Şehir Plancıları Odası Başkanı Gencay Serter, deprem bölgesinde yeniden inşa sürecine dair konut projesi üzerinden bir yaklaşımın ciddi sıkıntılar yaratabileceğini belirterek, “Kent eşit değildir konut” dedi. Ayrıca, sadece konut inşa edilerek depremzedelere istihdam sağlanmadığı müddetçe ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini ifade etti.
6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerin ardından hasar tespit ve enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, şimdiden yeni yapıların inşasına başlandı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, bugün yaptığı açıklamada TOKİ eliyle deprem bölgesi Antep’in Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde ilk etapta yapılacak 855 konut için inşaat çalışmalarının başladığını bildirdi.
Kurum, 11 ile yapılacak konutların ayrıntılarını da açıkladı, 270 bin konutun inşasına eş zamanlı başlanacağını dile getirdi.
TOKİ Başkanı Ömer Bulut ise “Yeni yapılacak konut alanları için fay hattından en az 500 metre uzak kalmak suretiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter, depremlerden etkilenen şehirlerdeki kentleşme sürecinin nasıl işlemesi gerektiğini Gazete Karınca’ya anlattı.
‘Bu yaklaşım ciddi sıkıntılar yaratabilir’
Depremlerden etkilenen vatandaşların acil olarak barınma ihtiyacı olduğunu ve bunun bir an önce çözülmesi gerektiğini ifade eden Serter, “Ancak burada şöyle bir durum var; kent eşit değildir konut” diyerek, bu sözlerini şöyle açtı:
Şu an konut yapım süreci üzerine bu süreç tartışılıyor. Ama bir kent içerisinde sanayisiyle, ticaretiyle, konutuyla, ulaşımıyla, eğitimiyle bir bütündür. Bütün sektörleri içerisine alır. Çeşitli alt yapı olanaklarının da hazırlanmış olması gerekir. Bu karmaşık ve iç içe geçmiş yapıyı anlayıp ve kurmanın bir aracı var. Bu da planlama. Planlama sürecini aktif olarak işletmediğiniz zaman nitelikli kentler ve alanlar yaratabilmeniz pek mümkün değil.
“Konut projesi üzerinden bir yaklaşımın, üzerinde yüzlerce yıl yaşayacağımız kentleri kurmak anlamında ciddi sıkıntılar ve sakıncalar yaratabileceğini düşünüyorum” diye konuşan Serter ekledi:
Şu an da tamamen bir mühendislik konusu gibi görülüyor iş. Sağlam zemin olsun, faylardan şu kadar metre uzakta yapalım gibi şeyler konuşuluyor. Ama o kompleks yapıyı bu şekilde çözebilmemiz mümkün değildir.
‘Planlama süreci devre dışı bırakıldı’
Serter, 24 Şubat’a Resmi Gazete’de yayımlanan ‘OHAL Kararnamesi’nde planlama sürecinin tamamen devre dışı bırakıldığını vurgulayarak şöyle devam etti:
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde 2’nci maddenin 4’üncü bendinde planlama süreci tamamen devre dışı bırakılmış durumda. Yani jeolojik etütte zemin uygunsa üzerine vaziyet planı ve daha sonra ruhsata bağlı uygulama şeklinde yapılacak. Evet, süre kısa ama süreye uygun bir şekilde bir hukuki süre inşa edilme çalışılıyor. Ama tekrardan altını çizmek gerekiyor; burası bizim üzerinde yüzlerce yıl yaşayacağımız ve binlerce yıl geçmişi olan kentler. Dolayısıyla anlık kararlarla uzun vadeleri sorunlar yaratılabilme ihtimalinin karşısında ciddi, rasyonel, geniş katılımlı ve bütün sektörleri gözeten bir planlama yaklaşımı ile sürdürülmesi lazım.
‘Tek belirleyici zemin olamaz’
Depremlerden etkilenen bütün kentlerin birbirinden farklı yapıları olduğunu söyleyen Serter, şu bilgileri paylaştı:
Mesela bu kentlerden birisi bir liman kenti olan Hatay, İskenderun. Antep, Maraş dediğimiz yer ciddi anlamda tekstilin ve tarımın kuvvetli olduğu yerler. Bunların bile ciddi anlamda dikkate alınması lazım. Tarımsal açıdan hububatta yüzde 15, hayvancılıkta yüzde 20 oranında bir katma değeri olan, yıllık getirisi 600 milyar TL olan bir bölgeden bahsediyoruz. Tüm bu ekonomik analizlerin de yapılıp, ekonominin de ayağa kaldırılması lazım. Sadece konut inşa ederek insanlara istihdam sağlamadığınız müddetçe ciddi sıkıntılar olacaktır.
Bütün sektörleri, kentin ihtiyaçları, tarihi, kültürü, oralarda yaşayan halkın talepleri dikkat edilmesi gerekenlerden sadece birkaçı. Çok fazla dinamiği var. Birini ya da birkaçını saydığımızda mutlaka biri eksik kalacaktır. Bu yüzden ‘iyi bir planlama’ diyoruz. Zemin elbette önemli ama tek belirleyici zemin olamaz. Birçok kriter ve kıstas var.
‘Süreç mesleki gerekliliklere uygun işletilmeli’
Gencay Serter, şehir merkezlerinin yeniden kurulmasına dair ise “Şu an deprem bölgelerindeki görüntülere bakıp yeni kentler kurulmalı demek zor” dedi.
Evet, kent merkezi dediğimiz yerlerde ciddi yıkımlar var ama bu merkezler taşınacak mı taşınmayacak mı söyleyebilmek için; zemin dayanıklılığı ne durumda, üzerindeki yapıların mevcut durumu ne, zemin aslında yapılaşmaya uygun mu gibi analizlerin ve çalışmaların yapılması gerek. Kentlerin taşınması bundan sonra konuşulabilir.
Bir kentin taşınıp taşınmaması kararının belli bir süreci var, bilimsel bir yöntemi var, belli bir yaklaşımı var. Bütün bunlar sağlıklı yürütülmediği zaman alacağınız kararlar ileride ciddi yanlışlar doğurabilecektir. Bilime, tekniğe ve mesleki gerekliliklere uygun bir şekilde çalışılarak bu kararların verilmesi lazım.
— ŞPO Genel Merkezi (@SPO1969) February 22, 2023