Ana SayfaKonuk YazarlarCuma DaşDersim dört dağ içinde

Dersim dört dağ içinde


Cuma Daş


Dersim dört dağ içinde/Gülü bardağ içinde

Böyleydi Dersim’in kadrini bilen şarkının ilk sözleri. Dersim’i koruyan, saklayan o dört dağ yaklaşık iki haftadır cayır cayır yanıyor. O dağlarda filizlenen ağaçlar yanıp küle döndü, ağaçları yurdu edinen, evi barkı bilen Dersim’in dağ keçileri, keklikleri, kaplumbağaları, kelebekleri, kurdu, kuşu; hepsi canından, evinden barkından oldu. Doğal alanlar bir bir yok oldu.

Dersim coğrafyası biyoçeşitlilik ve yer üstü kaynakları açısından büyük bir zenginliğe sahip bir coğrafya. Bu eşsiz zenginlik orman yangınları ve yangınlara yetersiz ya da geç müdahale sonucu yok olmakla yüz yüze.

Tam 13 gün boyunca yandı ormanlar, bu süre zarfında hiçbir resmi ağızdan ne bir ses ne de seda çıkmadı. Müdahale etmedikleri gibi müdahale etmek isteyenler de engellendi. Günler sonra iktidar kanadından Dersim ormanlarının yanmasıyla ilgili tek temas ya da tek müdahale, adının önünde “Dr.” unvanı olan il başkanının photoshop ile yangın bölgesine uçak eklemek oldu. Evet bu bir şaka değil, günlerce yanan ormanlara koskoca hükümetin tek müdahalesi bu. Peki bir devlet ormanların haftalarca yanmasını, insanlarının zarar görmesini, o ormanlarda yaşayan canlıların zarar görmesini, doğanın dengesinin bozulmasını neden sadece izler?

Başka devletlerin gerekçeleri ya da gerekçesi nedir bilmiyoruz ama Türkiye’nin gerekçeleri de sebepleri de gayet açık. Hatta hiçbir konuda bu kadar şeffaf değildir. Hatırlayalım bir iki hafta önce Akdeniz ve Ege’de yaşanan orman yangınlarına da günlerce sessiz kalan, Cumhurbaşkanından ayrı, bakanından ayrı açıklamaların yapıldığı hükümet kanadı günler sonra uyandı. Orada da yangınlara en önemli müdahalesi insanlara çay fırlatmak oldu, zira çay dağıtmak bambaşka bir şey. Buralara müdahale edilememe nedenini geçmişte gördük, ilerleyen zamanlarda da göreceğimiz rant meselesi. Yani turistik betonlaşma, dolayısıyla para kazanma.

Söz konusu bölgelerin neredeyse tüm büyük şehir belediyelerinin muhalefette olması hasebiyle rakiplerini toplumun gözünde bu konu üzerinden düşürmek ve tabi ki oylarını düşürmek. Burası için daha birçok neden sıralanabilir. Ama Dersim, Bingöl ve Bitlis’teki orman yangınlarına bırakın müdahale etmeyi bu konuda günlerce bir açıklama bile yapılmamasının tek nedeni 40 yıldan fazla bir süredir buraların yanmasına perde edilen o sihirli sözcük: “güvenlik”. Bütün dünya Türkiye gibi büyük bir ülkenin orman yangınlarında sadece iki müdahale yönteminin olduğunu gördü; çay fırlatmak ve photoshop.

Muğla’dan İzmir’e Mersin’den Antalya’ya, Dersim’den Bingöl’e, Bitlis’ten Şırnak’a gölgesine sığınacak ağaç bırakmadılar. Türkiye’de özellikle son yıllarda, çıkan yangınlara günler, hatta haftalar sonra müdahale edilir, sel baskınlarında afet bölgesine günler sonra gidilir ya da hiç gidilmez, deprem bölgelerine aynı şekilde hep sonradan gidilir. Bütün bunlar bile isteye mi yapılıyor yoksa beceriksizlikten mi? Bu soru burada duruversin başımıza gelen her kötü olayda bunu soralım.

Peki o iktidar kanadından birinin ya da cumhurbaşkanının yılda bir kere fidan dikme “etkinliğini”; iki saat canlı yayınlayan, sabah, öğlen ve akşam bültenlerinde en ön sırada yer veren, ertesi gün tekmili birden aynı manşeti atan gazeteciler ne yapıyor bu ormanlar yanarken.

Her zaman yaptıkları şeyi, en iyi bildiklerini yapıyorlar, direktif gelene kadar susmayı. Susarak, görmezden gelerek, çarpıtarak, abartarak duyurmak istemedikleri ne varsa herkes biliyor. Bütün bunları yaparak toplumu, sadece kendileri ses çıkarınca önemli bir şeyler olduğuna inandırmak istiyorlar.

Ve ikinci dizesi şöyleydi şarkının; “Dersim’i hak saklasın/Bir gülüm var içinde.”

Günlerce ve haftalarca o çirkin sessizliğe rağmen Dersim’i halk koruyor, hak saklıyor.




Önceki Haber
Yazmak
Sonraki Haber
AKP sosyal medya düzenlemesinde son aşamaya geldi