İki depremle yıkılan 11 şehirde, enkaz altında bekleyenlere el uzatmakta acele etmeyen AKP yönetiminin, harekete geçtiğinde de kurtarma yerine enkaz kaldırmada acele etmesi, 9. günde İspanya ve Estonya kurtarma ekiplerinin protestosuyla, uluslararası bir krize, Türkiye için ulusal utanca dönüştü.
Altında canlı bekleyenlere rağmen 3. gün itibariyle enkaz kaldırmaya başlandığını dünya, televizyonlarda şaşkınlıkla izledi, gazetelerden takip etti; ‘aykırı ses çıkmasın sansürü’ sebebiyle Türkiye, sadece sosyal medyadan duymakla kaldı, utandı.
Depremin ardından 8. saatte ulaştığı Adana’da 6 saat bekletildikten sonra, uzak nokta Antep’e sevk edilse de ilk enkaz başına 16. saatte gidebilen bir AFAD üyesi de dönüşte, İstanbul Havalimanı’nda yaşadıklarından utandığını anlattı.
Aynı AFAD üyesi sosyal medyada tartışılan müdahale ve kurtarmada ayrımcılık iddialarının bir kısmını doğrularken de yer, tarih, isim, talimat gibi ayrıntılar verdi ancak şimdilik kaydıyla yazılmasını istemedi.
AFAD verilerine göre henüz hiç el atılmamış en az bin enkazda ‘canlı ihbarı’ yapılmışken, 9. gün itibariyle sahadaki uzman kurtarma ekiplerinin yüzde 50’den fazlasının bölgeden ayrıldığını söyleyen bir diğer gönüllü de ismini veremediği için utandığını söylemek zorunda kaldı.
Organize olarak 2. günde harekete geçebilmişken, 1 gün sonra hayat kurtarma yerine enkaz kaldırma tercihinin öne çıkma sebebini, belki biraz seçim, belki inşaat ve ticaret ama belki de esas olarak 11 şehirdeki kamu binaları başta olmak üzere bazı AVM ile otellerin, henüz birkaç yıl önce inşa edilmiş büyük ve lüks sitelerin, adeta çamurdan yapılmış gibi olduğu yere yığılarak çöküşünde aramak gerekir.
Adıyaman’da iki eski apartmanı, sahte beton ve dış cephe kaplamasıyla birleştirerek büyük ve lüks Hotel İsias’ı yaratırken, itirazlara rağmen taşıyıcı kolon ve duvarları yıkmakta bir beis görmeyen utanmazlığın, AKP vekilliği ile TÜGVA yöneticiliğinden gelen gücünü, şimdi en az 70 kişiye mezar olan enkazda saklamanın zorluğudur belki de kurtarma yerine enkazları bir an evvel ortadan kaldırma aceleciliğinin sebebi.
Daha 2. gün Maraş’ta enkaz altında bekleyen 12 insan yerine, Kuran Kursu’na ait bir kasa için kurtarma çalışması yapılması kimseyi şaşırtmamışsa, ilk üç gün boyunca 11 ildeki yıkım karşısında adeta çöken devleti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Böylesine büyük bir felaket dünyanın hangi ülkesinde yaşanırsa yaşansın görülebilecek aksaklıklar” diye izahı da yalan sayılmaz.
Ayrıca deprem karşısında nutku tutulan AKP yönetiminin bu sırada Meclis’te yolsuzluk, rüşvet ve evrakta sahtecilik soruşturması geçiren bazı vakıf ve üniversitelerin isimlerini değiştirmek için yasa tasarısı hazırlamakla meşgul olduğunu öğrenmek bile ne kadar şaşırtıcı olabilir ki?
21 yılda 12 kez değiştirdiği YÖK Kanunu’ndaki 13. Değişiklik Tasarısı‘nda bu kez, bir yandan yeni disiplin kuralları ve yeni cezalarla, mesela Boğaziçi’nde ışıkları kapatmayı hedeflediği hemen anlaşılsa da tasarıdaki af düzenlemeleri ile de aslında bazı üniversitelere kamu arazisi bağışlandığı, bazılarına ise isim değişikliği imkanı sağlandığı, komisyonda sorulunca ancak anlaşılabildi.
Bunlardan bazılarının toplam 1 milyar lirayı bulan yolsuzluk, evrakta sahtecilik, vergi kaçırma ve rüşvet soruşturmaları geçiren vakıf üniversiteleri olduğunun ortaya çıkması ise şaşırtıcı değil ama tasarıyı hazırlayanlar için bile kaygı verici olmalıdır.
Bu haliyle bazı özel ve tüzel şahıslara, suç soruşturmalarından, yani yasadan kaçabilme imkanı sağlayan bir yasa değişikliği tasarısı hazırlayarak, TCK’daki suça ortaklık, aracılık ve suçluyu kaçırma ile ilgili maddelere hayat verildiği söylenebilir çünkü. Suç mecliste işlense de suçtur, hatırlatmak gerekir.
İlk günlerde deprem bölgesine girişin merkezi iken şimdi bölgeden kaçışın, tedavi, bakım, yardım ve çare arayanların ilk durağı, merkezi haline gelen Adana’da hasarsız bir mahallenin çatısındaki uçurtma bir başlangıçtır belki de.
Mehmet Güç kimdir?
Gazeteci, araştırmacı, yazar. Uluslararası İlişkiler ve uluslararası hukuk eğitimi aldı, tarih okudu. 1985’ten bugüne yazılı ve görsel medyada, derin devlet ve mafya ilişkileri ile islami şiddet ve faili meçhul cinayetler ağırlıklı haber ve araştırmalar yaptı. Farklı sektörler için araştırma ve analiz raporları, içerikler hazırladı, metinler yazdı. Gazetecilik ve yazı odaklı atölye çalışmaları, eğitim faaliyetleri yürüttü. Herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü ile hak ve adalet arayışını hep destekledi. Anadolu’nun en uzun ömürlü halkı Likyalılar ile hep gurur duydu.