Çok beklenen görüşme nihayet gerçekleşti; HDP ile Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de ilk görüşmeyi gerçekleştirdi. Yaklaşık bir saat süren görüşme sonrası yapılacak açıklama heyecanla beklendi.
Neden bu görüşme bu kadar heyecanla beklendi? Çünkü HDP seçmeni Cumhurbaşkanlığı seçiminde kader belirleyen bir pozisyonda duruyor. Çünkü Kürt seçmeni yanına çeken, Kürt seçmenin oyunu alan adayın sandıktan birinci çıkması bekleniyor!
Peki Kürt seçmen, oyunu hangi ittifak adayına hangi koşullarda vermeyi planlıyor? Yek pare olmasalar da Kürtlerin ekseriyeti, oyunu verdiği HDP ile temas kuran, Kürt sorununun çözümüne yaklaşım gösteren, taleplerini gören, seçim sonrası için vaat edilen yeni Türkiye inşasına, eşit kurucu unsur olarak dahil olmalarına olanak sağlayan kimse oyunu ona vermeyi planlıyor.
Kürt sorununa dair seçmenin taleplerinin farkında olan Cumhur İttifakı; bu kilit seçmen grubunun desteğini alamasa da, Millet İttifakı adayına kaymaması için uzunca bir süredir ataklara sahip. Millet İttifakı’nın açık bıraktığı, bir türlü cesurca doldurmadığı, kaçak dövüştüğü bu talep sahasına ilişkin yer yer çıtayı yükselten açık söylemlerle Kürt seçmenin kafasını karıştırmayı da ihmal etmiyor. Tam da böyle bir ortamda Millet İttifakı adayı, uzun süredir kendilerinden adım bekleyen Kürt seçmene dönük ilk hamlesini bugün yaptı; HDP ile TBMM çatısı altında görüştü.
Mecliste yapılan görüşme sonrası yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı olarak hazırladıkları tutum belgesini HDP heyetine sunduklarını söyledi. Kayyum uygulamalarına, Parti kapatmalara karşı olduklarını, Kürt sorunu dahil ülkenin pek çok sorununun çözüm yerinin TBMM olduğunu tekrarladı. Kürtçe anadilin kullanımına ilişkin ayrımcılığı eleştirdi. Kadına yönelik şiddeti, küresel ısınma ve çevre sorunlarını, düşünce özgürlüğünü, hukukun adil/eşit uygulanma sorunlarını… vb. konuları konuştuklarını dile getirdi.
HDP liderlerinin açıklaması daha kısa idi. Görüşmeye dair düşüncelerini kurullarında konuştuktan sonra kamuoyu ile paylaşacaklarını ilettiler. Görüşme yerinin HDP’nin evi olan Genel Merkezlerinde değil de TBMM’de yapılmasını, HDP’nin eşit görülmesinde bir problem olarak okuyanları Pervin Buldan’ın açıklaması belli ölçülerde rahatlattı. Zira Buldan, görüşmenin TBMM’de olmasını kendilerinin istediğini duyurdu. Açıklamadan anladığımız kadarıyla, ‘Kürt sorununda çözüm yeri meclistir’ diyen Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi TBMM’de gerçekleştirerek, HDP bir nevi çözüm için gerekli olan diyalog sürecinin ilk adımının atıldığının da düşünülmesini istedi. Yükledikleri anlam biraz böyle.
Kılıçdaroğlu’nun basına yaptığı açıklamada öne çıkan birkaç husus için ise şunları belirtmek gerekecek: Görüşmede Kılıçdaroğlu HDP’ye Millet İttifakı belgelerini sunduklarını söyledi. Bu durum kuşkusuz Millet İttifakı olarak nerede durduklarını, sınırlarını HDP’ye hatırlatma, gösterme amacına hizmet eder. Buna mukabil HDP de daha önce hazırladıkları demokrasi deklarasyonlarını ve dahil oldukları ittifakın belgelerini sundu mu bilmiyoruz. Zira bu belgeler de HDP’nin durduğu yere işaret eder! İki tutumun karşılıklı sunulması başlanmış fiili bir müzakere olarak da yorumlanabilir.
