toplam 6 yıl kaldığını dile getiren Öztüre, gözaltına alındığı dönemde hak ihlallerinin en üst noktada olduğunu belirterek, o dönemi şöyle anlattı:

Ben gözaltına alındığım zamanda, Erdal Eren yaşı büyütülerek idam edildi. Gözaltı süresi 3 ay, 6 ay hatta ve hatta bazen 1 yıla kadar çıkabiliyordu. Gözaltından sonra insanlar işkenceye götürülüyordu. Çoğu insan işkencelerden dönemedi. Bugün cumartesi anneleri o dönemde işkence edilerek kaybedilen evlatlarını arıyor. En çok kayıplar bu zamanda verildi. Toplumu, ‘Ya bizim dediğimizi yapacaksın, ya yok olacaksın’ gibi bir tercihle baş başa bırakıyorlardı. Gözaltından gelenler insanı koşulların olmadığı koşullarda bir arada kalıyordu. İnsanlara askeri bir sistemle, ‘Atatürkçülük’ adı altında tekçiliği dayatıyorlardı. Zindan ve tutukluluk koşulları çok ağırdı. İnsanlarda cezaevi içi ve dışında seslerini yükseltmeye çalışıyorlardı. Cumartesi anneleri, ilk olarak cezaevi önlerinde mücadele etmeye başladı.

‘Toplum 12 Eylül zihniyeti ile yüzleşmiyor’

12 Eylül’ün devam ettiğini söyleyen Öztüre, aradan geçen onca zamana karşı, bugün de hak ihlallerinin yaşandığından yakındı.

Dünyanın barışa ihtiyacı olduğunu dile getiren Öztüre, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Toplumun insaniyetinde bazı şeyler ileriye gitmemiş. Bu toplumun bu halde olmaması lazım. 12 Eylül zihniyeti ile yüzleşemeyen bir toplum var. O gün o duruma seyirci kalan toplum, bugünde seyirci kalıyor. Aradan 41 yıl geçti ama o gün neler yaşandığını bilmeyen milyonlar var.

Haberin videosunu buradan izleyebilirsiniz:




Önceki Haber
65 yaşındaki Barış annesi tutuklandı
Sonraki Haber
ATK'den Aysel Tuğluk'a 'cezaevinde kalabilir' raporu