Ana SayfaGüncelÖnder, ikinci yıl dönümünde Dolmabahçe fotoğrafını anlattı: Bir hafta sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı

Önder, ikinci yıl dönümünde Dolmabahçe fotoğrafını anlattı: Bir hafta sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı

HABER MERKEZİ – HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, çözüm süreci kapsamında 28 Şubat 2015’te hükümet ve İmralı heyeti arasında düzenlenen fakat daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Haberim yok, doğru bulmuyorum” denilerek reddedilen Dolmabahçe Mütabakatı’nın yıl dönümünde Gazete Karınca’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. “İki yıldır yaşanan süreç Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı açılmış bir savaş olarak okunabilir” diyen Önder, Dolmabahçe fotoğrafını hatırlattı ve FARC ile Kolombiya Hükümeti arasında savaşı sona erdiren tarihi barış anlaşmasının fotoğrafına atıfta bulunarak, “Bir adım sonrası hatta daha da netleştireyim bir hafta sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı” dedi.


Haber: ÇAĞDAŞ KAPLAN


Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, partilerine dönük baskılar, tutuklu milletvekilleri, Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’ın vekilliğinin düşürülmesi, OHAL, referandum süreci, yıl dönümünde “28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı”, hükümetin dış politikası başta olmak üzere gazeteci Ferhat Çelik ile birlikte gündemin sıcak başlıklarına ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Önder, söyleşinin dünkü bölümünde 16 Nisan’daki ‘başkanlık’ referandumunu ve partileri üzerindeki baskıları değerlendirmişti:

  Önder: Bu yol ‘Hayır’a çıkacak, buram buram 7 Haziran kokusu var

Söyleşinin ikinci bölümünde ise Önder ilk olarak, çözüm süreci görüşmeleri kapsamında 28 Şubat 2015’te Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP’nin İmralı Heyeti arasında gerçekleştirilen görüşme ve sonrasındaki ortak açıklamaya ilişkin sorularımızı cevapladı.

Çözüm sürecinin kilometre taşlarından olan Dolmabahçe’deki görüşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ‘Bilgim dahilinde gerçekleşmedi’ denilerek reddedilmişti. Önder, bu konuya ilişkin değerlendirmesinde akıllara kazının o fotoğrafın Türkiye tarihi açısından bir ilk olduğunu belirterek, çarpıcı bir açıklamada bulundu.

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile Kolombiya Hükümeti arasında 52 yıllık savaşı sona erdiren tarihi barış anlaşmasının fotoğrafına atıfta bulunan Önder, “Bir adım sonrası hatta daha da netleştireyim bir hafta sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı” dedi.

Önder bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

‘Bir hafta sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı’

O fotoğraf Türkiye tarihinde bir ilkti. İkinci defa tekrarlanacaktır o fotoğraf, o da Kolombiya’daki gibi nihayi barışla gerçekleşecek olan bir fotoğraftır. O zamana kadar o fotoğraf rafa kaldırılmış bir fotoğraftır. Ama bizi ilgilendiren yanı Türkiye tarihinde ilk defa bu devlete itiraz eden, statükoya itiraz eden ve bu uğurda 40 yıldır bu itirazını canlı tutan bir siyaset, devletle masaya oturdu ve birlikte bir deklarasyonu bütün dünyayla paylaştı. Onun bir adım sonrası Kolombiya’daki fotoğraf olacaktı. Bir adım sonrası. Daha da netleştireyim bir hafta sonrası. Ama başta söylediğimiz nedenlerden dolayı olmadı.

‘Umutlu, inançlı, sabırlı bir çalışma ve yaratıcı yöntemlerle tekrar müzakereye evriltebiliriz’

Bugün umutsuz gibi gözüken, ‘Ne yapacağız, galiba bunlar hiç gitmeyecek’ ya da “Galiba bu savaş hiç bitmeyecek” duygusuna kapılan her insanın o fotoğrafı hatırlaması gerektiğini düşünüyorum. Düşünün ki ondan iki sene önce de KCK operasyonları yapılıyordu ve bugünkünden çok da beri olmayan ağır şartlar altında yaşanıyordu. Roboski bombalanmıştı, dokunulmazlık dosyalarımız temayüller değiştirilerek Meclis’in gündemine alınmıştı, yine idam tartışmaları yapılıyordu. O şartların içinden biz iki yıl içinde Dolmabahçe fotoğrafını çıkarttık.

