Ana SayfaYazarlarHasan KılıçReel Muhalefet ve Üçüncü Yol

Reel Muhalefet ve Üçüncü Yol

Hasan Kılıç


Hamit Bozarslan “Türkiye Tarihi İmparatorluktan Günümüze” adlı eserinde Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte üç temel gerilimin taşındığını ifade ediyor. Bu üç temel gerilim Cumhuriyet dönemi siyasi tarihinde sermaye birikim rejimi, siyasi aktörler, küresel siyaset gibi birçok durumdan etkilenerek ve dönüşerek varlığını sürdürdü. Bugün de Türkiye siyasetini ve olası gelecek potansiyellerini anlamak için iktidar ve/veya muhalefetin üç temel gerilime yaklaşımları üzerinden değerlendirmek mümkün.

 Türkiye Siyasetinde Temel Gerilimler

Bozarslan üç temel gerilimin ilkini Türkiye siyasetinde merkezileşme ve parçalanma dinamikleri arasındaki gerilim olarak saptar. Merkezileşme ile parçalanma dinamikleri arasındaki gerilim Türkiye siyasetinde merkezileşmenin sürekli tahkimini ve yönlendirmesini işaretledi. Merkezileşme, çeperden iktidara yürüyenlerin son duraktaki koordinatlarını oluşturdu. İkinci temel gerilim hükümdarın kişiliğini kutsayan politik imgelem ile çok sayıda iç çatışma alanı olarak iktidar gerçekliği arasındaki gerilimdir. Bu gerilimde konjonktürel olarak lider kültü belli dönemlerde büyüse de iktidarı çok sayıda iç çatışma alanı olarak görememek –devlet dersinde sınıfta kalmak- siyasi aktörlerin çoğunlukla içerisine düştüğü bir politika-sızlık alanına işaret ededurdu. Hep lidere ve/veya iktidar kliklerinin kristalize edilmesine odaklanmış devlet, siyaset, kurumlar okuması siyasal durumun analizinin eksik kalmasına neden oldu. Üçüncü temel gerilim ise devletin topluma dayattığı resmi kimlik ile bu kimliğin talep ettiği toplumu var etme projesi arasındaki gerilimdir. Bu gerilim de farklı kimlik, inanç ve sınıflara mensup kişileri toplum mühendisliği tornasından geçirmek isteyen devlet ve iktidar aklı ile çokluk arasındaki uyuşmazlığa işaret ediyor.

Türkiye siyasetinin kuruluşundan beri devlet ve iktidar aklının imkânsız talebi ile toplumsal kesimlerin itirazları arasındaki salınım bu üç gerilimi sürekli taşıdı. Kimi zaman sosyal hakların kısmen tanındığı ama merkezileşmenin tahkim edildiği 1961 Anayasası, kimi zaman ise merkezileşmenin aşırılaştırıldığı, hak siyasetinin lağvedildiği, Kemalizmin sağ yorumunun hâkim olduğu 1982 Anayasasında gördüğümüz üzere sermaye birikim rejimi, siyasi aktörler, küresel siyasetin etkileri gibi çeşitli unsurların biçimlendirdiği ama temel gerilimlerin hep taşındığı örnekler olarak Türkiye siyasetindeki devamlılığa işaret etti ve ediyor.

 AKP-MHP İttifakı ve Gerilimlerin Uçlaşması

Devlet ve iktidar aklını taşıyan merkez ile toplum ve çokluk arasında cereyan eden bu gerilimlerin 2021 yılı itibariyle temsilcisi AKP-MHP ittifakı, söz konusu gerilimleri toplum ve çokluk aleyhinde çözmeye çalışan merkezi temsil ediyor. Yani halihazırda AKP-MHP ittifakı (AKP’nin çevreden gelme iddiaları, MHP’nin ise merkezin protez kolu olmaya hazır misyonu) biri merkeze yürümüş olan, diğeri ise merkeze rengini veren iki siyasi aktörden oluşuyor. MHP açısından olmasa bile AKP’nin temsil ettiği geleneğin iddialarını kaybederek kurulu düzenin emanetçisi olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle 2010 Anayasa referandumundan bu yana çubuğu demokratikleşme yerine müesses nizamı totalleştirerek ayakta tutmayı tercih eden AKP, Bozarslan’ın belirttiği üç temel gerilimi bu doğrultuda uçlaştırarak “çözmeyi” tercih ediyor. Yani devletin olabildiğine merkezileşmesi, liderin kutsanması ve lider etrafında bir tür iktidar şebekesinin kurularak iktidar içi çatışmaların soğurulması ile Sünnilik ve Türklüğe dayanan resmi kimliğin herkese giydirilerek farklılıkların aynılaştırılmasına sebep olan total bakış açısı AKP-MHP ittifakının tarihsel-temel gerilimleri müesses nizam lehine ve toplum aleyhine çözme tercihi oluyor.

