CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gulizar Biçer Karaca’nın cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair hazırladığı raporda, son 25 yılda cezaevlerinde yaşamını yitiren tutuklu sayısının 2 bin 670 olduğu belirtildi. Biçer raporunda tutukluların başta sağlık olmak üzere temel haklara ulaşamadıklarına dikkat çekti.
CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, “Aradığınız Hakka Erişilemiyor-Cezaevlerinde Sağlığa Erişim” başlıklı rapor hazırladı. CHP Merkez Yönetim Kurulu’na sunulan raporda, cezaevlerindeki intihar vakalarına, sağlığa erişim engellerine dikkati çekti.
Cezaevlerindeki doluluk oranlarının kontrol altında tutulabilmesi önleyici tedbirlerden birisi olduğu belirtilen raporda, cezaevlerinde doluluk oranına dair verilere dikkat çekildi. Türkiye’nin genel cezaevi kapasitesinin 233 bin 194 kişi olduğu kaydedilen raporda, cezaevlerindeki hak ihlalleri şu başlıklar altında sıralandı:
Yoğunlukta ilk sırada
Cezaevinde bulunan 297 bin 19 kişi, kapasite ile orantılandığında her 100 yer için 127 kişi düşmektedir. Türkiye bu oranla da Avrupa Konseyi üye ülkeleri arasında cezaevi yoğunluğunda ilk sıradadır. Güncel bir veri olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2 Kasım 2021 tarihinde yayımlanan ‘Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri, 2020’ verilerine göre 31 Aralık 2020 tarihindeki kişi sayısı 2019 yılının aynı tarihine göre yüzde 8,5 azalarak 266 bin 831 olmuştur. Her yılın 31 Aralık tarihi dikkate alınarak Türkiye’de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumundaki kişi sayısı 2011 yılında 172 iken bu sayı 2019 yılında 351, 2020 yılında ise 319 olmuştur. 12 yaş ve üzeri kişiler incelendiğinde; 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 390’ı cezaevindedir.
Hijyen problemleri
Erişimi temel ihtiyaç tutuklu ve hükümlülerin yeterli hijyene sahip bir ortamda tutulmaları ulusal ve uluslararası kurallar ile güvence altına alınmış olsa da cezaevi idarelerinin gerekli hijyen malzemelerini tutuklu ve hükümlülere sağlamıyor olmasından dolayı hijyen ihtiyaçlarını sekteye uğratabilmektedir.
Yetersiz beslenme
Yine salgın döneminde daha çok dikkat çekilen kişisel hijyen konusu cezaevlerindeki kişiler için ulaşılamaz bir konuma gelmiştir. Kalabalık ve hijyen dışında diğer temel haklardan birisi beslenme hakkı ise dikkat edilmesi gereken konular arasında yer almaktadır. Tutuklu ve hükümlülere sunulan besinlerin, kalitesi, çeşitliliği, besin değeri gibi konular bağışıklık söz konusu olduğunda hastalıklara davetiye çıkarabilmektedir.
604 ağır hasta tutuklu var
Cezaevlerinde en çok karşılaşılan sağlık sorunları arasında endokrin rahatsızlıkları, nörolojik sistem bozuklukları, kas-eklem sorunları, ürogenital sistem rahatsızlıkları ve solunum sistemi rahatsızlıkları gelmektedir. İnsan Hakları Derneği’nin 1 Nisan 2021 tarihli açıklamasına göre, Türkiye’de bulunan tutuklu ve hükümlülerin 604’ü ağır olmak üzere 1605’i çeşitli sağlık sorunları ile mücadele etmektedir.
İntihar vakaları
Fiziksel etkisini gösteren hastalıkların yanı sıra psikolojik rahatsızlıkların gereken önemi görmediği de ortadadır. Psikolojik rahatsızlıklar ile ilgili tedavi alınması yine cezaevi idaresinden geçmekte ve çoğu zaman kabul görmeyebilmektedir. Kaldı ki psikolojik olarak hastalığı olan bir birey tedavi alması gerektiğini bilmeyebilir. Burada görev; onu izleyen, onunla birlikte vakit geçiren kişilerden geçmektedir.
2 bin 670 ölüm
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 1997 ile 2014 yılları arasında Türkiye’deki cezaevlerinde toplam 544 tutuklu ve mahkum intihar etti. CİSST verilerine göre ise 2014’den günümüze intihar eden kişi sayısı 97 olarak kayıtlara geçti. Yaşlılık kaynaklı ölümlerin de yer aldığı Adalet Bakanlığı’ndan elde edilen verilere göre 1997 ile 2014 yılları arasında cezaevlerinde 2 bin 545 tutuklu ve mahkum vefat etti. CİSST verilerine göre ise 2014’den günümüze cezaevlerinde vefat eden kişi sayısı 125 olarak kayıtlara geçti. Buna göre son 25 yılda cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve mahkûm sayısı 2 bin 670 oldu.
Hak ihlalleri
Adalet Bakanlığı’nın, cezaevlerindeki sağlık koşulları anlamında istatistik tutmadığı, kaç hasta olduğu kaçının tedaviye erişebildiği yönünde etkin çalışma yürütülmediği anlaşılmaktadır. Sivil toplum örgütleri açısından da faaliyet yürütmenin zor olduğu cezaevlerinde bu ve benzeri hak ihlallerinin tespiti oldukça zordur. Güncel verilerin hazırlanarak kamuoyuna açıklanması, bu sorun alanının çözümü açısından ilk adım olacaktır. Ayrıca tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerine erişimlerindeki usulün değiştirilmesi gerekmektedir. Tedavi almak isteyen tutuklu ve hükümlüler hakkında tıp eğitimi almamış idarecilerin karar veriyor olması kabul edilemez. Ayrıca ikinci veya üçüncü derece sağlık hizmetlerine yönlendirilmiş tutuklu ve hükümlülerin doktorunu seçme şansı tanınması ve/veya başka doktorlardan fikir almasına olanak sağlanması; anayasal ve uluslararası ilkeler doğrultusunda yapılmış uygulamalar olacaktır.