2023 yılı itibariyle Türkiye’de ekonomik kriz toplumsal buhrana dönüşmüş, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan “kronometre”yi eline aldığını ilan edip zamana hükmederek kutsal ile iktidar arasındaki boşluğa yerleşmiş, küresel siyasetteki dönüşümler hızlanmıştır.
Bu önemli tarihsel aralıkta Türkiye için 2023 yılında yapılacak genel seçimler birkaç açıdan önemli noktaları barındırıyor. Bunlardan birkaçı şu şekildedir: Rejim ve yönetim sistemi tartışmaları tekrar halk oyuna sunulacak, AKP-MHP ittifakının 2015 yılından beri yürüttüğü politikalara rızanın devam edip etmediği belirgin hale gelecek, ekonomik kriz ile iktidar arasındaki korelasyon bir kez daha ölçülecek, yani tencerenin götüremeyeceği iktidar var mı, yok mu görülecek.
Her açıdan önemli gelişmelere gebe olan bu dönemde CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni yayımladı. Mutabakat metni sırasıyla “Hukuk, Adalet ve Yargı”, “Kamu Yönetimi”, “Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim”, “Ekonomi, Finans ve İstihdam”, “Bilim, Ar-ge, Yenilikçilik, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm”, “Sektörel Politikalar”, “Eğitim ve Öğretim”, “Sosyal Politikalar”, “Dış Politika, Savunma, Güvenlik ve Göç Politikaları” olmak üzere dokuz üst başlıktan oluşuyor.
Özet kısmında verilen bilgiye göre 75 alt başlıkta 2300’den fazla somut hedef, politika ve projeleri ortaya koyan metin, seçim bildirgesiyle mutabakat kalınan başlıklardan oluşan bir rapor arasında salınıp duruyor. Üst başlıklarda yer alan “finans”, “girişimcilik”, “güvenlik” gibi kavramlar dahi, Altılı Masa’nın Cumhur İttifakı’ndan epistemolojik bir kopuşu gerçekleştiremediğinin ve alternatif bir hat oluşturamadığının ipuçlarını veriyor.
Badana siyaseti: ‘Ortak Mutabakat Metni’
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyip birkaç neden sıralayalım. Altılı Masa’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” badana siyasetinden öteye gitmiyor.
Türkiye’nin tarihsel ve siyasal boyutları olan temel sorunlarına karşı tek bir kurucu fikir içermiyor. Anayasa değişiklik önerisinde olduğu gibi “Ortak Mutabakat Metni”nde de badana yaparak yola devam etmeyi tercih ediyor. Yapının hasarlı, betonun çürük, demir kalıplarının birbirinden ayrı olduğunu göz ardı ediyor. Bütün krizleri “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne bağlama kolaycılığı mutabakat metninin daha önsözünde kendisini gösteriyor. Altı partinin genel başkanları tarafından imzalanarak metine konan önsözde “Mevcut sistem Devlet için bir beka sorununa dönüşmüştür” diyerek siyasetinin sınırlarının devlete seslenme, devlete sahip olma, devletten onay bekleme üçgeninde yerleşik hale geldiğinin mesajını veriyor.
Devletin onayıyla iktidara yürümek ile toplumla birlikte siyaset üreterek, dönüşerek ve dönüştürerek iktidar olmak arasındaki tercihte Altılı Masa, tercihini yapmış görünüyor. Böylece hem kurucu siyaset hem de siyaseti toplumsallaştırma momentlerini elinin tersiyle iterek kendisini bile isteye badana siyasetine mahkûm ediyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse;
- Güçlendirilmiş parlamenter sistemi, yerel demokrasiyle sağlam temele almayı tercih etmeyerek yeni otoriterleşme zeminlerini yaratıyor.
- “Milletlerarası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin Meclis’e ait olduğunu anayasal güvence altına alacağız” diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni metne dahi almayarak bütünen sağ siyasete teslim oluyor.
- “Seçilmiş̧ yöneticilerin görevlerine bir yargı kararı olmadıkça son verilememesini güvence altına alacağız” diyerek özellikle Kürt kentlerindeki belediyelere referans veriyor ve fakat Kürt halkının AKP’nin Ağır Ceza Mahkemeleri ile eskinin Devlet Güvenlik Mahkemeleri arasında tercihle karşı karşıya bırakıyor.
- Benzer şekilde “siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davaların açılmasında TBMM’nin iznini zorunlu hale getireceğiz” diyerek AKP’nin TBMM kompozisyonu üzerinden yeni rejimi inşa ettiği gerçeğini göz ardı edecek kadar siyasetsizliğin içerisinde olduğunu gösteriyor.
- “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını ‘Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı’ şeklinde yeniden yapılandıracağız” diyerek kadınlarla ilgili yaklaşımda AKP’yle çift yumurta ikizi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Bu beş örnek ve birçok diğer “vaat”, Altılı Masa’nın açıkladığı metnin ruhunun “AKP olmasaydı, ne güzel ülkemiz vardı” absürtlüğünden ileriye gidemediğini gösteriyor.
