6 milyondan fazla gencin ilk kez oy kullanacağı 14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala, Diyarbakırlı genç seçmenlerin beklenti ve taleplerini dinledik.
Türkiye 14 Mayıs’ta tarihi bir seçime gidiyor.
İttifaklar ve cumhurbaşkanı adayları netleşirken, Yüksek Seçim Kurulu seçimlerde oy kullanacak seçmen sayısını açıkladı.
Buna göre Türkiye’de 60 milyon 904 bin 499 kişi, yurt dışında da 3 milyon 286 bin 786 kişi oy verebilecek.
Seçimlerde gençlerin kullanacağı oyların belirleyici olduğuna dikkat çekilirken, 6 milyondan fazla gencin ilk kez oy kullanması bekleniyor.
Biz de ilk kez sandığa gidecek Diyarbakırlı genç seçmenlerle seçimlere bakışlarını ve taleplerini konuştuk.
‘Belki sandığa gitmem’
20 yaşındaki Yunus, berberlik yapıyor: “Ben 9-10 yaşımdan beri berberlik yapıyorum.”
Mesleğe çırak olarak başladığını, sonrasında kalfalık yaptığını söyleyen Yunus, “Bir seneye yakındır kendi dükkanımı çalıştırıyorum. Okulu açıktan bitirdim” diyor ve ekliyor:
Bunca sene boyunca ne bir siyasetçi ile ne de bir siyasi parti ile işim olmadı. Onların da benimle işi olmadı ki gelip bana ne yapıyorsun, neye ihtiyacın var diye sormadılar? Bu yaşıma kadar ne yaptıysam kendi emeğimle yaptım.
Hiçbir siyasetçiyi ve siyasi partiyi kendine yakın görmediğini belirten Yunus, şunları söylüyor:
Evet, ekonomik sıkıntılar beni de etkiliyor ama bu sıkıntıları kendi başıma aşmaya çalışıyorum. Bence bir insan kendine güvenir çalışırsa emeği karşılıksız kalmaz ve kimseye muhtaç kalmaz. Hiçbir siyasetçiye bel bağlamıyorum. Hiçbir siyasetçiyi ve siyasi partiyi de kendime yakın görmüyorum, samimi de bulmuyorum. Bana göre hepsi kendi menfaatini düşünüyor. O yüzden onlardan bir beklentim ya da talebim de yok. Kime oy vereceğimi de şimdilik bilmiyorum. Belki sandığa gitmem, gidersem de orada karar veririm.
‘Şimdiye kadar Kimse sen ne istiyorsun? diye sormadı’
19 yaşındaki Zehra, bir kafede çalışıyor. Lise mezunu olduğunu söyleyen Zehra, “Hem maddi zorluklar hem de okumakta bir gelecek göremediğim için liseden sonra okumadım. Okurken de geleceğe dair bir hedefim yoktu” diyor.
“Okulu bıraktıktan sonra ya çalışıp eve maddi destek sağlamam ya da evlenip kendi ailemi kurmam gerektiğini biliyordum. Hem aileme yük olmamak hem de destek olmak için çalışmak zorundayım” diye de ekliyor.
Beklentilerinin bugüne dek hiç sorulmadığının altını çizen Zehra, şunlar dile getiriyor:
Siz sorunca fark ettim; bu güne kadar kimse beklentilerimi ve neyi hedeflediğimi sormadı. Okulda öğretmenlerimizin, evde ailemizin, işte de patronlarımızın dediğini yaptık. Şimdiye kadar ‘Kimse sen ne istiyorsun?’ diye sormadı. Siz sorana kadar ben de ne istediğimi hiç düşünmemiştim. Şimdiye kadar bunu düşünmemiş olduğumu fark etmem de biraz garip. Birilerinin bana sormaması daha garip aslında.
Sadece hayatta kalmak için çalışıyoruz. Seçimde birilerine oy vermemiz, birini seçmemiz istenecek. Fakat kimse ‘Sen nasıl bir şey istiyorsun?’ diye sormayacak. Sorsa bile benim aklıma bir şey gelmeyecek, çünkü bugüne kadar ne istediğim sorulmadı ve ben de geleceğe dair ne istediğimi bilmiyorum.
‘Tercihlerimize saygı duyulmalı’
20 yaşındaki öğrenci Eyüp, kayyum atamalarını ve seçilmişlerin tutuklanmalarını hatırlatarak “Biz niye oy veriyoruz?” diye soruyor. Beklentilerinin varlıklarına saygı gösterilmesi olduğunu ifade eden Eyüp, şunları söylüyor:
Bize diyorlar ki ülkeyi yönetmesini istediğiniz, sizi temsil ettiğini düşündüğünüz kişilere partilere oy verin, en çok oyu alan ülkeyi yönetsin, Meclis’te sorunlarınız hakkında konuşsunlar. Gidip partiler içinde bize en yakın bulduğumuz, bizimle aynı sorunları dert ettiğini düşündüğümüz kişilere ve partilere oy veriyoruz. Milletvekili oluyorlar, belediye başkanı oluyorlar. Sonra da ülkeyi yönetenlerle aynı fikirde olmadıkları ve onlarla ortak hareket etmedikleri için belediyelere el koyuyorlar, bizi temsil eden milletvekillerini hapse atıyorlar. Bizim temsilcilerimize ‘terörist’ diyorlar.
