LC Waikiki bünyesinde Klüh adlı taşeron firmaya bağlı çalışan temizlik işçileri çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebinde bulundukları için ‘Kod 46’ ile işten çıkarıldı. 19 gündür direnişte olan işçiler “LCW sorumluluktan kaçamaz, kaçıyorsa suçludur” vurgusu yapıyor ve sonuna kadar direneceklerinin mesajını veriyor. Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı da “Biz mücadeleyi, direnişi büyütürsek, yan yana durursak kazanacağız” diyor.
İstanbul Esenyurt’ta bulunan LC Waikiki (LCW) bünyesinde Klüh adlı taşeron firmaya bağlı çalışan 14 temizlik işçisi işten çıkarıldı.
İşçilerin, ücret, promosyon hakları ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi taleplerinde bulunmaları iş akitlerinin ‘Kod 46’ ile sonlandırılmasına sebep oldu.
İş Kanunu’nda “İşverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak” gibi işten atma gerekçelerini barındıran Kod 46 ile işten atılan işçiler kıdem tazminatı, işsizlik ödeneği gibi haklardan faydalanamıyor.
DİSK’e bağlı Limter-İş’te örgütlü olan işçiler, 19 gündür Esenyurt’ta bulunan LC Waikiki deposu önüne kurdukları çadırda direnişe devam ediyorlar.
Öte yandan ülkenin dört bir yanındaki LC Waikiki mağazalarında da eylemlerini sürdürüyor ve maruz bırakıldıkları haksızlığı duyurmaya çalışıyorlar.
LC Waikiki ise resmi Twitter hesabından, protesto yapanların markanın temizlik ve güvenlik hizmeti aldığı Klüh şirketinin çalışanları olduğu ve LC Waikiki’nin konuyla ilgili hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen ekstra promosyon konusunda destek olmaya çalıştığı açıklamasını yaptı.
‘LCW sorumluluktan kaçıyorsa, suçludur’
Kod 46 ile işten çıkarılan ve 4 senedir LCW’de çalıştığını söyleyen Mehmet Salih Yılmaz, “Bize LCW’da çalışmaya başladığımızda bütün özlük haklarınız LCW’ye aittir denildi. Çünkü biz LCW çalışanıydık” diyor.
Yılmaz, 4 sene boyunca kendilerine yüklenen angarya işleri şöyle sıralıyor:
Bize işimiz olamayan şeyleri yaptırmaya başladılar. Yolları temizletmek, yemek, çay servisi yaptırmak gibi daha birçok iş yaptırdılar. Mesela pandemide, bizim sağlığımızı önemsemeden, Covid hastalarının odalarını bize ilaçlatıyorlardı. Biz temizlik elemanıyız, yemekhane için elemanlar var ama yemekleri bize taşıtıyorlardı, çaycı olarak çalışanlar var ama çay servisini bize yaptırıyorlardı.
“LCW sorumluluktan kaçamaz, kaçıyorsa suçludur” diyen Yılmaz işten çıkarılma sürecini ise şöyle anlatıyor:
5 bin 500 lira maaş alıyorduk. Geçinemiyorduk. Hak taleplerinde bulunduk. Maaşlarımızı, mesailerimizi yükseltin, bize de pirim verin dedik. Yok demediler. Sözler verdiler. Hem LÇW yönetimine hem de taşeron firmaya biz bunu defalarca söyledik. Ama yapmadılar. Hep beraber toplanıp sesimizi duyurmak istedik. 500 eleman toplandık. Taşeron değil LCW yönetimi bize temsilci seçin konuşalım dedi. Konuştuk, anlattık dertlerimizi. Düzenlemeler yapılacak, işinizin başına dönün dediler. Sonra size chip para vereceğiz dediler. Kabul etmedik. Kış ayındayız, ihtiyaçlarımız var, ailemiz var. Kimimizin kirası, kimimizin elektriği, doğalgazı var. Nakit olsun istedik.
İlk defa taşeron yetkilileri geldi biz temsilcilerle görüşmeye ve bizi Kod 46 ile yani ‘hırsızlıktan’ çıkardılar işten. Bütün haklarımız feshedildi. Bizi açlıkla terbiye ediyorlar. “Kod 46’yla işten çıkarıldın, bundan sonra da iş bulamayacaksın sen” diyorlar. Bu aynı zamanda bir onur meselesidir. Biz direnişimizi kararlılıkla sürdürüyoruz, direnmeye devam ediyoruz. Aç da kalsak susuz da kalsak biz boyun eğmeyeceğiz, sonuna kadar direneceğiz ve inşallah da bunu kazanacağız. Çünkü biz davamızda haklıyız.
