2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Rejimin defalarca otoriter ivme kazandığı bu siyasi geçmişte, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir kez daha onaya sunulacak. Ya rejim ve yönetim sistemin örtüştüğü bir otoriterlik kabullenilecek ya da yeni bir imkânın kapıları aralanacak. Fakat yeni imkanların kapısını aralamak için sadece iktidarı değil, muhalefeti de aşmak gerekecek.
Seçimin siyasi tarihteki önemiyle seçim gündeminin sıcaklığı arasındaki doğrudan ilişki henüz on ay olmasına rağmen seçim hazırlıklarının başlamasına neden oluyor. Gerek iktidar gerekse de muhalefet hemen her kürsü konuşmasında seçim vurgusu yapmadan konuşmalarını bitirmiyor. Her iki blok da karşılıklı tartışmalar yaparak seçim temposunun içerisine girmiş durumda.
2023 seçimde madalyonun benzer iki sureti
Türkiye siyaseti merkez-çevre, elitler-millet gibi ikiliklerle anlam yüklediği Türklük dairesi içindeki siyaseti önemli bir seçimle karşı karşıya: Bir yandan beyaz Türk, laik muhalefet diğer yanda ise Türk milliyetçisi, Türk İslamcı ve ulusalcı iktidar. Seçimi siyasi tarihte paranteze aldıran ise otoriter rejime uyumlu bir yönetim sisteminin 2017 yılı sonrasında bir kez daha onaya sunuluyor olması.
İktidar bloku, tarihsel özlemleri olan başkancı rejimi bir kez daha onaylatarak kabullendirmeyi istiyor. Muhalefet bloku ise otoriteryan parlamenter sisteme dönüşü vaat ediyor. Her ne kadar farklı veçheler ve mekanizmalar önerseler de her iki blokun ortak noktası otoriterizmin farklı versiyon ve düzeylerini sahipleniyor oluşları. Yani madalyonun benzer iki sureti seçimlere hazırlanıyor.
İktidar, 2015 yılında çizmeye başladığı rotaya zamanla mahkûm oldu. Bir yandan iktidar içi çıkar ilişkileri bir yandan ideolojik limitleri iktidar partisini gönüllü/gönülsüz olarak hareketsiz bırakıyor. Kamu gücü ve kaynakları üzerinde kurulan “imparatorluk” ancak kendi gölgesiyle kavga ederek yaşamaya devam edeceğini biliyor.
Burada asıl içler acısı durum muhalefet açısından yaşanıyor. Kürsüye her çıktığında iktidarın otoriterizminden bahseden muhalefet onu ne demokratik bir sınamaya tabi tutacak hamleyi yapabiliyor ne de dönmek istediği parlamenter sistemin otoriteryen yönleriyle yüzleşebiliyor. Mesele aşırı merkeziyetçi parlamenterizmde yerel demokrasi diyebilmekle “kayyım atanmasını yargı kararına bağlayacağız” demek arasındaki demokratik farkı göremiyor ya da görmek istemiyor.
2021 seçimi ve sonrasının belirleyicisi olacak Kürtler ve HDP’yle birlikte demokratikleşmek yerine otoriterizmin farklı tonlarında ısrarcı olmaya devam ediyor. Oysa Türkiye’de sandık başarısı Kürtlere, demokratik geleceği kazanma başarısı HDP’nin kurucu fikirlerine ihtiyaç duyuyor. Demokrasi bir yaşam iddiası olduğu ölçüde sandığı aşan bir karakter kazanıyor. Bu kapsamda muhalefeti HDP’yi sistematik olarak dışarıda tutukça Kürtleri de seçmenden öte görememe hatasına düşüyor. Böylece demokratik yaşamın geleceğini belirleyecek politik bir kolektifi seçmenden ibaret görme fikri fukaralığından uzak duramıyor.
Belirleyici güç Kürtler, kurucu fikir HDP
Kuşkusuz ki, bu seçimi iki otoriter çizgi arasındaki bir yarış olarak görmek bu ülkeye dair iddia sahibi olmamakla doğrudan ilgili. İddiasız olmak ise ya fikri fukaralık ve siyasi cesaret eksikliğinden ya da mevcut durumdan hoşnut olmaktan kaynaklanıyor. İktidar ikinci ihtimali yaşatmaya devam ederken muhalefet ise hem Türklük dairesi içinde kalmaktan hoşnut hem de demokratik dönüşüm için fikri fukaralık içinde.
Realist bir iddia sahibi olmanın tek yolu ise Kürtler ve HDP’yle birlikte hareket etmekten geçiyor. Reel politiği hiçe sayan ve ideolojinin yanılsamasına yaslanan her bir özne, bu ülkenin gidişatına dair derdinin olmadığını arka planda sunuyor.
Bu sebeple, Cumhuriyeti 200. yüzyılına taşıyacak iktidar ve TBMM kompozisyonunda HDP’yle birlikte hareket etmek, bu ülkenin radikal demokratik dönüşümünü sağlamak ve alternatif bir yaşama ulaşmak için en doğru yol görünüyor. Böylesi bir birliktelik sadece Cumhuriyetin yarınını demokratikleştirmekle kalmayacak, ilk yüzyılla yüzleşerek farklılıklar temelinde birliği inşa edecektir.