Ana SayfaGüncelKılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Hitler de yol yaptı, çağdaşlık ölçütü yol ve köprü değil

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Hitler de yol yaptı, çağdaşlık ölçütü yol ve köprü değil

HABER MERKEZİ – Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Şu anda çağdaş bir Türkiye yok mu? Neyiniz eksik? Yollarınız, okullarınız, köprüleriniz yok mu?” söylemini eleştiren Kılıçdaroğlu, “Çağdaşlık ölçütü yollar, köprüler, kanallar değil. Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de yollar yapmıştır” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Nisan’da düzenlenecek ‘başkanlığı’ da içeren anayasa değişikliği referandumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın referandum kampanyası kapsamında sürekli dillendirdiği “Yollar, köprüler yaptık” söylemini eleştiren Kılıçdaroğlu, “Çağdaşlık ölçütü yollar, köprüler, kanallar değil. Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de yollar yapmıştır” dedi.

Kullanılacak her oyun “altın değerinde” olduğunu belirten bu sebeple yurttaşları sandığa gitmeye çağıran Kılıçdaroğlu, “Ülkemizin geleceği için, bu memleket için sandığa gideceğiz. Ya demokrasi diyeceğiz, ya tek adam rejimi diyeceğiz. Bunun herhangi bir siyasi partiyle alakası yok. Tercih demokrasiden yanaysa ‘Hayır’, tek adam rejiminden yanaysa ‘Evet’ diyeceğiz” dedi.

BirGün’den İbrahim Varlı’ya konuşan Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:

‘Hitler de yollar yaptı, çağdaşlık ölçütü bu değil’

Çağdaşlık ölçütü yollar, köprüler, kanallar değil. İnsanların nasıl beton yığınları arasında yaşamaya mecbur bırakıldıklarını görüyoruz. Papua Yeni Gine lideri de yollar yapmıştır, Suudi Kralı da, Hitler de, Mussolini de. Çağdaşlık bireyin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması demektir, hukukun üstünlüğü demektir, ifade ve düşünce özgürlüğü demektir.

‘Ülkeyi 24 saatte ele geçirebilirsiniz’

Bu sistemi kimin istediğini, önerdiğini bilmiyorum. Ancak bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız bundan daha iyi bir fırsat olmaz. Öyle 30-35 yıl uğraşmanıza gerek yok. Bir kişiyi ikna ettiğiniz ya da kandırdığınız takdirde ülkeyi 24 saat içerisinde ele geçirmiş olursunuz. Bu yetkileri veriyorsunuz bir kişiye. Bir kişiye bu kadar yetki vermek yazıktır, günahtır. Bir kişiye dünyanın yetkisini veriyorsunuz. Ülkenin geleceği 1 kişiye teslim edilemez, 80 milyon bir kişiye emanet edilemez. Bir kişiyi kandırdığınız, ikna ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti’ni en geç 24 saat içinde ele geçirmiş olursunuz.

‘Amcasının oğlunu vali atayabilir’

Demokratik bir hukuk devletinde kimin nereye nasıl atanacağı kurallarla belirlenmiştir. Şimdi bu durum ortadan kaldırılıyor. Kim müsteşar olacak nitelikleri ne olacak, kim vali olacak kıstasları ne olacak, kim bunları atayacak, nasıl atanacak bellidir. Meclis devre dışı. Yeni modelde bir kişi belirleyecek. İlkokul mezunu amcasının oğlunu vali tayin edebilir, müsteşar yapabilir. Bir kararname ile muhtarlıkları kapatabilir, emek ve meslek örgütlerinin kapısına kilit vurabilir. Yetki var mı? Var.

‘Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecek’

Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti bir parti devletine dönüşecektir. Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecektir. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları başkan bir kararname ile düzenleyecek. Bir kararname ile arzu ederse devletin bütün müsteşarlarını, bütün genel müdürlerini, bütün daire başkanların, bütün müftüleri, bütün kaymakamlar, bütün büyükelçileri, bütün komutanları bir kararname ile değiştirebilir. Yeni gelecek genel başkan bütün bakanlıkları bir gecede kapatabilecektir, yeni bakanlıklar açabilecektir. Bütün vilayetleri kapatıp, yeni vilayetler inşa edebilecektir.

‘Tek başına seçim demokrasi değil, Hitler’de de seçim vardı’

Demokrasinin bize ne zararı oldu. Demokrasi içinde milletvekillerimizi seçtik, Ankara’ya gönderdik, yeri geldi milletvekillerini değiştirdik. Bazen A, bazen B partisi iktidar oldu, düşüncelerimizi özgürce ifade ettik, televizyon kanalları özgürce yayınlarını yaptı, yolumuzu köprümüzü yaptık. Peki şimdi hangi gerekçeyle demokrasiden vazgeçiyor, tek adam rejimini istiyoruz? Bana bunu çıkıp bir Allah’ın kulu açıklasın. Diyorlar ki ‘demokrasiden vazgeçilmiyor, Meclis yerinde duruyor, yine milletvekili seçilecek.’ Tek başına seçim demokrasi değil. Hitler’de de seçim vardı. Saddam’ın Irak’ında da vardı, Suriye’de de. Libya’da da vardı.

‘Freni olmayan bir otobüse evlatlarınızı bindirir misiniz?’

Özellikle kadınlara, annelere seslenmek istiyorum. Onların sezgileri güçlüdür. Bir memlekette kadın endişeli kaygılıysa o memlekette huzur yoktur. Siz freni olmayan bir otobüse evlatlarınızı bindirir misiniz? Nereye gittiği belli olmayan bir trene çocuklarınızı bindirir misiniz? Şimdi diyorlar ki freni olmayan, nereye gittiği belli olmayan bir trene 80 milyonu bindirip göndereceğiz. Nereye gideceği belli değil. Herkesin düşünmesi lazım. Sandığa giderken hepimizin sorumluluğu var. Kullanacağınız her hayır oyunun bu ülkenin geleceğine, bu ülke barışına, bu ülkenin demokrasisine, bu ülkenin huzuruna katkı yaptığını sakın unutmayın. Vereceğiniz her oy bu ülkenin hayrına olacaktır.

‘Evet’in gerekçesini anlatamıyorlar’

‘Hayır’ oyu kullanılması gerektiğini bütün ayrıntılarıyla anlatıyoruz. Ama onlar neden ‘evet’ oyu kullanılması gerektiğini bir türlü anlatamıyorlar. Ne diyorlar, ‘Hayır oyu kullananlar teröristtir’ diyorlar. Bu memlekette ‘evet’ veya ‘hayır’ oyu kullananlar bizim vatandaşımız. Demokrasinin gereği olarak ‘evet’ veya ‘hayır’ tercihinde bulunacak.

‘Her oy altın değerinde’

Ülkemizin geleceği için, bu memleket için sandığa gideceğiz. Kullanacağımız her oyun altın değerinde önemi var. Ya demokrasi diyeceğiz, ya tek adam rejimi diyeceğiz. Bunun herhangi bir siyasi partiyle alakası yok. Tercih demokrasiden yanaysa ‘Hayır’, tek adam rejiminden yanaysa ‘Evet’ diyeceğiz.