Siyasetin kurucu vasıflarını görmezden gelerek devlete göz kırpan; Alevilerden, emekten ve/ya Kürtlerden bahis bile etmeyen; özelleştirme meselesini dahi rekabet ortamına bağlayan bu ufuk, badanacılık ile gerçek demokrasiyi talep eden siyaset arasında konumunu kamuoyuna deklare etmiş oldu.
‘Devletle birlikte topluma rağmen’ siyaseti
Cumhur İttifakı, üzerine üç kelam edilemeyecek kadar net bir pozisyonda duruyor. Ultra-milliyetçi söylem, devlete dayanan güç matrisleri kurma, İslamcı ulusalcılığa dayalı tarz-ı siyaset, lider karizmasının her yerde seferber edilmesi koordinatlarında siyaset üretmeye devam ediyor.
Altılı Masa ve/ya Millet İttifakı ise hem anayasa değişiklik önerisi hem de “Ortak Mutabakat Metni” ile badana siyasetinden öteye gidemediğini her cümlesinde bir kez daha ortaya seriyor. Her iki ittifak da devletli olma ve kartel partilere dönüşme tercihlerinde net şekilde ortaklaşıyor. Siyaseti “devletle birlikte topluma rağmen” yapma tutumunda ısrarcı duruyor.
2009-2015 yılları arasında ise Adalet Bakanlığı’nda Yüksek Müşavir olarak görev yapan ve 25 ile 26. dönemlerde AKP’nin Adıyaman milletvekili olan Adnan Boynukara, 7 Haziran 2022 tarihli “Muhalefet Kürt Meselesinde Ne Vaat Ediyor?” adlı yazısında iktidara gelirsek Kürt sorununu çözeriz iddiasındaki siyasetçileri kast ederek şunları ifade ediyordu: “İlki; devlet brifingidir. Muhalefette iken kurulan cümlelerin ömrü, ilk devlet brifingine kadardır. Devlet brifingi, siyasi partilerin ve liderlerin tutumunun test edildiği ilk alandır. Bu nedenle, iktidar olduktan sonra verilen ilk devlet brifinginde nasıl bir tutum sergileneceği önemli. Mesele şu; anlatılanlara ilişkin bir şey söylenecek mi, anlatılanlar sorgulanacak mı, yoksa anlatılanlara teslim mi olunacak? Bu oldukça önemli bir sınav.”
Erdoğan’ın 5 Nisan 2015 tarihinde İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit rejimini başlatarak bu brifingde “devlet aklı” ile ortaklaştığını gördük. O günden bu yana devlet aklı ile Erdoğan’ın ortaklığında Türkiye’de Kürt Sorunu ve demokratikleşme başta olmak üzere tarihsel ve siyasal tüm sorunlarda çözümsüzlüğün derinleştiğine hep birlikte tanık olduk.
Altılı Masa da bugüne kadarki tutumu ve söylemiyle bahsedilen bu brifingde anlatılanlara gönüllü teslimiyet gerçekleştireceğinin işaretlerini her fırsatta veriyor. Yani topluma rağmen devletle birlikte siyaset seçeneğini, tek seçenek olarak düşünüyor. Dolayısıyla kurucu siyaset momentini pas geçmeyi bir tarafa bırakalım, memleketin tarihsel ve siyasal sorunlarının geldiği kaos aşamasını pansumanla gidereceğini düşünen siyasetsizlik hali içerisinde kalmaktan memnun görünüyor.
Şimdi değilse ne zaman?
Siyasetin kurucu vasfını gerçekleştirmek ve devlet aklına rağmen toplumla birlikte siyaset yapmak isteyen tarz-ı siyasete talip olanlar, bu ülkede iki hegemonik bloka göre azınlıkta değil. Bu tarz-ı siyaset örgütlemekle ilgili sorunlar yaşıyor. Bazen Feuerbach’ın “Bir kulübede bir saraydakinden farklı düşünülür” sözünü unutup Saraylı/devletli siyaset yapan CHP başta olmak üzere Altılı Masa’ya “sitem etme ve beklenti içinde olma” tutumunda ısrarcı olunuyor, bazen ise “dar alanda siyaset” yapmakta ısrarcı olarak bu ülkenin Cumhur ve Millet ittifaklarına oy veren kadınlarına, emekçilerine, gençlerine kendileri gibi ezildiklerini, yani “anlatılan senin hikayen”dir deme cesaretini gösteremiyor.
Oysa 2023 yılının gerek küresel gerekse Türkiye çapındaki önemi göz önünde bulundurulduğunda hem yüzde 25’e kadar oy potansiyeli hem mobilize ve politik seçmen hem de dünyada diğer ittifaklara göre daha fazla dikkate alınmasına dayanan Emek ve Özgürlük İttifakı, ezilenlerden oluşan cephesini genişleterek büyük sonuçlar çıkarabilir.
Hasan Kılıç kimdir?
Hasan Kılıç, lisans ve yüksek lisans derecelerini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden aldı. Doktora öğrenimine Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Anabilim Dalında doktora tez aşamasında devam etmektedir. Türkiye siyasi tarihi, devlet kuramı ve felsefesi, Kürt Sorunu gibi alanlarda çalışmaktadır. Bugüne kadar birçok gazete ve dergide makale ve yazıları yayınlanmıştır. Gazete Karınca’ya yazılar yazmaktadır.