Seçimler yaklaşırken Meclis de çalışmaya devam ediyor. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, iktidarın Meclis’i kendi amaçları doğrultusunda seçime yatırım yapmak için kullandığını belirtti. Seçimlere dair de “Şimdiye kadar parlamentonun içi boşaltılarak onay makamı olarak kullanılmak istendi. Önümüzdeki seçimlerde en temel çalışmamızı parlamento seçimleri için yapacağız” dedi.
14 Mayıs’ta gerçekleşecek olan seçimlere sayılı günler kalmışken, Meclis çalışmaya devam ediyor.
Meclis’in programında birçok konu yer alıyor. Bunların arasında Çevre Kanunu, Orman Kanunu, Afet İmar Fonu Kurulması, İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Uluslararası Sözleşmelerin Yasallaşması, en düşük emekli aylığının 7 bin 500 liraya çıkartılması, Yargıtay üyelerinin maaşlarında yapılacak düzenlemeler gibi birçok kanun görüşmesi var.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile önümüzdeki seçimleri ve Meclis gündemini konuştuk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçim kararı aldı. Ama Meclis çalışmaya devam ediyor ve birçok kanun görüşmesi gerçekleşiyor. Aday listeleri kesinleşene kadar da Meclis çalışmaya devam edecekmiş gibi görünüyor. Öncelikle seçim takvimi başlamışken Meclis’in çalışmaya devam etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İktidar, Meclis’i her zaman kendi siyasetinin bir aracı haline getiriyor. Verdiği sözleri ve kararname ile yapamadığı değişiklikleri mutlaka Meclis’e getirmek durumunda. Toplumun tabi ki talepleri var ama toplumun taleplerini tam olarak karşılamak yerine AKP- MHP bloğu Meclis’i, kendi amaçları doğrultusunda, seçime yatırım yapmak için kullanıyor. Topluma ‘bakın biz maaşı arttırdık, 7 bin 500 yaptık’ gibi mesajlar vermeye çalışıyor. Yargı paketiyle, İcra İflas Kanunu’na ilişkin göstermelik, göz boyayan değişiklikler yapıyor.
Kanser hastası olan Yusuf Kerim var mesela, annesi cezaevinde ve yanında olamıyor. Onun için bir düzenleme koydular. Tabi ki bu düzenleme koyulmalı ama bunu kamuoyunda çok tepki olduğu için bunu yaptılar. ‘Biz anneleri çocuklarla buluşturuyoruz’ mesajı verecekler. Oysa daha dün hasta mahpusların mutlaka yargı paketinde olması gerektiğini, her gün cezaevlerinden cenazeler çıktığını dile getirdik. Dün Dibali Güzel yaşamını yitirdi. İnfaz yakma inanılmaz bir boyutta. İnsanların keyfi bir şekilde aylarca infazları uzatılıyor. Hatta bazıları yılları buluyor… Bu talepler karşılanmıyor ama kamuoyunda propaganda aracı olarak kullanacakları değişiklikleri giderayak Genel Kurula getiriyorlar. Ayrıca seçime giderken ellerinde kalan işler var. Örneğin Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği. Bunu Genel Kurul’a getirmek zorundalar. Ellerinde birikmiş uluslararası sözleşmeler var. Meclis’in onaylaması lazım. Kit raporları var. Onların da Meclis’te onaylanması lazım. Yani çok bilinçli bir işletme halinden ziyade AKP, Meclis’i ve kanunları bir yapboz tahtasına dönüştürmüş durumda. Kendi getirdikleri kanunu dahi birçok defa değiştirebiliyorlar. Meclis’i milletvekili listeleri verilinceye kadar çalıştırmayı hedefliyorlar. Genel olarak hem vaatleri yerine getirmek için kendilerince bazı düzenlemeler yapıyorlar hem ellerinde birikmiş işler var hem de seçime giderken burada yapılanları propaganda aracı olarak kullanmak istiyorlar.
Çevre Kanunu’nda bazı değişiklikler, Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması, Orman Kanunu Teklifi… bunların hepsi yaşanan depremler için çıkartılmış kanunlar intibası yaratıyor. Peki bu kanunların içeriklerinde neler var?