İkincisi Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında geçen temenni ve vaatlerin çok büyük kısmı, İçinde yaşadığımız otoriter iklim için ileri görülse de, ortalama bir demokraside olması gerekenlerdi. Bu temennileri ve vaatleri yasal güvencelere kavuşturma iradesine ne denli sahip olduklarına dair görüşmede bir şeyler söylendi mi bilmiyoruz. Malum, Millet İttifakı içindeki farklı siyasetler arası dengede, kimi hak ve özgürlükler ortak irade ile tariflenemiyor. Örneğin kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyetçilikle mücadele için imzalanmış uluslararası hükümlere (En başta da İstanbul Sözleşmesine) Millet İttifakı iktidarı döneminde hızla dönebilecek miyiz? Belirsiz. Zira Saadet partisi şerhi hala akıllarda. İttifak belgelerinde de açıkça yok.
Kürt meselesi ile ilişkili açıkça cümle kurulan 4 başlıktan bahsetmek mümkün; İlki kayyum atamalarını ve parti kapatmalarını reddedeceklerine dair söylem. Bu iki söylem de değerli. Ancak bu iki vaadin ortalama bir demokraside zaten olması gerektiğini hatırlatmak gerekecek. Özgürlüklere ve hukuka dair belirttikleri de aynı çerçevede. Kaldı ki 2016 öncesinde zaten Türkiye’de bu biçimde Kürtlerin yerel siyasi iradesine karşı kayyım atamalarına rastlanmıyordu. Millet ittifakı tutum belgesinde de geçen bu ve benzer pek çok vaat, AKP iktidarı döneminde tahrip olan kimi sahaların geçmiş uygulamalara yaklaştırılarak tamirini içeriyor. İlerleyen olası görüşmelerde özgürlükler ile yerel demokrasinin ve yerel iradenin güçlenmesine ilişkin, güvenceye kavuşturulmuş daha geniş çerçevelere ihtiyaç duyulacağını söylemeye gerek bile yok.
Yine Kılıçdaroğlu açıklamasında Kürtçeye dönük ayrımcılığı “diğer diller” ile kıyaslarken, Kürtçenin ülkenin resmi dillerinden biri olmasına kapıyı kapamış görünüyor. Oysa Kürtçenin resmi dil olmasına ve yasal güvencelerle korunmasına dair hatırı sayılır bir Kürt seçmen grubunun talebi bulunuyor. Dolayısı ile sonraki görüşme ve HDP’nin deyimi ile açık müzakere sürecinde ele alınacak bir konunun da bu olduğunu söylemek gerekecek.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında Kürt sorununa dair kullandığı en açık son vaat ise sorunu TBMM’de çözeceklerine dair söylemi oldu. Bu söylem devlet nezdinde muhataplık sorununa ciddi anlamda son verebilecek nitelikte iken, Meclis bileşeninin ağırlıklı ulusalcı, milliyetçi, sağcı üyelerden oluşması halinde nasıl ve hangi mekanizmalarla çözüm müzakerelerinin yürütüleceğinin de ileride belirlenmesi gerekecek gibi görünüyor.
Tüm bunlarla birlikte Kürt ağırlıklı HDP seçmeni elbette bu görüşmede somut vaatler, çözüme dair açık formüller beklemiyor. Hatta seçim sürecinin buna uygun bir süreç olamayabileceğini de öngörüyor. Ancak HDP’nin Kılıçdaroğlu ile gerçekleşen görüşmelerinin, iletilen talep ve beklentilerinin Millet ittifakını oluşturan 6’lı masada ne denli karşılık bulacağını bu süreç içerisinde görebilmeyi umuyor. Çünkü Kürt sorunu gibi tarihsel derinliği olan sorunların çözümünün kişisel değil kurumsal ve yapısal sahiplenişlerle ancak mümkün olabileceğinin farkındalar.
Tüm bu açık kapı ve sorgularla beraber; HDP ile görüşülmüş olması seçmen açısından önemli bir başlangıç. Yapılan görüşmenin HDP seçmeni üzerinde pozitif etkisi olacağı da muhakkak. Bu pozitif etkinin Kılıçdaroğlu lehine oya dönüşüp dönüşmeyeceğini HDP’nin alacağı karar belirleyecek. Bu pozitif etkinin ilerde daha güçlü bir desteğe dönüşmesi ise eksik bırakılmış, müzakereye açık konularda cesurca yol almayla bağlantılı gelişecek…