HABER MERKEZİ – Kamuoyunda “Büyükada Davası” olarak bilinen, 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında karar çıkmadı. Savunmaların uzaması nedeniyle duruşma 3 Nisan’a erteledi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç, eski direktörü İdil Eser ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın 11’inci duruşması Çağlayan’da bulunan 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmada ilk olarak mütalaaya karşı esas hakkındaki savunmasını yapan Kılıç, Bylock kullandığına dair herhangi bir delilin olmadığını vurgulayarak, “Telefonumda Bylock olmadığına dair 4 ayrı rapor alınmış ve dosyaya sunulmuştur. Emniyet siber şubeden gelen raporda Bylock isimli uygulamanın cihazda bulunmadığı ve silinen uygulamalardan olmadığı mahkemeye ek rapor ile sunulmuştur” dedi ve şöyle devam etti:
“6 Haziran 2017’de evimde yapılan aramada telefonum delil poşetine konup 7.40’ta teslim alındı. Sonra o gün benim telefonum 16.44’te kullanılmış. Benim o an Bylock kullanıcısı olmadığım belliydi ama rapor 360 gün sonra geldi.
“Mahkemenin siber şubeye telefonun fabrika ayarlarına döndürülüp döndürülmediğini sormasına rağmen siber şube bugüne kadar hiçbir rapor hazırlamadı. Zaten ilk bilirkişi raporunda telefonun sıfırlanmadığı yazıyordu.”
Kılıç, “Beraatimi talep ediyorum, bizler insan hakları savunucuları olarak yalnızca insan haklarını savunuyoruz” diyerek savunmasını sonlandırdı.
Taner Kılıç’ın ardından duruşma salonunda hazır bulunan diğer hak savuncuları da insan hakları için mücadeleye devam edecekleri mesajını vererek, beraatlerini talep etti.
Hak savunucularının savunmalarını tamamlamalarının ardından avukatları söz aldı.
Kılıç’ın avukatı Murat Dinçer yaptığı savunmada, “Taner Kılıç’ın Bylock kullanmadığı 4 ayrı raporla kanıtlanmıştır. Bylock iddiası olmasa bu dava açılır mıydı? Açılmazdı. Bu nedenle müvekkilimin beraatini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Daha sonra duruşmaya öğle arası verildi.
Avukatlar beraat talep etti
Aranın ardından sanık Taner Kılıç’ın müdafi avukatı Eda Bekçi söz aldı.
Meslektaşlarının söylediklerini tekrar etmek istemediğini ifade eden Bekçi, “Uluslararası Af Örgütü’nün insan hakları raporları dünyanın her yerinde mahkeme salonlarında delil olarak kullanılıyor. Böyle prestijli bir kurumun yönetimindeki bir kişinin adının terörle anılması inanılmaz bir durumdur. Taner Kılıç bu zamana kadar şiddete dayalı hiçbir yapılanmayı desteklememiştir. Dosyada mevcut olan deliller hukuki bir anlam ifade etmemektedir, fiyaskodur. Müvekkilim Taner Kılıç’ın beraatını talep ediyorum” dedi.
Ardından söz alan Taner Kılıç’ın müdafi avukatları da Kılıç’ın beraatini istedi.
Günal Kurşun’un müdafi avukatı Hülya Gülbahar, yapılan toplantının gizli olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Toplantının başından sonuna kadar orada bulunan tercümanlar toplantının içeriğinde hiçbir suç unsurunun bulunmadığını söylediler. Toplantı sırasında odaya otel çalışanlarının girip çıktığı ve servis yaptıklarının belirlenmesi için kamera kayıtlarının getirilmesi talebimiz mahkeme tarafından reddedildi.
“Günal Kurşun daha önce üyelik ve örgüte yardım etme suçlarından beraat etmiştir. Kural gereği bir kişi yargılandığı ve beraat ettiği bir suçtan dolayı tekrar yargılanamaz. Derhal beraat ettirilmesi gerekmektedir.”
Gülbahar, “Açık ve net bir şekilde somut deliller ortaya konmadan savcıların siyasi görüşlerini yansıtan bu iddianameye karşı çıkıyorum” diyerek Günal Kurşun ve Veli Acu’nun beraatlerini talep etti.
3 Nisan’a ertelendi
Ardından duruşmaya katılmayan sanıkların savunmalarını müdafi avukatları tarafından yapıldı.
Savunmaların tamamlanmasının ardından avukatlar ek süre talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti de talebi kabul ederek duruşmayı 3 Nisan’a erteledi.
İstenen cezalar
2019’un Kasım ayında mütalaasını veren savcı, Taner Kılıç’ın “örgüt üyeliği” iddiasıyla 7,5 yıldan 15 yıla, hak savunucuları Nejat Taştan, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’ın da “örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan yine 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.
Savcı diğer hak savunucuları İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Frank Steudtner, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbek’in ise beraatlerini istemişti.
Duruşma öncesi
Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde bir araya gelen hak örgütleri temsilcileri ve insan hakları savunucuları, yaptıkları açıklamada adalet talebinde bulundu:
“Mahkemeyi tüm insan hakları savunucularını beraat ettirme yönününde karar vermeye davet ediyoruz.”
Açıklamada ayrıca, “Türkiye’de insan hakları savunuculuğu suç olmaktan çıkarılmalıdır” talebi vurgulandı.
Ne olmuştu?
İstanbul Büyükada’da, 10 insan hakları savunucusu, “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu atölye çalışması için bir otelde buluşmuştu.
5 Temmuz 2017’de otele düzenlenen operasyonla hak savunucuları gözaltına alınmıştı.
18 Temmuz’da ise hak savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte üye olmak” iddialarıyla tutuklanmıştı.
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu) ve Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği) ise savcının itirazı üzerine 23 Temmuz’da tutuklanmıştı.
25 Temmuz’da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli adli kontrol şartı ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakılmıştı.
25 Ekim 2017’de yapılan ilk duruşmada ise tutuklu hak savunucularının tamamı serbest kalmıştı.
Telefonunda ByLock bulunduğu iddiasıyla Haziran 2017’de tutuklanan Taner Kılıç’ın dosyası da Büyükada Davası’yla birleştirmişti.