Bir Dolmabahçe olarak tarih kendini tekrar etmeyebilir ama öz olarak sonsuza dek devam edecek bir savaş yoktur ve taleplerinden vazgeçecek bir halk da siyasi yapı da yoktur. Bu uğurda yeterince bedel ödemiş bu uğurdaki kararlılığını bütün dünyaya göstermiş bir siyasi çizgiden bahsediyoruz. Ben o resmi bu yıl dönümünde öyle hatırlamayı öneriyorum.

Umutsuzluğun karşısında umudun ama boş bir umut değil örgütlü, inatlı, azimli, sabırlı çalışma, yaratıcı yol ve yöntemler bularak biz bunu tekrar müzakereye evirebiliriz.

Bunun en etkili yollarından biri bu hegamonik anlayışa bir dur demekten geçiyor. Yani hegamonik anlayış ‘Evet’ tercihidir, demokrasi anlayışı bu ‘Evet’i reddetmek demektir. O zaman bunun sonucu kin, nefret, ayrımcılık ve savaş politikasının halk tarafından akredite edilmediği anlamına da gelecektir.

‘İktidar o fotoğrafı unutturmak istiyor’

Süreç bozulduğu anda ve o resimdeki hükümet kanadındaki aktörlerin tümü konumlarını muhafaza ederken şöyle bir demeç vermiştim: ‘Bu fotoğraftaki tüm iktidar aktörleri tasfiye edilecektir” diye. Tarih beni haklı çıkarttı. O fotoğrafta hükümet adına yer alan hiç kimse eski konumunda değil. Ne Ala ne Akdoğan ne Mahir bey. Hepsi tasfiye edildi. İktidar o fotoğrafı unutturmak istiyor. Mümkün olsa tüm kayıtlardan silecekler ama halkın hafızasına ve gönlüne kazındı o fotoğraf.

‘Masada eşit bir şekilde oturmuştuk’

O masaya eşit bir şekilde oturmuştuk. Orada bir protokol yoktu. Hükümetin yanında testi misali değildik. Başbakan Yardımcısının yanında Heyet Sözcüsü olarak ben oturuyordum. Oturma düzenine kadar bir eşitlik temeli vardı. Biçim olarak olumlu bir başlangıçtı.

Dünyada da böyle olmuş. Çatışma sonrası barış süreçlerinde ilk müzakerelerden sonra barışa bir hayli yakınlaşılıyor ve tam o esnada taraflardan biri, birkaçı veya hepsi birden yeniden savaş koşullarına ricat ediyorlar. Bunun olmadığı bir süreç neredeyse yok. Keşke biz bunu tekzip edecek siyasi cesaret ve yaratıcılık gösterebilseydik. Ama bu barıştan vazgeçmemizi gerektirecek bir şey değil.

‘Bütün süreç Dolmabahçe’ye karşı açılmış bir savaş olarak okunabilir’

Dolmabahçe Mutabakatı’nda yer alan maddeler arasındaki ‘yeni sivil ve demokratik bir anayasa’ planını hatırlattığımız Önder bu konuya dair ise şunları söyledi:

O fotoğraf başarılı olsaydı bugün orada önerilen anayasayı konuşuyor olacaktık. O fotoğraf silinmek istendiği için orada ne varsa onun karşıtı yapılıyor.  Bütün süreç Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı açılmış bir savaş olarak da okunabilir.

‘Oturma düzenine kadar Erdoğan’a yanımızda bilgi verilmişti’

Önder’e Dolmabahçe Mutabakatı’nın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Benim haberim yok, doğru bulmuyorum” açıklamalarını da sorduk. Önder bu konuda ise şunları söyledi:

Oturma düzenine kadar Erdoğan’ın her konuda bilgilendirildiğini ve bunun bizim yanımızda yapıldığını söyledim. Ona da gerek yok. Hadi ben “karşı tarafım”. Sayın Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı’nın bu söylemine karşılık “Hayır efendim her şey size bildirildi, onayınız alınarak yapıldı, muhataplarımıza verdiğimiz sözler var ve yapmaya devam edeceğiz” dedi.

