Mevsimlik tarım işçilere insani olmayan çalışma ve yaşam koşulları dayatılıyor. Amaçlarının evlerine kuru ekmek götürmek olduğunu belirten işçi kadınlar, yaşamak için bu koşullarda çalışmayı göze aldıklarını belirtti.
Türkiye’deki en güvencesiz ve en çok can kaybının yaşandığı çalışma alanlarından biri olan ”Mevsimlik tarım işçiliği”, ülke ekonomisinin sürekli geriye gitmesinden dolayı artarak devam ediyor.
Özellikle Kürt şehirlerindeki işsizlik ve geçim sıkıntısı, bölge halkının ağırlıkları olarak Batı illerindeki çalışma hayatına yönelmesine sebep veriyor.
Kendi evini barkını terk eden aileler, hiç bilmedikleri şehirlere gidip tarlalarda; bahçelerde, yaylalarda, çeşitli meyve ve sebze gibi üretimin yapıldığı alanlarda yıkık dökük ve temizlik ihtiyacının bile karşılanmadığı şartlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Türkiye’de büyüyen ekonomik krizin yanında derinleşen kadın yoksulluğu da önemli sorun haline gelmiş durumda.
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve gençler mevsimlik işçi olarak yollara düşüyor.
Temiz suya erişimin olmadığı ve küçük çadırlarda kalan aileler, en temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı ortamlarda üstüne, bir de ırkçı saldırılara maruz kalıyor.
Ayrıca, aileleriyle beraber çalışmak zorunda kalan binlerce çocuk, eğitim ve öğretim hayatına devam edemiyor.
Birçoğu okulla ilişkisini kesmek zorunda kalıyor.
Jinnews’ten Gülistan Azak’ın haberine göre, Urfa’dan Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Peri beldesinde ayçiçeği tarlasında çalışmak üzere gelen tarım işçileri olan Rahime Öztürk ve Meryem Barut adlı kadınlar da aynı sorunları yaşıyor.
Temel ihtiyaçlar karşılanmıyor
24 yaşındaki Rahime Öztürk, en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarından yakınarak, yaşadığı durumu ‘işkence’ olarak tanımladı.
Öztürk, ”Düşünün ki, yaşadığınız yerde su, elektrik, tuvalet, banyo yok. Suyu çok uzaktan kovalarla taşıyoruz. Çocuklarla birlikte toplamda 40 kişiyiz. Biz söylemeye utanıyoruz ama bizlere bu zorlukları yaşatanlar utanmıyor. Tuvalet ve banyonun olmamasına söyleyecek söz dahi bulamıyorum. Defalarca bu sorunun giderilmesini için konuşuldu. Ancak maalesef kulak kapatılıyor. Israrımız sonrası banyo için bulunduğumuz alanın tam ortasına etrafı naylon ile kapatılan bir kulübe yapıldı. Kulübenin kapısı yok. Işık açıldığında banyonun içi direkt görünüyor. Bu nedenle banyo dahi yapamıyoruz. Bizleri insan yerine dahi koymuyorlar. Rezil ve utanç verici” şeklinde içinde bulunduğu durumu özetledi.
Geçim sıkıntısı vurgusu
Kadın işçi olmanın zorluğuna değinen Öztürk, kadınların erkeklerden daha çok çalışmasına rağmen daha az ücret aldığını söyledi.
Geçim sıkıntısından şikayet eden Öztürk, şunları söyledi:
Artan zamlar karşısında aldığımız paranın değeri kalmıyor maalesef. Yalnızca bir kişinin çalışması da evin geçimine yetmiyor. Çalışmazsak açlıktan ölürüz. Eşim ile birlikte çalışıyoruz ancak aldığımız para evimizin ve bizlerin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Kaldı ki il il dolaşıyoruz. Yol giderlerimiz de eklenince hepten parasız kalıyoruz. Çalışmaktan ellerimiz, ayaklarımız çatladı. Yürümekte zorlanıyoruz artık. Ancak elimize geçen para verdiğimiz emeği karşılamıyor. Sigortamız dahi yok. Geçimimiz günbegün zorlaşıyor. Bu şekilde nasıl, ne zamana kadar çalışırız bilmiyorum. Geleceğimi göremiyorum. Aileme, çocuklarıma güzel bir gelecek sağlayamayacağım için çok üzülüyorum.
İnsanlık dışı koşullar
Tarım işçisi olmalarından kaynaklı sürekli şehir değiştirmek zorunda kaldıklarını aktaran bir başka kadın Meryem Barut ise, yaşadıklarını şöyle aktardı:
Bir yerde bir iş sezonu ortalama birkaç ay sürüyor. Orada iş sezonu bittiğinde başka bir yere geçiyoruz. Aldığımız ücretin yarısını da gittiğimiz kentlerin yollarına ve ihtiyaçlarımıza harcıyoruz. Yaptığımız iş, cebimizde kalan paraya değmiyor ancak mecburuz. Dersim’deki işimiz birkaç gün içinde bitecek. Ardından ise Sivas’a gideceğiz. Geldiğimiz yerlerde maruz kaldığımız kötü çalışma koşulları ise bizleri yıpratıyor. İnsan olarak görülmüyoruz. Hiçbir temel ihtiyacımız karşılanmıyor. Yaşadığımızla ilgilenilmiyor. Tek bir insan evladı gelip halimizi sormuyor. Burada çocuklarla perişan oluyoruz. Yaşadıklarımız ölümden beter. Tek istediğimiz evimize kuru da olsa bir parça ekmek götürmek. Onu da burnumuzdan getiriyorlar. Bizlere dayatılanlar insanlık dışı. Bizlere bunları yaşatanlar adına utanıyorum. Yazıklar olsun.
HABER MERKEZİ