Termik santraller ve onlara kömür sağlayan ocakların, Muğla’da 8 köyü tamamen, 15 köyü de büyük oranda yok ettiğini belirten ekoloji örgütleri, termik santrallere verilen teşviklerin iptal edilerek, kapatılmalarını istedi.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği, termik santrallerin kapatılması talebiyle Türkan Saylan Sergi Salonu’nda basın toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantıya, Akbelen’de kömür ocağına, Deştin’de çimento fabrikasına karşı mücadele eden köylülerin yanı sıra çok sayıda yurttaş da katıldı.
Ekoloji örgütleri adına konuşan MUÇEP gönüllüsü Candan Süsoy, Muğla’da 1980’lerden itibaren üretime başlayan üç termik santral ve bunlara yakıt sağlamak üzere açılan devasa kömür sahalarının ekolojik ve sosyal tahribata sebep olduğunu belirtti.
Bu termik santrallere karşı açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararı çıkmasına rağmen Bakanlar Kurulu kararıyla santrallerin yapıldığını belirten Süsoy, şunları ifade etti:
Bu santrallere tahsis edilen maden sahalarının yarısına yakını ormanlık alanlardır. Halen baca gazı arıtma tesisleri, katı atık depolama ve kül sahaları gerekli şartları sağlamamalarına rağmen çevre izni alıp çalışabiliyorlar. Bu santrallerin neden olduğu emisyon Muğla’yı Türkiye’nin havası en kirli illerinden biri haline getiriyor. Faaliyete girdiklerinden bu yana 68 binden fazla erken ölüme ve 98 milyar euronun üzerinde sağlık harcamasına sebep oldukları hesaplanıyor. Termik santraller su kıtlığı çeken ülkemizde aşırı su sarfiyatlarıyla, kömür madenleri ise yok ettikleri yeraltı su rezervleri ile bölgenin su varlıklarını tehdit ediyorlar.
‘Ruhsat sahası içinde kalan 37 köy/mahalle yok edilme tehdidi altında’
Termik santrallere kömür temin etmek için şu ana kadar 8 köyün tamamının, 15 köyün ise büyük bölümünün yok edildiğini aktaran Süsoy, şöyle devam etti:
Ruhsat sahası içinde kalan 37 köy/mahalle yok edilme tehdidi altındadır. Kömür çıkarmak için köylerin taşınması, zeytinlerin, ormanların ve toprağın yok edilmesiyle çok sayıda insan ve canlının yaşam alanlarından koparılması ve göçe zorlanması hem doğal yaşamı tehdit ediyor, hem de bölgede yaşayan insanımızı aidiyetsizlik hissiyle ve derinleşen yoksullukla karşı karşıya bırakıyor. Diğer taraftan, alım garantisi, kapasite mekanizması gibi teşviklerle kamu bütçesine yılda 200 milyon dolara yakın maliyet getiriyorlar. Termik santrallara verilen bir yıllık teşvik ile zeytine dayalı küçük ölçekli işletmeler kurulabilir ve termik santrallerde ve kömür ocaklarında çalışanlar için istihdam yaratılabilir.
‘Kömür dışı sektörlere geçiş için bölgenin potansiyeli kullanılmalı’
Doğa tahribatını azaltmak için öncelikli hedeflerinden birinin kömürden çıkış olması gerektiğini vurgulayan Süsoy, kömür dışı sektörlere geçiş için bölgenin potansiyelinin kullanılması gerektiğini söyleyerek, “Bölgenin potansiyeli ile halkın yaşam biçimi ve tercihlerinin merkeze alınacağı bir planlama yapılarak, doğayla uyum ve ekolojik sürdürülebilirlik hedeflenmelidir. Kömürsüz ve termik santralsız bir Muğla ve Dünya mümkündür. İklimi değil sistemi değiştirelim” dedi.