Yarattıkları intiba kesinlikle gerçek değil. Bu süreçte rantı da unutmuyorlar. Çevre Kanunu ile kıyıları doldurup; otopark yapılacak, binalar dikilecek hale getirecekler. Depremlerde en çok kıyılar zarar gördü. Örneğin İskenderun. Kıyıları tekrar deprem riskine rağmen yapılaşmaya açacaklar. Bu kadar büyük bir deprem yaşanmışken 319 bin bina yapacağız diyorlar. Yine geçtiğimiz gün Genel Kurul’da da artçı depremlerin sayılarını ve şiddetlerini gösterdim. Bu kadar artçı deprem varken bina yapmak doğru değil. Ama seçim propagandası olarak bina yapacaklarını söylüyorlar. Bunu yaparken de halkın umutlarını ve taleplerini sömürüyorlar. Bu kanunları tam olarak kendi çıkarları doğrultusunda planlıyorlar. İhalelerle kendi beşli çetelerinin hizmetine sunacaklar ve yandaşlarına yeni alanlar açacaklar.
Daha önce emekli maaşlarına dair bir düzenleme yapılmıştı. Şimdi tekrar bir düzenlemeye gidiliyor. Ayrıca geçici işçilere de kadro imkanı sunan bir düzenleme söz konusu. Seçime bu kadar kısa zaman kalmışken böyle düzenlemelere gidilmesinin gerekçeleri neler?
‘Biz maaşı arttırdık, 7 bin 500 yaptık, 2 bin lira ikramiye vereceğiz’ gibi vaatlerle göz boyama hamleleri gerçekleştiriyorlar. Ve her kanunda yeni yeni mağduriyetler yaratıyorlar. Örneğin EYT’yi büyük bir müjde gibi verdiler. Oysa EYT’lilerin direnişi ile kazanıldı ve Gölcük Depremi’nde kayıt yaptıramayanlar çok ciddi bir mağduriyet yaşadı. Geçici işçilerin kadroya geçirilmesi düzenlemesinde de kıdemli olma şartı var. Ama diğer çalışanların, çırakların durumuna dair bir şey yok. Maaş artışı, emekli primleri, kadro vaatleri… Şu an sadece topluma; ‘umut biziz, çare biziz… biz olursak yapabiliriz…’ mesajı vermek istiyorlar. Örneğin, bugüne kadar yapmadık ama bir yıl daha olursa 319 bin binayı yapacağız, diyorlar. Toplumu kendilerine bağımlı kılmak istiyorlar. Bunun propagandasını da sürekli yapıyorlar. Yaparsa Erdoğan yapar, diğerleri yapamaz, biraz daha zaman tanıyın… gibi.
Biz gidersek her şey yarım kalır mesajı mı verilmeye çalışılıyor?
7 Haziran seçimlerinden sonra 1 Kasım seçimlerine giderken ki süreçte ‘Biz gidersek kaos olur, ölüm olur, infial olur…’ mesajlarını verdiler ve 10 Ekim Ankara Katliamı, Suruç Katliamı gerçekleşti. Verilen mesajların karşılığıydı yaşanan katliamlar…Şimdi de ekonomik anlamda psikolojik hava yaratmaya çalışıyorlar. Ama toplum artık bunları aştı diye düşünüyorum. Herkes artık her şeyin farkında. Hangi sözün nereye vardığını, ne amaçladığını biliyor. Türkiye toplumu, 20 yıldır iktidarda olanların söyledikleri şeylerin ne anlama geldiği ve amaçlarının ne olduğu konusunda aydınlandı. Tabi ki AKP’ye dair umut besleyenler de var hala. Muhalefetin bütün olarak görevi de bu konularda toplumu aydınlatmak. Çünkü iktidarın kendi geleceği, çıkarı dışında yurttaşa dair hiçbir amacı yok.
Meclis gündeminde yargı mensuplarının aylık oran ve ek tazminat düzenlemeleri var. Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nde HDP’nin kapatma davası görülüyor. Şu an yargının ihtiyacı olan maaş düzenlemeleri mi?
