Ekonomik kriz derinleşerek devam ederken, 14 Mayıs’ta seçmenler sandığa gidecek. Ekonomideki güncel durumu ve seçimden sonra ülkeyi bekleyen ekonomik tabloyu değerlendiren iktisatçılardan Hayri Kozanoğlu, krizin kontrolden çıkmasını önlemek için gündelik önlemler alındığını belirterek, “Seçimden sonra kim seçilirse seçilsin bu anlayışı uzatmak mümkün olmayacaktır” dedi. Erhan Bilgin ise “Yeni hükümet nur topu gibi bir krizi kucağında bulacak ve reformlar yapması gerekecek” diye konuştu.
6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerin ardından derinleşen ekonomik krize dair halkın kaygıları artarak devam ediyor.
Depremin, ülke ekonomisi üzerinde yaratacağı etkiye ilişkin tartışmalar da gündemde. Bununla birlikte ekonomik krizin, 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde bir siyasi kırılmayı da beraberinde getirip getirmeyeceği merak konusu.
Cumhurbaşkanı adayları da seçimden sonrasına dair ekonomik mesajlar vermeye başladı.
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mart’ta Hatay’da yaptığı konuşmada, kendi iktidarlarında depremzedeler için yapılacak evlerden para almayacakları sözünü verdi ve “Eğer bir helalleşme olacaksa, anahtarı teslim edeceksiniz, özür dileyeceksiniz” dedi.
15 Mart’ta AKP grup toplantısında Hatay’da yaptığı konuşma üzerinden Kılıçdaroğlu’nu hedef alan Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan ise “Bunların derdi ne bu ülke ne bu millet. Biz bir yılda şehirlerimizi ayağa kaldırmanın derdindeyiz” dedi.
Erdoğan ayrıca “Demokratik bir şekilde yarışarak kendisine gereken koltuğu vereceğiz. EYT’yi de çıkardık. Her ne kadar siyaseten emeklilikte bu kanuna gerek yok ise de bu durum kendisine örnek ve teşvik olur diye umuyorum” ifadelerini kullandı.
Türkiye ekonomisinin güncel durumunu, seçime giderken adayların verdiği sözleri iktisatçılar Hayri Kozanoğlu ve Erhan Bilgin Gazete Karınca’ya değerlendirdi.
‘Ekonomiyi kontrol altında tutmak için gündelik önlemler alınıyor’

“Ekonomideki bütün ağır taşlar, seçim gününe kadar ağır bir kriz olmasın amacına yönelik olarak döşenmiş durumda” diye konuşan Kozanoğlu, şunları belirtti:
Açığa çıkması da dövizi sabit tutarak enflasyonu kontrol altına almak. Bunun da iyice kontrolden çıkmasını önlemek için çeşitli gündelik önlemler alınıyor. Şirketlere, bankalara baskılar yapılıyor. Sonucunda da enflasyon eski ivmesini kaybettiği için sürekli rezerv kaybı yaşanıyor. Döviz kurunun sabitlenmeye yakın kontrol edilmesi sonucunda ihracatta rekabet gücü zayıfladı, cari açık artmaya başladı. Burada bütün amaç iki ay bu süreci idare etmek. Ondan sonra zaten kim seçilirse seçilsin bu anlayışı uzatmak mümkün olmayacaktır.
‘Kılıçdaroğlu’nun söylemleri, ekonomik kurgunun değiştiği izlenimi veriyor’
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomiye dair söylemlerine değinen Kozanoğlu, şöyle devam etti:
Hem kendi demeçlerine hem de partilerinin sunmuş oldukları mutabakat metnine ana hatlarıyla bakarsak; Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomide Ortodoks politikalara dönme, faizleri yükselterek enflasyonun önünü kesme, ihtiyaçları sınırlama, sadece yolsuzluklar, usulsüzlükler, hukuksuz ihaleler verilmesi ve liyakatsiz atamaların önlenmesi gibi önlemlerden oluşan mesajlar veriyordu.
