AKP-MHP iktidarının gayrı resmi sözcülüğünü yapan Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi bir süredir bir yolunu bulup sözü PKK Lideri Abdullah Öcalan’a getiriyor. Kimi zaman HDP yetkililerinin sözlerini cımbızlayarak, kimi zaman da iktidarın Öcalan’a uyguladığı mutlak tecridine yönelik tepkileri bahane ediyor. İki gün önce Selvi yine bir bahaneyle sözü Öcalan’a getirdi. Güya “HDP Öcalan’ı diri diri mezara gömmeye çalışıyor ve bundan dolayı Öcalan’ın konuşma ihtimalinden tedirginlik duyuyorlar.”
Meğerse Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için mücadele eden, hergün iktidara tecridi sonlandırma ve görüşmeleri başlatma çağrısı yapan, bunun için haklarında onlarca fezleke düzenlenen, dokunmazlıkları kaldırılarak zindanlara atılan HDP’li yetkililerin gerçek niyeti Öcalan’ı diri diri gömmekmiş. Bu da Selvi’ye dert olmuş. Dönüp dolaşıp lafı Öcalan’a getirerek HDP’lilerin Öcalan’a karşı “derin komplolarını” deşifre etmeye çalışıyor. Öcalan’la görüşmeyi müjdeleyerek HDP’lilerin korkularına parmak basıyor.
AKP-MHP iktidardı Kürt halkına karşı başlattığı topyekun saldırı kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası başta olmak üzere uluslararası ve evrensel hukuk kurallarının tamamını iğfal ederek mutlak bir tecrit sürdürüyor. Öcalan yedi yıldır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Kürt kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine zaman zaman kısa görüşmeler olsa da tecridin şiddetinde bir gevşeme olmadı. 2019 Yerel Seçimleri öncesi bir tiyatro oynanmak istendi ancak başarılı olunmadı. Bu süre boyunca Öcalan’ın diri diri gömülmesini gündemine almayan, dert etmeyen Selvi’yi birden Öcalan merakı sardı.
Selvi’nin içinde bulunduğu durum ve söylediklerine nereden bakarsan bak tutarsızlık. Kendisinin dahi inanmadığı, başı sonu birbiriyle çelişen cümle mahiyeti dahi taşımayan, harf kalabalığıyla cin olmadan adam çarpmaya çalışıyor. Kendini çok “zeki” ve herkesi “akılsız” zannettiği için söyledikleriyle hem kendisi hem de kendisine talimat verenlerin içine düştüğü gülünç aciziyeti dahi idrak edemiyor. Peki gerçekten Öcalan’dan dolayı tedirgin olanlar, etekleri tutuşanlar, korkuya kapılanlar var mı? Elbette var. Selvi’nin kafa karışıklığı dahi buna en iyi kanıttır. Biraz açalım;
AKP-MHP iktidarı ülkeyi anayasasızlaştırarak sonsuza kadar kendilerinin iktidarda tutacak bir tek adam rejimi kurmaya çalıştı. Devletin tüm olanaklarını içerde ve dışarıda Kürtler başta olmak üzere demokratik çevrelere karşı kullandı. Şiddetin her türünü denedi. Tüm bunlar 5 Nisan 2015 tarihinden sonra Öcalan’a yönelik tecridi devreye koyarak başlattı. Yedi yılın sonunda gelinen aşamada ülke derin bir ekonomik çöküşün içine girdi, iktidar siyasi ve toplumsal krizlerle boğuşuyor. Siyasal İslamcılığın en “parlak” örneği olarak lanse edilen AKP iktidarı iflas etti.
Kamuoyu araştırmaları, sokağın feryadı, derinleşen çoklu krizler iktidarın ayakta kalma mecalinin kalmadığını açıkça gösteriyor. İktidarının ve gayri resmi sözcülerinin etekleri tutuşmuş, tedirginlik içindeler. Ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Tutunacak bir dal, sığınacak bir liman arıyorlar. Ne yazık ki geçen süre zarfında iktidarın hırsına ve kibrine o kadar kapıldılar ki el attıkları her şeyi kirlettiler. İnsani olan her şeye karşı günah işlediler. Geçtikleri her yeri harabeye çevirdiler ve su içtikleri kabı fütursuzca kirlettiler. Bu nedenle attıkları her adım daha fazla batmalarına neden oluyor, söyledikleri her sözle daha gülünç hale geliyorlar.
Seçime bir yıldan az süre kaldı. Ülke seçim sathı mahalline girmiş vaziyette. Süre daraldıkça iktidarın ve Selvigillerin etekleri daha fazla tutuşuyor, tedirginlikleri artıyor. Bir çare, bir umut sağa sola çare dileniyorlar. Akıllarınca Öcalan’ı ellerinde bir, “koz” olarak görüyorlar. 2019 Mart Mahalli Seçimleri’nde de aynı hinliği denediler ancak Öcalan’ın ne dediğini, neyle neyi kastettiğini dahi anlamadan hüsrana uğradılar. Öyle anlaşılıyor ki çaresiz kalan iktidar yumurta kapıya dayandıkça yine Öcalan’a müracaat etmek istiyor. Bunun için yol yapıyor, zemin hazırlıyor.
