İktidara geldiklerinde Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkındaki AİHM kararlarını uygulayacaklarını dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dış Politika Danışmanı Ünal Çeviköz, “İfade özgürlüğü” ve “Adil yargılanma hakkı” gibi temel hakların ancak yargı bağımsızlığının sağlanması ile mümkün olacağını söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dava veri analizlerine göre, 2022’de AİHM’e yapılan başvuruların yüzde 26,9’unun Türkiye’den yapıldığını gösterdi. Buna göre, 2022’de AİHM’e en fazla başvuru Türkiye’den yapıldı.
2022’de Türkiye’den yapılan ve karara bağlanan başvurular hakkında da bilgi paylaşan AİHM’in 2022 verileri, bir yılda toplam 80 karar verildiğini, bu kararların 73’ünde en az bir hak ihlali bulunduğunu ortaya koydu.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dış Politika Danışmanı Ünal Çeviköz, geçtiğimiz günlerde Politico sitesine verdiği demeçte, seçimin kazanılması halinde uygulanacak dış politika hamlelerine ilişkin konuşmuştu.
Avrupa Birliği (AB) ve NATO ile ilişkilerde yeniden başlangıç vaat ederken, haklarındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen cezaevinde tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile iş insanı Osman Kavala’nın da serbest bırakılacağını ifade etmişti.
Ünal Çeviköz, AİHM kararlarını uygulamanın gerekliliğini, aksi durumda doğurabileceği sonuçları Gazete Karınca’ya anlattı.
‘Siyasi maksatlarla alınan kararlarda Türkiye önde’
Çeviköz, AİHM’in, özellikle insan hakları ihlalleriyle ilgili durumlarda üye ülkeleri uyardığını ve uygulanmadığını düşündüğü durumlarda mahkeme olarak karar aldığını hatırlattı. Birçok ülkenin AİHM kararlarında uymadığını ifade eden Çeviköz, Türkiye’nin eleştirilme noktasını ise şöyle açıkladı:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18’inci maddesine de giren ve belli yargı kararlarının siyasi maksatlarla alındığını ile süren AİHM kararlarında en çok eleştiri Türkiye’ye yönelik. Bu maddeye istinaden insan hakları ihlali yaptığı ileri sürülen AİHM kararı, Türkiye’den başka pek örneği olmayan bir durum.
‘Anayasa’da AİHM kararlarına uyma yükümlülüğü var’
Anayasa’nın, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” ifadesinin yer aldığı 90’ıncı maddesine atıfta bulunan Çeviköz, Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri gereği AİHM kararlarını uygulama zorunluluğu olduğunu kaydetti.
AİHM’in bilhassa Osman kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki kararları işte bu 18’inci maddeye atfen yapılmış alınmış kararlardır. Bunların uygulanmasının da mecburiyeti bizim anayasa hükmümüzdür. Dolayısıyla anayasamızda yer alan bir yükümlülüğü yerine getirmemiş oluyoruz. Türkiye bu açıdan dikkati çeken bir örnek oluşturuyor. Türkiye’nin diğerlerinden farklı olan durumu bu ihlalle ilgilidir.
‘Türkiye, uymadığı kararlar nedeniyle Avrupa Konseyinden ihraç edilebilir’
Demirtaş ve Kavala’nın ileride kendileriyle ilgili mahkemeye dava açma hakkını kullandıkları, AİHM’in de başvuruları haklı gördüğü takdirde Türkiye’ye tazminat doğurabileceğini belirten Çeviköz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye’nin bu AİHM kararlarını uygulamaması Bakanlar Konseyi’ne kadar yansıyarak, ileride Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasını veya Türkiye’nin ihraç edilmesine kadar varacak bir süreci başlatmıştır. Tehlikeli olan da budur. Çünkü 1949’da kurulan Avrupa Konseyi, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu bir uluslararası örgüttür. Bugün birtakım uygulamalarımız nedeniyle ve anayasa ile garanti altına alınmış olan yükümlülüklerimizi yerine getirmediğimiz için kurucusu olduğumuz bir örgütten ihraç edilme gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
AİHM’in AİHS’i esas aldığını ifade eden Çeviköz, buna dair maddelerin ihlali söz konusu olduğunda, mahkemenin güçlü karar alma yetkisi olduğunu da vurguladı.
Demirtaş ile ilgili durumun Kavala kadar ileri safhaya ulaşmadığını belirten Çeviköz, “AİHM kararının uygulanmaması sonucu, konunun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından Bakanlar Konseyi’ne havale edilmesi Osman Kavala’nın durumuyla ilgilidir. Benzer bir süreç Selahattin Demirtaş içinde yürümektedir ama henüz o kadar ileriye gitmemiştir” dedi.
‘Türkiye ciddi gözlem altında’
Çeviköz, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin raportörler grubu oluşturduğunu ve konuya dair Türkiye’nin ciddi gözlem altında olduğunu da sözlerine ekledi.