 Reel Muhalefet

Son dönemlerde popülerleşen AKP-sonrası tartışmalarında iktidara alternatif olarak “genişletilmiş” Millet İttifakı öne çıkarılıyor. Deva ve Gelecek Partileri ile genişletilen bu ittifakın gerek Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” gerekse de Akşener’in politik yaklaşımı AKP-MHP ittifakından bir adım daha toplumdan taraf olsa da Kürt Sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tarihsel ve politik sorunlarını çözme hususunda yeterli işaretleri vermiyor.

Söz konusu tarihsel ve politik sorunların çözülmesi ile Bozarslan’ın bahsettiği üç temel gerilimi birlikte düşünmek gerekiyor. Bu kapsamda, merkezileşme ile parçalanma dinamikleri arasındaki gerilimi çözebilecek yerel demokrasi esaslı bir yaklaşım genişletilmiş Millet İttifakının bugüne kadarki açılımlarında cevaplarını bulamadı. Yine devlet ve iktidar pozisyonunda iç ittifaklarının güç odaklarına bağlı mı, yoksa toplumsal kesimler üzerinden yani devleti ve iktidar demokratikleştirerek mi kurgulanacağı da kendisine cevap bulabilmiş değil. Fakat üçüncü temel gerilim olan çokluk ile resmi kimlik arasındaki gerilimde genişletilmiş Millet İttifakı Türklük, Müslümanlık, Erkeklik üzerinden kurulan resmi kimliği taktik hamlelerle sürdürmeye yönelen, farklılıkları içerecek ve rıza üretecek bir demokratik ulus inşa etme politikasından olabildiğince uzak bir yerde duruyor.

Muhalefete, iktidar payesi biçerken bir noktanın karşıtlığı üzerinden yoğunlaşmak ve toplumsal-tarihsel sorunların üzerine perde örtmek yerine reel muhalefeti (genişletilmiş Millet İttifakı’nın reel politik konumunu) Türkiye siyasetinin kurucu sorunları ile değerlendirmek Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sunacak, bu gerçeği ıskalayan her türlü tartışma bir tür makam koltuğu paylaşımı, temel gerilimlerin farklı bir düzlem ve formda sürdürülmesini getirecektir.

Üçüncü Yol

Türkiye siyasetinin tarihsel-toplumsal sorunları ile temel gerilimlerini bir arada düşünecek ve bu gerilimleri yeniden üretmeyecek çözüm yolu, Üçüncü Yol olarak duruyor.

Üçüncü Yolun potansiyelini aktüel hale getirme mücadelesindeki olası başarıları, temel sorunların çözümünü kolaylaştırma şansına sahip. Gerek kendi mecrasında demokratikleşme taşlarını dizmesi gerekse de demokratik zeminlerde siyasi aktörlerin kurduğu bloklar arasında manevra aralıkları sunması gerekse de toplumsal itirazlara her daim dâhil olabilecek çerçeveyi sağlaması bakımından Üçüncü Yol her zamandan daha fazla güçlendirilmesi gereken bir yerde duruyor.

Farklılıkları bir arada yaşama dair örgütleyerek Cumhuriyetin konusu eden, hayali cemaat olarak ulusu toplum ve reel politik ile birleştirerek demosa ait kılan, yerel demokrasiyi bir yaşam ve yönetim biçimi olarak bir araya getiren Üçüncü Yol, Türkiye’nin geçmişten bu yana taşıdığı gerilimleri aşacak alet çantasına sahiptir.

Merkezileşmeye karşı klasik güçler ayrılığının yetersizliğinin görüldüğü Türkiye deneyiminde yerel demokrasi ile denge ve denetlemeyi sağlama imkânı sunan Üçüncü Yol, Cumhuriyetin demokratikleşmesinin kapılarını aralamaya kadir duruyor. Yine iktidarı kişiye ya da oligarşik grupların iç gerilimlerine kurban etmeden, aşağıdan yukarıya doğru kuran ve demokrasiyi demokratikleştiren niteliği ile farklılıkları yaşamın merkezine koyan Üçüncü Yol, küresel ve bölgesel siyasetteki çıkmazların Türkiye siyasetine yansıdığı bu demde, her zamankinden daha fazla tartışılması ve ete kemiğe büründürülmesi gereken referansları kapsıyor.




Önceki Haber
Adalet Nöbeti'nde gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
Sonraki Haber
Brezilya’dan görünen Türkiye: Gücü bu canavardan almalıyız