O zaman biz de mi teröristiz? Hem diyorsunuz ki bu insanların sizin adınıza konuşacak Meclis’te, size belediye başkanı olarak hizmet edecekler hem de işinize gelmeyince el koyacaksınız? Peki, bize niye soruyorsunuz o zaman? Bizim seçtiklerimizin bir önemi yoksa, sizin gibi olmayanı engelleyecekseniz biz niye oy veriyoruz? AKP’li, MHP’li ya da başka herhangi partiden herhangi birinin temsilcisi Meclis’teyken, belediye başkanları görevi başındayken niye hep bizim seçimimiz önemsenmiyor?
Demokrasi deniyor, halkın iradesi deniyor ama işine gelmeyince bizim irademiz yok sayılıyor. Bizim bu ülkede temsil edilme hakkımıza el konuyor, partilerimiz kapatılıyorsa buna demokrasi denir mi? Bu bizim kararlarımıza, tercihimize saygı duyulmadığını gösteriyor. Beklentim bizi ciddiye almaları ve varlığımıza saygı duymaları.
‘İstediğimiz hayatı yaşamaktan taviz vermek istemiyoruz’
Ruken de 22 yaşında bir öğrenci. Sürekli çalışmak zorunda olduklarını vurgulayarak ‘Hayatta kalmaya çalışıyoruz’ diyor.
Ortaokulda iyi bir lise kazanmak için, lisede hem sınıfı geçmek hem de iyi bir üniversite kazanmak için, üniversitede okulu bitirmek için, üniversite bitince iş bulabilmek için sürekli çalışıyoruz. İş bulunca da bir düzen kurmaya, bir şeylere sahip olmaya ve hayatımızı sürdürmek için uğraşıyoruz. Aslında hayatta kalmaya çalışıyoruz.
Sürekli bir koşuşturmaca içinde olduklarını ifade eden Ruken, “Bu sırada ne bir sosyal aktiviteye, ne sanatsal etkinliklere ne de gezip yeni yerler tanımaya fırsat bulamıyoruz. Düşünme, eğlenme, konuşup bir şeyler paylaşma ve kendimizi geliştirme imkanımız olmuyor. Batıda yaşıtlarımız eğlenirken, dünyayı gezerken biz burada yarın işsiz kalacak mıyız, aç kalacak mıyız diye düşünmek zorundayız” diyor ve ekliyor: “Bizim o gençler kadar bir kıymetimiz yok mu? Onların bizden farkı ne?”
“Ülkeyi yönetenlerin, gençler biraz hayatını yaşasın biz onların yerine düşünürüz, dertlerini çözeriz diye düşündüğünü sanmıyorum. Aksine gençler her zaman kontrol altında olmalı diye düşünüyorlar” diyen Ruken, son olarak şunları söylüyor:
Sorunlarımızı anlatmak istediğimizde bizim zamanımızda yokluk vardı diye bizi susturmaya çalışıyorlar. Kendi fikirlerine hayat tarzlarına, geleneklerine göre yaşamaya mecbur olduğumuzu düşünüyorlar. Biz de batıdaki yaşıtlarımız gibi hayattan keyif alarak, stressiz, kaygısız kendi istediğimiz şekilde yaşamak istiyoruz. Birilerinin bir şey diyeceği korkusuyla istediğimiz hayatı yaşamaktan taviz vermek istemiyoruz.
‘Gelsinler önce dertlerimizi dinlesinler’
22 yaşındaki öğrenci Özgür de “Ben siyasetçilerin gençleri anlamak için hiçbir çaba sarf ettiklerini düşünmüyorum, çünkü bizi anlamak gibi dertleri yok” diyerek sözlerine başlıyor.
Siyasetçilerin gençlerin sorunlarını dinlemediğini söyleyen Özgür, şunları dile getiriyor:
Gençlerin ne istediğine dair fikri ve bilgisi olmayan insanlar bizlerden oy alarak ülke yönetmeye çalışıyorlar, çünkü kalabalık olduğumuzun farkındalar. Gerçekten bizi önemsiyor olsalardı gelip ne istediğimizi sorarlardı, dertlerimizi dinler bizimle beraber çözüm bulmaya çalışırlardı. Ama ben bugüne kadar gençlerle sohbet eden bir siyasetçiye rastlamadım.
Hatta kendilerine göre bir gençlik modeli oluşturmuşlar, bütün gençliğin ondan ibaret olduğunu düşünüyorlar. Seçim çalışmalarını da vaatlerini de buna göre oluşturuyorlar. Gençlerin sadece oyun ve eğlence düşkünü, kandırılabilecek saf çocuklar olduğunu düşünüyorlar. Popülist açıklamalarla, saçma sapan danslarla, sosyal medyada birilerine eğlenceli gelecek paylaşımlarla gençleri kendilerine bağlayacaklarını düşünüyorlar. Ama bütün gençlik bundan ibaret değil.
Bizleri sağ-sol, Kürt-Türk, Alevi-Sünni gibi kalıplara sıkıştırıp birbirimize karşı nefret dolmamızı, kutuplaşmamızı istiyorlar ki bizi yönetmek kolay olsun. Ama artık yavaş yavaş bu kalıplar üzerinden yapılan siyasetler gençlerde karşılık bulmuyor. İnsanlar artık eskisi gibi kolay kanmıyor böyle şeylere. İnternetin de sayesinde birbirimizi tanıyoruz, birbirimizden çok da farklı olmadığımızı görüyoruz. Bizim oylarımıza talip olacak kişiler önce gelip halimizi hatırımızı sorsun, ondan sonra bize vaatlerde bulunsunlar.