Bugün Dünya Yoksullukla Mücadele Günü. Türkiye’deki yoksulluğun boyutlarını konuştuğumuz Hacer Foggo, “Çocuklar okula aç gidiyor” dedi. 3 milyon çocuk ise okulu bırakmak zorunda kalırken, Foggo bu tablonun aynı zamanda ‘eğitim hakkının ihlali’ anlamına geldiğini söyledi.
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nde CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo’yla Türkiye’deki yoksulluğu ve boyutlarını konuştuk. Pandemi ve ekonomik krizlerle yoksulluğun da derinleştiğini söyleyen Foggo, son zamanlardaki yoksulluk tablosunun ‘kentsel dönüşüm’ denilerek polis zoruyla evlerinden çıkartılan aileler nezdinde yoğunlaştığını belirtti.
Evlerinde kalanların da elektrik ve sularının kesildiğini hatırlatan Foggo, yetersiz beslenme/beslenememe sorununa dikkat çekti. Türkiye’nin gıda fiyatları en yüksek 10 ülkeden biri olduğunu aktaran Foggo, “Çocuklar okula aç gidiyor” dedi:
Çocuklarda yetersiz beslenme bodurluk gibi fiziksel sorunlara, öğrenme güçlüğü gibi sorunlara neden oluyor. Ya da tek tip beslenme, obeziteye neden oluyor. Evde sağlıklı besine erişemeyen çocuklar okulda da tüm günü aç geçiriyor.
3 milyon çocuk okulu bırakmak zorunda kaldı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi raporlarına bile yoksul çocuk sayısı 7 milyon 378 bin olarak geçerken, bu her her üç çocuktan birinin yoksul olduğu anlamına geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın örgün eğitim istatistiklerine göre ise 3 milyondan fazla çocuk okulu bıraktı. Ekonomik imkansızlıklar yüzünden eğitimini tamamlayamayan çocukların bir kısmı çocuk işçi olurken, Foggo bunun ‘kalıcı yoksulluk’ anlamına geldiğini söyledi:
3 milyon çocuk eğitimi alanın dışında ve bu çocukları takip eden bir mekanizma yok.
Bir çocuğun okulu bırakması, yoksulluk döngüsüne girmesi ve yetişkin olduğunda da o yoksulluğu kendi çocuğuna miras olarak bırakması demek. Bu, kalıcı ve devredilen yoksulluk demek aynı zamanda.
Yoksulluk ve sonuçları
‘Derin yoksulluk’ kavramının yoksulluktan farklı olarak konuya salt gelir odaklı bakmadığını aktaran Foggo, “Derin yoksulluk, meseleye insan hakları perspektifiyle bakmak gerektiğini söyleyen bir kavram” dedi.
Derin yoksulluğu ekonomik imkansızların sonuçları üzerinden de değerlendirdiklerini belirten Foggo, şöyle devam etti:
“Yoksulluk aynı zamanda bir insan hakları ihlalidir çünkü ekonomik yetersizliklerden dolayı çocuklar okula gidemiyor ve çalışmak zorunda kalıyorsa bu aynı zamanda o çocuğun ‘eğitim hakkı’nın ihlali anlamına gelir. Ya da kadınlar bugün pede erişemiyorsa bu aynı zamanda ‘kadın hakları’nın ihlali demektir.
Ekonomik krizle birlikte annelerin daha fazla psikolojik destek ihtiyacı duyması da derin yoksulluğun konusudur. Ya da engelli bir bireyin yoksulluğu derinleştikçe endişesinin, stresinin artması ya da yurt dışına gitmek zorunda kalan gençlerin yaşadığı kaygı…
Her bireyin yoksulluğuna ayrı ayrı bakılması gerektiğini söyleyen Foggo, “Çünkü her bireyin yoksulluğu ayrı. Kadın yoksulluğu, yalnız kadın yoksulluğu, engelli bireyin yoksulluğu, çocuğun yoksulluğu, yaşlı yoksulluğu gibi…” dedi
4,5 milyon yurttaş sosyal yardımlarla yaşamaya çalışıyor
Yine resmi rakamlara göre yaklaşık 4,5 milyon kişi sosyal yardımlarla geçinmeye çalışırken, iktidarın yoksullukla mücadeleyi yardım temeli yürüttüğünü söyleyen Foggo, yönetenlerin toplumla kurduğu/kurmak istediği biat-itaat ilişkisine dikkat çekti. Foggo, sosyal yardımın sosyal devletin gereği olarak ‘lütuf’ değil ‘hak’ olduğunu hatırlattı:
‘Muhtaçlık ilişkisi itaat ve biat getirir’
Bu yardımlara karşı değilim ancak yardımların insan hakları temelli yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yani itaat ve biat ilişkisi olmadan, toplumu güçlendirecek hak temelli politikalarla yapılmalı. Yardım bir hak ve ona o desteği vermek de devletin görevi. Sosyal yardımlarla ayakta duran aslında duramayan milyonlar var.
Sosyal yardımlar elbette devam ettirilmeli ancak hanedeki her bireyin sağlık, eğitim, istihdam, kreş ve barınma ihtiyaçları gözetilerek. Oradaki insan aynı zamanda istihdam da edilmeli. Yoksullukla muhtaçlık üzerinden ilişki kurarsanız itaat ve biat beklersiniz. Oysa ki sosyal desteklerin bireyleri güçlendirici nitelikte olması gerekir.