‘Bize tuzak kurdular’
3 yıldır LCW’de çalıştığını söyleyen Abbas Sayılkan ise ‘tuzağa düşürüldüklerini’ söylüyor:
Bankaların değişmesiyle beraber promosyon hakkımızı talep ettik. Önce promosyon almadıklarını söylediler. Sonra aldıklarını kabul ettiler ama bu defa da ‘sizin böyle yasal bir hakkınız yok, başka iyileştirmeler yapacağız’ dediler ve sürekli ötelediler. Biz yine toplandık hakkımızı talep ettik. Bize ‘böyle kalabalık olmaz temsilci seçin, taleplerinizi öyle dinleyelim’ dediler. Ben de temsilcilerden biriydim. Sonra bize 8 bin 500 lirayı chip para olarak vermeyi teklif ettiler. Kabul etmedik. Elimize nakit para geçsin, eksik ihtiyacımızı giderelim istedik. Miktarı da chip parayı da kabul etmedik. Ve bizi Kod 46 ile işten çıkardılar. Temsilci çıkartın diyerek, bize tuzak kurdular. Üç gün içinde 14 kişiyi işten çıkardılar.
İşçi Orhan Acar da elindeki LCW kimliğini gösterip şunları soruyor:
LCW kendini sıyırmaya çalışıyor ama sıyıramaz. Elimdeki bu kimlik de bunun kanıtıdır. Bundan nasıl sıyırılacak? Ben bu kimliği nereden aldım, bunu bana kim verdi? Elemanları değilsek neden bu kartlar bize verildi?
‘Siyasetçilerin seçim öncesi yaptıklarına bakarız biz’
İlk günden beri LCW önündeki direniş çadırında işçilerle birlikte olan Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı da seçim önceleri söylenen sözlere işaret ederek şunları aktarıyor:
Bu ülkede birçok sorun var; Kürt Sorunu, kadın sorunu, emek sorunu, LGBTİ+ sorunu, ekoloji sorunu. Bunları programlarına koyan ve bunları hayata geçiren parti emekçilerin desteğini alır. Artık işçinin, emekçinin karnı boş sözlere tok. Seçim öncesi yaptıkları bizi bağlıyor. Seçim öncesi işçi ve emekçilerin yanında yer almaları bizi bağlıyor. Alanlarda ‘Emekçinin yanındayız’ diyorlar ama emekçiler, memurlar işten atılıyor, hakları gasp ediliyor yanlarında durmuyorlar. Şimdi işçinin, emekçinin yanında durmayıp seçim zamanı geldiğinde ‘oyunuzu bize verin’ diyemezler.
Direniş çadırımızı sadece HDP’li milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu ziyaret etti, Murat Çepni Meclis’e önerge verdi, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, direnişimizi selamladı. İşçinin, emekçinin yanında, buradaki haklı direnişimizin yanında, sadece HDP durdu. Diğer partilerden hiçbir destek görmedik, haklı direnişimize dair herhangi bir açıklama yapmadılar. Bütün işçi arkadaşlarımız ellerini vicdanına koyacak ve görecek; kendilerini kim açlık sınırında yaşamaya mecbur ediyor, kim onların yanında durmuyor ve kim yanlarında duruyor? Hepsi apaçık ortada zaten.
‘Bütün işçiler örgütlü olmanın gücünü görecek’
Saygılı, örgütlü olmanın önemini vurgulayarak şunları aktarıyor:
Bu düzeni değiştirmek mümkün mü? Tabii ki mümkün. Mesela Birleşik Metal-İş Sendikası. Grevlerini yasakladılar. İşçiler ne yaptı? ‘Grev yasağına karşı grev’ dedi. Ve geri adım attırıldı. Demek ki örgütlü bir dayanışmayla hareket edersek hakkımızı alabiliriz. İşçiler, emekçiler özgürlükleri için birleşerek mücadele etmeli. Biz bu mücadeleyi kazanacağız, arkadaşlarımız işlerine geri dönecek. Ama bu ne ilk ne de son olacak. Biz mücadeleyi, direnişi büyütürsek, yan yana durursak kazanacağız.
‘Koşulsuz bir şekilde Kod 46 kaldırılsın, işçiler işe geri dönsün’
Limter-İş Sendikası avukatlarından olan Önder Özgür, 10 Ocak’ta 7 işçinin Kod 46 ile iş akdinin fes edildiği ve sonraki süreçte de 7 işçinin daha işten çıkarıldığını hatırlatarak bundan sonraki sürece dair şu bilgileri aktarıyor:
Bu süreçte bir ay içinde işe iade başvuru hakkımız var. Ama biz en baştan direnişe başladığımız için öncelikle karşı taraftan bir talep gelmesini bekliyoruz. Yetkililer iletişim kurmak isterlerse müzakereye açığız. Ama sonraki süreçte, önce arabulucuya başvuracağız sonra da işe iade davaları açılmaya başlanacak.
Asıl amacımız yapılan bu direniş sonucu olarak işçi arkadaşlarımızın, koşulsuz bir şekilde ve Kod 46’nın kaldırılarak işe iade edilmeleri. Ayrıca bu süreçte sendikanın eylemlerine destek verdikleri için hiçbir işçinin iş akdinin feshedilmemesi.
Bununla birlikte Kod 46 ile işten çıkarılan işçiler, tüm yurttaşları yapılan haksızlıktan ötürü LC Waikiki’yi boykot etmeye davet ediyor.