‘Sayın Öcalan’a siz bunu yapamazsınız’

Önder, 2 yıla yakın süredir hiçbir heyetin, 5 yılı aşkın süredir de avukatlarının görüşemediği PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, en son kardeşi ile 11 Eylül’de yaptığı görüşmede söylediği “Bizim projelerimiz var, eğer devlet bu projelere hazırsa biz bunları 6 ayda bitirebiliriz. Çözüm sürecini biz yok etmedik” açıklamalarını da değerlendirdi.

Öcalan’ın bu açıklamasında dikkat çekmek istediği konunun ‘süre değil çözüm iradesi’ olduğunu vurgulayan Önder, şöyle konuştu:

Öncelikle İmralı’daki tecrit sistemine vurgu yapmak gerekiyor. İki üç yıl yanına gidip çözüm için önerilerini aldığınız ve halklar üzerindeki gücünü etkisini barışa dönük kullanma iradesindeki bir insana, büyük bir saygıyla yaklaştığınız  ve onun bu konuda sizin ufkunuzun almayacağı adımları gerçekleştirdiği, sizin bugün göremediğiniz paralel darbe mekaniğini ısrarla neredeyse her görüşmenin yarısı kadar bir süreyi buna ayırarak işaret ettiği sayın Öcalan’a siz bunu yapamazsınız. Hukuksuzluğun içindeki hukuku bile terk etmek anlamına gelir, sizin ciddiyetsizliğinizi, güvenilmezliğinizi arttırır ve ortaya çıkartır.

Orada sayın Öcalan’ın vurgulamak istediği süre değil aslında iradedir. O iradeye kendisinin sahip olduğunu kendisine inanan insanların bunu deklere ettiğini ve kendisini iradeleri olarak tanıdığını ve tayin ettiğini eğer siz de de irade varsa o zaman bunun önünde hiçbir engel kalmayacağına dönük bir vurgudur.  Bir hafta da da olur bir günde de olabilir 10 yıl da sürebilir. Önemli olan orada iradedir. Ve en kötü müzakere koşulları her türlü savaştan iyidir.

Barzani ziyareti

Önder, Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyaretine dair sorularımızı yanıtladı.

Barzani’nin ziyaret öncesi yaptığı HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu vekillerin serbest bırakılması çağrısına ilişkin şunları söyledi:

Söylemleri sorgulama ve niyet okuma noktasında değiliz. Barışa ve demokratikleşmeye dönük her talep bizim açımızdan teşvik edilmesi gereken ve kıymet verilmesi gereken bir şeydir.

O zaman demecimde tam da “Sayın Barzani’nin geldiği gün Ahmet Türk’ün gözaltına alınması önemli bir mesajdır ve buna bir çift lafı olması gerekir” demiştim. Bunu bir eleştiri tonundan da uzak bir gerçekliği görünür kılan bir tonda ifade etmiştim.

Öte yandan iktidarın bütün seçim dönemlerinde vazgeçmediği ritüelleri var. Sayın Barzani hep seçim zamanında davet edilir. Ne hikmetse ondan önce hiç davet etmezler. Bunu, etkili olacaklarını düşündüğü Kürt oyları için yapan faydacı bir yaklaşımdır ama reddeden bir noktadan söylemiyorum. Gelsin. Bugün “Kürt de yoktur artık” söylem alanına sıkıştırılmış bir durumda bir otonom Kürt bölgesinin başkanını bu ülkede görmek bu söylemi zayıflatacak bir şeydir.

Sayın Barzani hoş geldi. Partimizi ziyaret ederse bundan mutluluk duyarız.

‘Benim saydığım 8 kez El Bab’a girdiler bunlar’

Hükümetin ‘Fırat Kalkanı’ adı altında Suriye’nin El Bab kentinde yürüttüğü operasyon ve operasyonun sonlanmasına dair geçtiğimiz hafta resmi makamlardan gelen açıklamaları da Önder’e sorduk.

Önder konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

Öncellikle bu açıklamaların gülünç olduğunu söyleyelim. Komik sevimli bir şeydir ama gülünç zavallıdır. Benim saydığım 8 kez El Bab’a girdiler bunlar. 8 kez resmi ağızlardan yapılan açıklamalarla “El Bab tamam” deyip fetih kurbanı kestiler. Ama her seferinde yeni kayıp haberlerimiz geliyor.

