Afet bölgesinde çok sayıda yurttaş girişimi ve sivil toplum örgütü, depremzedelerin en acil yaşamsal gereksinimlerini çözebilmek için canla başla uğraşıyor. Depremin ardından bulaşıcı hastalık riskinin her geçen gün arttığı çadır alanlarındaki temiz su ve hijyen koşulları ihtiyacı ise hâlâ giderilmiş değil. Hayata Destek Derneği’ne deprem bölgesindeki su sanitasyon çalışmalarını sorduk.
Depremzedelerin barındıkları alanlarda ve çadırkentlerde su, sanitasyon ve hijyen kısa süre içinde en acil ihtiyaç haline geldi. ‘Sanitasyon’ kriz bölgelerinde hastalık risklerini azaltmak için temiz suya erişimi, hijyen koşullarının ve malzemelerinin sağlanmasını içeriyor ve salgın hastalık uyarılarının yapıldığı son günlerde çadır alanlarında en ciddi sorunlardan biri.
Geçici barınma alanlarındaki koşulların iyileştirilmesi ve temiz su temini ile sanitasyonun sağlanması için çalışan Hayata Destek Derneği de afet bölgesindeki sivil toplum örgütlerinden biri.
Çadır bölgelerinde en temel ihtiyaçlar
Hayata Destek acil yardım ekipleri 6 Şubat günü meydana gelen yıkıcı depremlerin hemen ardından Hatay’a ulaşmış ve merkez Hatay olmak üzere Urfa, Adana ve Diyarbakır’da insani yardım çalışmaları başlatmış.
Dernek, deprem bölgesindeki gözlemlerini ve ihtiyaçlara dair değerlendirmelerini düzenli olarak acil durum raporlarıyla tespit ediyor ve belirledikleri ihtiyaçlara göre çalışmalarını planlıyor. Dernek, ilerleyen dönemde çalışma sahasına Maraş, Adıyaman ve Malatya’yı da ekleyecek.
Deprem bölgesindeki temiz su ve sanitasyon ihtiyacını ve derneğin bölgedeki çalışmalarını Gazete Karınca’ya anlatan Hayata Destek İletişim Yöneticisi Çiğdem Usta Güner, ekibin önceki çalışmalarla kazandığı tecrübenin, hızla organize olmalarını sağladığını belirtiyor:
Hayata Destek olarak uzun zamandır mevsimsel tarım alanlarında geçici barınma merkezlerinin altyapılarının iyileştirilmesi konusunda uzmanlığımızı biriktirmiştik. Depremin sabahında, ilk panik atlatıldıktan ve gıda, battaniye gibi yardım malzemelerinin toplanmasından hemen sonra en acil ihtiyacın barınma ve hijyenik yaşam koşulları olacağını biliyorduk. Bunlar maliyetli altyapılar olduğu için insani yardım alanında çalışan birçok küçük kurum bunun tedariğini sağlamakta çok zorlanır. Oysa bizim zaten hazır bir tedarik listemiz vardı, mevsimlik tarım alanlarında su bidonları, depoları, tankları, oradaki sanitasyon sisteminin kurulması gibi çalışmalar konusunda talimliydik. Edindiğimiz tecrübe bizi buraya kanalize etti.
Güner, Hatay’da en büyük çadır alanının yanında 100 tuvaletlik bir hijyenik bölge oluşturduklarını fakat tuvaleti getirip yerleştirmenin işin sadece ilk kısmı olduğunu anlatıyor:
Sadece tuvaleti alıp afet bölgesine götürmek, su sanitasyon ve tuvalet ihtiyacını karşılamak demek değil. Çünkü o tuvaletlere bir gün bakmazsanız, vidanjörü getirip temizlemezseniz bir gün içinde kullanılamaz hale gelir. Bir seyyar tuvaleti afet bölgesinde geçici barınma alanına tahsis ediyorsanız mutlaka bakım ve temizlik koşullarını sağlama hizmetini de organize etmeniz lazım. Temizlik malzemelerine evlerde ulaşmak çok kolay olabilir ama bir afet bölgesinde ulaşılabilir malzemeler değiller. Hijyenik koşullara ulaşamamanın yarattığı en büyük risk şu: Bulaşıcı hastalık riskinin müsebbibi olan yer burası. Uyuz, bitlenme, kolera, bunlar risk olarak önümüzde duruyor.
Hem çocuklar hem de yetişkinler psiko-sosyal destek ihtiyacı içinde
Resmi rakamlara göre 13.5 milyon, uluslararası kurumlara göre (depremin vurduğu Suriye’deki yerleşimleri de dahil ederek) 18 milyon insanın etkilendiği depremin ardından geçtiğimiz iki hafta içinde 2 milyon kişi afet bölgesinden çıkarak civar kentlere göçtü.
“Bu insanların hepsi evlerinden oldular ve şu anda bir iç göçün ilk nüveleriyle karşı karşıyayız” diyor Güner ve ekliyor: “Gittikleri yerde bir yerleşik hayat kurabilecekler mi, geri döndüklerinde nereye dönecekler, bunlar hepsi cevaplanmayı bekleyen sorular.”
Hayata Destek, bölgedeki muhtarlarla görüşerek yaptığı ihtiyaç analizlerinde uzun dönemli olanları da ortaya çıkarmış, buna göre en acil ikinci ihtiyaç afetten etkilenmiş çocuklara ve yetişkinlere ruh sağlığı ve psiko-sosyal destek hizmeti…
Çiğdem Usta Güner, “Bu kadar büyük bir lokasyona yayılmış bir afetle karşı karşıyaysak teknik uzmanlığa göre iyi bir koordinasyon içinde bir iş bölümü yapmamız gerekir. Biz bu iş bölümünde kısa ve acil vadede su-sanitasyon-hijyen, orta ve uzun vadede psiko-sosyal destek sağlamak üzere kendi konumumuzu netleştirdik” diye özetliyor derneğin deprem bölgesindeki çalışmalarını.
Herkesin yapabileceği bir şey var
Neredeyse Belçika nüfusundan daha fazla bir nüfusun etkilendiği depremin ardından, depremzedeleri ‘mağdur’ sıfatından çıkaran uzun erimli bir dayanışmaya ve gerçek bir iş birliğine ihtiyaç var.
Güner, herkesin yapabileceği bir şey olduğunu hatırlatıyor:
Bizim en profesyonel ekiplerimizden biri Hatay’daydı, hepsinin afet yönetimiyle ilgili birikimleri var. Bu arkadaşlarımızın hepsi depremzede oldu. Ve biz İstanbul, Adana, Urfa, Diyarbakır’dan destekle orada yeni bir acil yardım ekibi kurduk. 12 gündür ayakkabısını çıkarmayan, arabalarda yatan bir ekip çalışıyor Hatay’da. Daha yeni rotasyon yapmaya başladık. Dolayısıyla gün, medya, özel sektör, sivil toplum, kamu hep beraber aynı masanın etrafında oturup iş birliği yapma zamanı. Gündemden düşürmemeye, dayanışma ağına uzun süre daha ihtiyaç duyulacak. Önceliğiniz ne ise; çocuklar, kadınlar, barınma, hangisi ise ona göre az-çok demeden küçük desteklerle deprem bölgesinde çalışan insanlara emniyet sibobu olmaya devam etmek gerekiyor. Yoksa çok zor…