Gözlemin sonucunda yayımlanan raporlar olduğunu belirten Çeviköz, “Türkiye’de yapılacak seçimlerden sonra yeniden değerlendireceklerdir” şeklinde konuştu.
‘Mevcut sistem denge ve denetlemeden yoksundur’
Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” içinde iktidar değişikliğinden sonra uygulanacak politikaların net olarak açıklandığına değinen Çeviköz, şunları söyledi:
Bunların en önemli kısmı iç politikaya yönelik ve iç politikamızdaki aksaklıkların düzeltilmesi ile ilgilidir. Her şeyden evvel kuvvetler ayrımı yer alıyor. Onun için zaten güçlendirilmiş parlamenter sistemini savunuyoruz.
Sözde cumhurbaşkanlığı sistemi olarak anılan mevcut sistem herhangi bir denge, denetleme mekanizmasından yoksundur ve tamamen tek başına güçlü bir cumhurbaşkanlığı sistemini ortaya koymuştur. Bütün dengeler yürütmenin egemenliğine girmiştir. Kuvvetler ayrımı, normal işleyen bir demokraside yürütme, yasama ve yargının arasındaki dengeyi sağlar. Biz bunun yerine gelmesini, yargının siyasileştirilmesinin durdurulmasını ve yargının bağımsızlığını savunuyoruz.
Adalet, yargı bağımsızlığı ile mümkün olur
“İfade özgürlüğü” ve “Adil yargılanma hakkı”nın ancak yargı bağımsızlığının sağlanması ile mümkün olacağına dikkat çeken Çeviköz, “Ülkede temel hak ve özgürlüklere saygı, adil hak ve hukuka dayalı adalet sistemini yerleşmesiyle mümkün olacaktır” diye vurguladı.
Ne olmuştu?
AİHM, 18 Ekim 2017’den beri tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’ya ilişkin olarak AİHS’in 18’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetmişti.
AİHM, Türkiye’nin davaya ilişkin önceki karara uyma yükümlülüğünü yerine getirmediğine, dolayısıyla AİHS’in 46’ncı maddesinin birinci fıkrasını ihlal ettiğine karar vermişti. Mahkeme’nin 63 yıllık tarihinde ikinci kez bir ülke, AİHM’in bağlayıcı bir kararını uygulamadığı için ihlal davası ile karşı karşıya.
AİHM, Kavala’ya 7 bin 500 euro mahkeme masrafı ödenmesini kararlaştırdı.
AİHM, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu HDP’li 40 milletvekilinin dokunulmazlıklarının Anayasa’ya aykırı olarak kaldırıldığına ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine de karar vermişti.
2016 yılında dokunulmazlıkları kaldırılıp tutuklanan 13 HDP’li milletvekili tarafından açılan davaya ilişkin kararını açıklayan AİHM, Türkiye’yi 184 bin 600 euro manevi tazminat cezasına mahkum etmişti.
Bakanlar Komitesi’nin 7-9 Mart 2023 tarihlerinde yaptığı toplantıda ise, Kavala ve Demirtaş ile ilgili yeni kararlar kabul edildi.
Kararda “genel önlemler” başlığı altında belirtilen bazı hususlar şöyle:
- AİHM’in Kavala davasında 18’inci Maddenin ihlaline karar vermesi, Türkiye’de hukuk devleti bakımından önemli sorunlar olduğunu gösteriyor. Yargıcın bağımsızlığını siyasal baskıya karşı korumak için ek güvencelere gereksinim var.
- Bakanlar Komitesi, HSK’nin yapısının Avrupa Konseyi standartlarına uygun bir hale getirmek için yasal ve başka önlemlere gereksinim olduğunun kabul edilmesi yolunda bir siyasal iradenin mevcut olmamasını üzüntüyle karşılıyor.
- Yetkili makamlara, yargıyı yürütmenin etkisinden koruyacak özellikle HSK’nin bağımsızlığını sağlayacak önlemler almaya davet ediyor ve bu konuda Eylül 2023’deki Bakanlar Komitesi toplantısına bilgi verilmesini talep ediyor.
Demirtaş için ara formül
Demirtaş kararında ise hükümetin kararı uygulamama gerekçesi bir kez daha reddediliyor. Hükümetin Demirtaş davası dosyasına, AİHM’in incelemediği yeni kanıtlar eklendiği iddiası bulunuyor. Ancak bir yargı organı olmayan Bakanlar Komitesi’nin bu iddiayla ilgili karar verme yetkisi yok.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Demirtaş’ın başvurusuyla ilgili olarak bir an önce karar vermesini istiyor. AYM karar verene dek, Demirtaş’ın şartlı tahliye, ev hapsi gibi başka bir adli kontrol önlemleri alınarak serbest bırakılmasını öngörüyor.