Ana SayfaKonuk YazarlarAhmet HamdiYine Diyarbakır ziyareti, yine OHAL, yine HDP!

Yine Diyarbakır ziyareti, yine OHAL, yine HDP!


Ahmet Hamdi


Erdoğan’ın son Diyarbakır ziyareti üzerinden bir hafta geçti. Olay sıcaklığını koruyor ki her gün konu çeşitli oturumlarda ve medyada masaya yatırılıyor, herkes kendi meşrebince olaya yön vermeye, hedeflediği algıyı oluşturmaya çalışıyor. Tabii bu durum sürecektir de, konu ağır.

Sık sık dillendirilen ve son ziyarette de tekrarlanan iki konuya değinelim.

İlki OHAL meselesi. Diyarbakır konuşmasında Erdoğan’ın tekrarladığı, AK Parti’yi kurduklarında Diyarbakır’a gelerek karşılaştıkları herkese, “İktidara gelirsek bizden ne istiyorsunuz?” diye sorduklarını, verilen cevap ise, “sadece OHAL’i kaldırın yeter” şeklindeydi. Ekleyerek, “Sesinize kulak verdik ve hükümete gelince ilk iş olarak OHAL’i kaldırdık mı? Söz verdik, sözümüzü yerine getirdik.” dedi.

OHAL, Bölge’de 1978’de başlayan sıkıyönetimin devamı olarak 1987 yılında başladı. 15 yılda 46 kez uzatılarak uygulandı. 1987’den itibaren kapsamı genişletilerek 1994 yılından itibaren de daraltılarak devam eden OHAL, kaldırıldığı 30 Kasım 2002 tarihinde, kapsamında Diyarbakır ve Şırnak vardı.

Kürtlere, AKP Hükümeti ve Erdoğan tarafından bir lütufmuş gibi sunulan ve 20 yıldır pazarlanan, her fırsatta dillendirilen OHAL’in kaldırılmasının kim tarafından yapıldığını varın siz hesaplayın. Öte yandan OHAL’in kaldırılması için yapılan mücadelenin ve yapanların payını kim teslim edecek.

Bir de şimdiki duruma bakalım. Tek örnekle, Van’da 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri hakkı kullanılabiliyor mu, OHAL ve Valilikçe yasaklanmayan bir gün var mı o tarihten beri? Diğerlerini saymaya gerek yok. Ya peki 5 yıldır devam eden bazı OHAL yetkilerinin üç yıl daha uzatılma istemi nereden geliyor? Yoksa bunu HDP’liler mi, demokratik kitle örgütleri mi, sendikalar mı yoksa vatandaşlar mı istiyor?

Bir başka konu da HDP’lilerin çocukları meselesi. Erdoğan buna da değindi: “ … Sizler başkalarının evlatlarını dağa, ölüme gönderenlerin kendi evlatlarını yurt dışında nasıl ihtimamla büyüttüklerini, yaşattıklarını da gayet iyi biliyorsunuz.” dedi.

Erdoğan’ı dinleyenlerin gerçekten dinleyip dinlemediği bilinmez ama HDP’liler de Bölge halkı da HDP’lilerin çocuklarının nerede olduğunu gayet net bir şekilde biliyor. İnanmayan çıkıp sokakta rastgele karşılaştıkları insanlara sorabilir.

HDP’de siyaset yapmak ve seçilmiş olmak dışında ‘suçu’ olmayan kaç kişinin cezaevlerinde olduğu biliniyor mu? Ya cezaevinde olmamak için yurtdışında olan kişi sayısı? Çocukları mı nerede? Gidebilenler birkaç yüz km yol kat ederek iki haftada bir yapılan kapalı görüşte payına düşen birkaç dakikayı değerlendiriyordur herhalde. Bilmeyen var mı? Ya annesi, babası, evladı yurtdışında olanlar…

Önümüzde Kurban bayramı var. Pandemiden sonra insanlar bir nefes alacak eş, dost, akraba ziyaretleri yapacak, hasret giderecekler. Bayrama bayram anlamı katacaklar. Ya peki hayvanlarını pazara götürürken yer dar, hayvanlara eziyet oluyor diye sizin canınız sıkılırken; metropollerde istif istif yolculuk yapan, sokaklar tıklım tıklım maskesiz insan ile dolu iken, cezaevlerinde neden açık görüşler yapılmaz?

Bu arada kimlerin çocuklarının yurtdışında olduğunu bilmeyen mi var. Denecektir ki çocuklarımızın ülkede okuma şansları yoktu. Olay bu değil ama peki Kürtlerin çocuklarının okuma koşulları var mı? Son 5 yılda kapatılmayan Kürt kurumu kaldı mı? İsmi değiştirilmeyen yer, sokak kaldı mı?

Vardır elbet bütün bunları bilen ve vardır bir açıklaması elbet. Bunu yaşayanlar bilmez mi? Uygulayanlar bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Ya peki o Diyarbakır’da sarf edilen sözler nasıl izah edilecek? Bu halk bunları bilmiyor, biz anlatıyoruz deniliyorsa yanılgı büyük. Herkes her şeyi biliyor. Pahalıya da mal olsa yaşayarak öğreniyor…

 

 

 




Önceki Haber
Güney Afrika'da şiddet tırmanıyor: Yaklaşık 117 ölü
Sonraki Haber
Ayrılmak isteyen kadını ağır yaralayan Mehmet Katar'a 'haksız tahrik' indirimi