Yazmak


Erdal Doğan


Uzun zamandır ne yazı yazmak ne de tv programı önerilerine sıcak bakıyordum. Sosyal alanda tek iletişim alanım dostlar arasında ya sohbet ya da tek kullandığım sosyal medya hesabım twiterdan zaman zaman gündeme ya da kişisel beğeni ve görüşlerime dair paylaşımlarda bulunmakla sınırlı kalıyordu.

Halbuki demokratik toplum yapısının inşasında medyanın evrenselleşmiş ve standartlaşmış yayın ilkeleri ışığında yayın yapması yalnızca bir zorunluluk değil yaşamın manası ve gerçeklere ulaşmak için de bir zorunluluk.

Düşünce ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar arttıkça yalnız korku iklimini yaratmıyor bin bir yalanın, dezenformasyonun da hükümdarlığını inşa ediyor. Haliyle şeffaflığı ve hesap sorulabilirliği gölgelemekle kalmıyor, adeta katlediyor.

Hapishanelerdeki siyasal saikle ya da hukuksuzlukla tutulan mahpusların her geçen gün ağırlaşan halini, yargının sefaletini, yangın ve sellerin önlenmeyerek coğrafyanın siyasal ve rantsal amaçla kaderine terk edilişi, yoksulluk ve işsizliğin kabustan öteye intiharlara dönüşmesi, meclisin işlevsizliği, Covid-19 salgınında sağlık emekçilerinin feryat ve önerilerinin ilk zamanlardan beri kulak arkası edilerek binlerce yurttaşın ve sağlık emekçisinin ölümüne sebebiyet verilmesi vb.. bu olumsuz tablo ve sıralama uzayıp gidiyor… Sıraladıkça, yazdıkça insanın nefesi daralıyor. Çünkü neredeyse her yönüyle tıkanmış sistemin kapatılmış kanallarının açılacağı yerde daha derinden tıkanmaya çalışılması insanı bırakın yazı yazmaktan yaşamaktan soğuttuğu bir gerçeklik zembereğinden geçiyoruz…

Fakat başka sahici bir gerçeklik daha var ki o da; başka bir dünyanın imkanlılığına kendisi ve tüm çocuklar için inanan ahlak ve erdem sahibi insanların umut ve inadı! İşte o güzel insanların varlığı hiç de azımsanmayacak oranda! Hem de her kesimden! Öyle ki; yaşadığımız ülkenin üzerinde bulunduğu coğrafya on binlerce yıllık bir göç ve konaklama kuşağında. O coğrafi, siyasi, konjonktürel güzergahın bugünkü sığınmacılarına yapılan ırkçı saldırıları bile yine bu ülkede acıyı en derinden yaşayan ve her türlü ayrımcılığa maruz kalmış ve kalmaya devam edenlerin isyan, umut ve inadıyla güzelliğe evrilmeye çalışılıyor.

Ne diyor Budala’da Dostoyevski: “Dünyayı güzellik kurtaracak! Ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”

O yüzden umudu, inat ve inançla güzelliğe eviren inanlara selam ve sevgiler olsun.

Aynı şekilde inat ve umutla gazetecilik görevini sürdüren tüm gazetecilere de selam ve sevgiler..

Yeni yayın döneminde halkın gerçek haber alma hakkını kamusal görev ve ciddi sorumlulukla yerine getiren ve getirmeye devam edeceğine inandığım Gazete Karınca İnternet haber sitesinin tüm emekçilerine de başarılar diliyorum..

Nice yeni yayın yıllarına..




Önceki Haber
1 Eylül mitingine valilik engeli: Ankara Gar Meydanı’nda bir araya gelme çağrısı
Sonraki Haber
Dersim dört dağ içinde