Depremden sonra manzaranın çok daha vahim olduğunu görmüş olmalı ki ‘ben eski Kılıçdaroğlu değilim, bu neoliberal düzene son verilecek, yönetenlerin zenginleştiği sistem sona erecek’ gibi demeçler vermeye başladı. Bir şekilde kafasındaki ekonomi kurgusunun değiştiği izlenimi uyandırıyor. Ama orası bir koalisyon ve koalisyon içinde de ekonomiyi yönetmeye talip insanlar var; Ali Babacan gibi, İYİ Parti’deki Bilge Yılmaz gibi… Bu seçim sonrasında ciddi müzakerelere neden olacaktır.
Kozanoğlu, Türkiye ekonomisinin sorunlarının basit gündelik önlemlerle çözülemeyeceğini ifade ederek, son olarak şunları söyledi:
Türkiye ekonomisi, faizleri ayarladım, bütçe açıklarını sınırladım gibi önlemlerle çözülmeyecek kadar ağır durumda. Gelir ve serveti yeniden dağıtan, emekçi kesimin gelirlerini arttırıp, zenginlerin birikmiş servetlerini, geriye dönük olarak, AKP döneminde haksız elde edilmiş kazançlara uzanmayan bir ekonomi anlayışı istenen sonucu vermeyecektir.
‘Kriz felakete dönecekti, bu yüzden seçimi erteletmedi’
İktisatçı Erhan Bilgin, “Türkiye ekonomisi derin bir kriz içinde” ifadesiyle başladığı sözlerine şöyle devam etti:
Canlı talep bu krizin sonuçlarını biraz hafiflemesini sağlıyor. Özellikle de istihdam bakımından. Yüksek enflasyon dönemlerinde talebe yetişmek için firmalar çalışırlar ve istihdamda bir azalma olmaz. Bu durum şu anda hükümetin büyük bir avantajı. Ama bu durumun sürmesi imkansız. Çünkü bu talep artışını sağlayanlardan biri bütçe harcamaları. Bu bütçede gözden kaçırılanlardan biri de savaş harcamaları. Bunun siyasi karşılığı da Kürt meselesi. Bu bütçeyi bir güve gibi yiyip bitiriyor ve bir türlü yakası tutmuyor. Ayrıca Türkiye ekonomisinin üretkenliği düşük olduğu için mutlaka ek kaynak, döviz, ihtiyacı oluyor. Bu ikisi mutlak bir sorun haline geliyor.
Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bütçede depremin de getirmiş olduğu bir yük var. Ama deprem için herhangi bir harcama henüz yapılmadı. Mesela deprem için toplanan kaynakların henüz kullanıldığını görmedik. Çok basit ihtiyaçlar karşılanamıyor. Bu da krizin bir işareti. Yani piyasaya çok fazla para vermek durumunda ve bunun da sınırları var. Bu sınırlara doğru gidiyoruz. Benim değerlendirmem, Erdoğan’ın seçimi ertelememesinin nedenlerinden birinin de bu olması. Daha büyük bir felaket ve daha büyük sorunlar olacaktı ve buna nefesi yetmeyecekti.
‘Yeni hükümet bir krizi kucağında bulacak, reformlar yapması gerekecek’
Üretkenlik sorununun altını çizen Bilgin, “Bu sorun, AKP iktidarda kalsa da kalmasa da bir dert olarak ortada duruyor. AKP artık kazansa da ayakta kalamaz. Bu nedenlerden dolayı yeni hükümet nur topu gibi bir krizi kucağında bulacak” dedi.
“Siyasi özgürlükleri öncelediğimiz için öncelikle iktidarın değişmesi gerek” diyen Bilgin, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi durumunda bazı önlemler alması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
Yeni hükümetin bazı reformlar yapması gerekecek. Bu çok önemli. Mesela satın alma gücünü arttıracak reformlar yapılabilir. Ücret malları sektöründe üretkenlik sağlanabilir. Bu sayede ücretlilerin satın alma gücü arttırılabilir. Buraya yoğunlaşacaklarına dair bir işaret yok, ama bu bir ferahlık sağlayabilir. Türkiye kamu faaliyetlerini unuttu. Bunu depremde de gördük. En temel ihtiyaçların bile ticari bir şeye dönüştüğünü gördük; Kızılay örneği gibi. Kamu faaliyetleri genişletilmeli, iç destekler, öğrenci yurtları, çalışanlar-işçiler için sosyal konutlar mesela. Bunlar yapılabilir. Mesela CHP’nin önceden de tecrübelerinin olduğu tanzim satışlar olabilir.