Türkiye’de uzun suredir artık bir yargı mekanizması var diyemiyoruz. Şu an yargının en temel problemi ise tarafsızlık ve bağımsızlık. Şu anda iktidarın her istediğini yapmaya çalışan onun yerine düşünen, onun yerine karar veren bir yargı var. Karar vermeyince de tehdit edilen, şantaj yapılan bir yargı objesi var önümüzde. Örneğin Bahçeli’nin AYM’ye en son açık bir tehdidi oldu. Erdoğan’ın, AHİM’in Selahattin Demirtaş kararından sonra ‘biz karşı hamlemizi yapar işi bitiririz’ demesi ve yeni davların açılması var. Yargı maalesef ilk ilgilenilmesi gereken erk şu anda. Şu an bir tek adam rejimi var ve yargıyı kendi amaçları doğrultusunda çalıştırıyor. Erdoğan’ın şikayetçi olduğu davalar belirli bir mahkemeye gidiyor. Bunlar, HDP’lilerin ve de Kürtlerin yargılandığı davalar. Özellikle vermek istediğim bir örnek var. Diyarbakır’da 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı; Leyla Güven’e, Ayşe Gürkan’a ve birçok arkadaşımıza çok haksız ve hukuksuzca cezalar verdi. Ve onu seçim komisyonu başkanı yaptılar Diyarbakır’da. Yine İrfan Fidan’ın helikopterle düğünden sonra Saraya gittiğini biliyoruz. Bir hafta içinde Yargıtay üyesi yapıldı. Sonrasında AYM üyesi oldu. Muhterem İnce İçişleri Bakan yardımcısıydı. Sayıştay’a alelacele atandı ve sonra AYM üyesi yapıldı. Bu örnekleri verme sebebim yargıyı tamamen kontrol altına aldıklarını söylemek. Kendi insanlarını yerleştirerek oradan istedikleri kararları almak gibi temel bir davranışları var ve bu 2001 yılından beri var.
En çok yasa değişikliği yaptıkları alan yargı alanı. Çünkü hesap vermekten kaçınan bir iktidar var. Her hesap vereceksiniz dediğimizde bizi tehdit eden bir akıl var karşımızda. Oysaki biz adil bir yargıyla hukuk nezdinde herkesin hesap vermesi gerektiğini söylüyoruz ve onlar gibi hukuksuz bir şeyden bahsetmiyoruz. Yani sonuç olarak yargı mensuplarının maaş artırımı konusuna gelirsek, tabi ki bir avuç insan hariç herkesin bu şartlarda ekonomik sıkıntıları olabilir. Yargı mensuplarının da tabi ki geçinme hakları var, ailelerini geçindirme sorumlulukları var. Ama yargı mensuplarının maaş artışlarını tartışmaktansa yargının içinde bulunduğu durumu tartışmak daha doğru olacaktır.
14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlerin merkezine daha çok Cumhurbaşkanlığı seçimleri yerleşmiş durumda. Oysa seçimlerde parlamento da yenilenecek ve bu göz ardı ediliyor. Güncel şartları düşünürsek parlamento seçimleri neden önemli?
Parlamento seçimleri gerçekten de çok önemli. Hatta bize göre birinci sırada yer alıyor. Çünkü parlamento dediğimiz yer hem denetim hem yasa yapma gibi temel bir sorumluluğu ve görevi olan bir yer. Ve de halk iradesinin temsil edildiği en yüksek organ.
Şimdiye kadar parlamentonun içi boşaltıldı, boşaltılmak istendi, onay makamı olarak kullandırılmak istendi. Ve birçoğu da yapıldı. Biz bütün bunlara rağmen parlamentonun işlevini yerine getirebilmesi için direndik. Önergelerimizi, kanun tekliflerimizi, hepsini sunduk. Önümüzdeki seçimlere Yeşil Sol Partisi çatısı altında, Emek ve Özgürlük İttifakı ile beraber gireceğiz. Ve temel çalışmamızı parlamento seçimleri için yapacağız. Çünkü parlamentoda en yüksek teslimiyette milletvekilliği kazanmak istiyoruz ve bunu kazanacağımıza inanıyoruz.
Cumhur İttifakı’nın içinde BBP, HÜDA PAR, MHP, Yeniden Refah Partisi ve AKP var. Üstelik kadın düşmanı, kadınları yok sayan, kadınların yaşam hakkının olmadığını onaylayan bir ittifak. Diğer yandan da Kürt düşmanı bir ittifak. Irkçılığın, motif olarak güçlü bir renk verdiği bir ittifak. Bu ittifakın parlamentoda çoğunluğu alamaması lazım. Meclis’te özellikle de Emek ve Özgürlük İttifakı olarak çoğunluk olmamız lazım ki Türkiye için demokratikleşme yönünde yasalar yapabilelim, ihtiyaçları karşılayabilecek yeni bir Anayasa yapabilelim. Bunun için parlamentoda garabet halinde bir araya gelmiş ittifakın gücünün kaybetmesi gerekiyor. Biz bunun için çalışacağız.