‘Evet’ konusundaki argümansızlık var ya bunun acizliği içerisindeler. Bu, savaş için biraz daha böyle. Kamuoyuna dişe dokunur bir tek gerekçe sunmuş değiller.  Orada aldıkları inisiyatifin bölge halklarının lehine insanlığın lehine nasıl bir sonuç üreteceği noktasında inandırıcı bir tek şey söylemiş değiller.

Halkın bildiği ve anladığı şey su: “Kürt anasını görmesin de ne olursa olsun”. Buna ambalaj da bulamıyorlar. Fakat en devlete sadık insanların bile oradaki dökülme saçılma hali dile getiriliyor.

Orada yoksul halk çocukları perişan ediliyor ateşe atılıyor. Ortada siyaseten inandırıcı insani bir gerekçenizin olması lazım. Askeri olarak da gücünüzü haklılığınızdan almanız gerekir. Bu iktidarın yıkımı olacaktır ama bölge halklarına da büyük bir fatura çıkartıyor.

‘Ben beni bildim bileli Kandil’e harekat yapılıyor, kime ne faydası var’

Önder’e, hükümetin referandum öncesi “Kandil’e kara harekatı” planladığı yönündeki söylentileri de sorduk.

Barış süreci döneminde en az 10 hükümet yetkilisinin Kandil’e operasyonun yol olmadığını söylediğini hatırlatan Önder, şunları kaydetti:

Ben beni bildim bileli Kandil’e harekat yapılıyor. Barış süreci sırasında en az on hükümet yetkilisi bunun yol olmadığını zamanında dile getirdi. Hani onların bir kez söylemiş olmaları geri kalanların hepsinin propagandatif olduğu anlamına gelir.

Darbe Araştırma Komisyonu’nda Büyükanıt’ı dinlemiştik. “Hükümeti suçluyordunuz bize harekat izni vermediniz diye” dedi. Gerçekten de hükümeti ilk yıllarında bunaltmışlardı. “AKP hükümeti ilk yıllarda bu tezkereyi verdi size. Gittiniz iki günde arkanıza bakmadan geri döndünüz” diye sordum. “İki gün değil üç gün” dedi, ben de “Hadi üç gün olsun” dedim. Masada bir su şişesi vardı. Büyükanıt onu eline aldı ve “Sırrı Bey siz orayı biliyor musunuz? Şu elimdeki su donuyordu” dedi.

Bunlar hep iç kamuoyuna dönük propaganda. Bu yoksul halkın kaynaklarını dağa taşa bomba olarak saçıyorsunuz. Geriye insani ve maddi dönüşü olmayan tam tersi büyük kayıplar verdiren bir durum. Bunun kime ne faydası var.

‘Bu ülkede akıl terk edilmiş durumda’

Önder son olarak iktidar politikalarının sonuçlarını değerlendirdi, iktidarın ve ülkenin içinde bulunduğu duruma dair ise şunları söyledi:

Bu ülkede akıl epeydir terk edilmiş durumda. Temennilerini program yapıyorlar, korkularına iman ediyorlar. İçeride de dışarıda da bunu yapıyorlar. Kollektif akıl tamamen terk edilmiş durumda. ‘Ya bu işin şöyle de bir kötü sonucu olabilir’ diyebilme cesaretinde değil. Bir darbe mekaniği içinde yuvarlanıyorlar. Bunu ‘İmha edeceğim’ derken yeni bir darbe mekaniğiyle onun dişlilerini yağlamaktan başka bir şey yapmıyorlar.

En kıymetli şeyi yitiriyoruz. Taklidi yapılamayan zamanı ve bundan da kıymetli canlarımızı yitiriyoruz. Bunun yerine konması mümkün değil.


Söyleşinin ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz:

  Önder: Bu yol ‘Hayır’a çıkacak, buram buram 7 Haziran kokusu var



Önceki Haber
'Yakarsa dünyayı garipler yakar': Müslüm Gürses için animasyon
Sonraki Haber
ODTÜ'de Mehmet Fatih Traş için anma ve açık ders