Selvi ve iktidar yandaşı yazarların kırk dereden su getirerek sözü Öcalan’a getirmelerinin sebebi bu. İktidarın sadece bununla sınırlı kalmadığını tahmin etmek de zor değil. Son olarak Mayıs ayında Öcalan’a tecrit içinde tecrit anlamına gelen disiplin cezası verildiği avukatlarınca kamuoyuna duyuruldu. Yedi yıldır dışarıyla bir iki temas dışında ilişkisi kesilen Öcalan’a neden tecrit içinde tecrit uygulanır? Elbette tahmin etmek zor değil. İktidarın Öcalan’la görüşüp görüşmediğini bilmiyoruz ancak Öcalan’a ciddi bir şantajın olduğu kesin. Şantaj sonuç vermeyince de tecrit içinde tecrit uygulamaları sürdürüyor.
Peki Öcalan’a neyle şantaj yapılıyor? Elbette Kürt halkına yönelik içerde ve dışarıda sürdürülen savaş konseptiyle. Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılar, Kuzey ve Doğu Suriye, Mahmur Kampı’na, Şengal’e yönelik hava saldırıları ve işgal tehditleri, içerde Kürtlere yönelik cadı avı, HDP’nin kapatılma davası gibi bir çok konu iktidar tarafından Öcalan’a karşı şantaj olarak kullanıldığını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Bununla tutuşan eteklerini söndürmeye çalışıyor. Selvi son yazısında kendinden emin Öcalan’la kısa sürede görüşmenin olacağını söylüyor. Olabilir. Öcalan’ın avukatları ve ailesinin ziyaretine izin verilebilir.
İktidarın daha önce de böyle hinlikleri oldu. Toplumda tekrar bir çözüm umudu ve havası oluşturma ve bu umudu sömürmek için benzer adımlar atmak isteyecektir. Ancak bunun farkında da olması gerekir. Diyalektik kuralıdır. Aynı suda iki defa yıkanılmaz. Köprünün altında çok sular geçti. Hiçbir şey olmamış gibi tekrar bir çözüm umudu oluşturmak da en az Öcalan ile HDP’yi karşı karşıya getirme çabası kadar anlamsızdır. İktidar o itibarı da, gücü de, tarihi fırsatı da elinin tersiyle iterek çoktan heba etti. AKP-MHP iktidarının da, Selvigillerin sözlerine de halkların karnı tok. Tekrar etmek de fayda olabilir, evet görüşme olabilir.
Önemli olan nasıl bir sonuç vereceğidir. Vereceği sonucu kestirmek de çok zor değil. İktidarın hinlikleri konusunda Öcalan daha önce birçok defa uyarılarda bulundu. Kendisini ve Kürt meselesi gibi tarihsel bir olguya basit yaklaşanların kaybedeceğini söyledi. Dolayısıyla Selvi’ye Öcalan’ı gündemleştirme görevi verenler eğer seçim yaklaştı diye Öcalan ile bir iki görüşme sağlayarak istediklerini alacaklarını zannediyorlarsa büyük yanılıyorlar. Hele ki Öcalan ile HDP’yi ya da fikriyatının etkili olduğu herhangi bir yapıyı karşı karşıya getirme umudu beyhudedir.
Bunu anlamak için şu basit gerçeği görmek yeterlidir. Bir yandan yedi yıldır mutlak tecrit altında tutulan, toplumdan soyutlanan, etkisiz kılınmaya çalışılan bir Öcalan var, öte yandan yedi yıldır devletin tüm olanaklarını bu amacı gerçekleştirmek için kullanan bir iktidar var. Gelinen nokta çoklu kriz içinde etekleri tutuşan iktidarın tekrar yedi yıl öncesine dönerek Öcalan’la görüşme sağlamak, kendisine müracaat etmek ve destek istemek. Demek ki bunca tecride, baskıya ve şantaja rağmen Öcalan’ın etkisinden, sözünün değerinden ve pozisyonunda bir zayıflık yaşanmamış. Aksine mutlak tecridi uygulayanların suyu ısınmış, etekleri tutuşmuş ve korku etraflarını sarmıştır.
Yani etekleri tutuşan, tedirgin olan, korku sarmalında olan HDP’liler değil aksine Selvi ve kendisine Öcalan’ı gündemleştirme talimat verenlerin kendisidir. Çabalarının da, manipülasyonlarının da bir lakırdıdan öte anlama sahip olmadığını yaşayarak göreceğiz.