Seçim süreçleri hep tantanalı geçer ama bir o kadar da heyecanlıdır… Bu süreçler yeni başlangıçlar için umut verir. Hele ki Türkiye gibi gündemin anlık değiştiği bir ülkede yaşıyorsanız heyecan iki katına çıkar. Kararsızların durumu netleşir, belirsizlikler yavaş yavaş netliğe kavuşur. Seçim sürecinde yaşananlar toplumun beklentileri daha fazla artırır. Bu beklentiyi yaratan iktidar değil muhalefettir. Zaten yıllardır yönetimde olan zümreden umduğunu bulamayanlar, yeni bir şey söyleyip onu gerçekten uygulayabilecek olanlara sırtını dayar. Dolayısıyla; seçim süreçlerinde yönetimde olanlardan değil, iktidarı eleştiren muhalefetten beklentiler çok daha fazladır.
Muhalefet de iktidardan farklı bir söz söylemek, umut yaratmak, değişimin olabilirliği üzerine stratejiler üretmek için çıkar siyaset sahnesine. Her ne kadar politika yapmak, Türkiye’de erkek alanı olarak görülse de seçimlerde kilit rol oynamak için belli kesimlerin oylarına talip olunur. Bu kesimlerin başında da toplumun en dinamik iki grubu olan kadınlar ve gençler gelir. Kadınlar ve gençler için hakiki vaatlerde bulunan siyasi partiler, seçim yarışında da rengini belli eder.
Şimdi gelelim; Türkiye’deki siyasi parti ya da ittifakların kadınlar için sunduğu vaatlere; Millet İttifakı kadınlara dair seçim vaatlerini yaklaşık 2 ay önce yaptığı toplantıyla mutabakat metninde açıklamıştı. Ona dair değerlendirmelerimi şu linkten okuyabilirsiniz:
HDP’nin de içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı henüz ortak bir mutabakat metni açıklamış değil. Ancak; Yeşil Sol Parti ile seçimlere girecek olan HDP, önümüzdeki günlerde seçim startını vereceği beyanname toplantısında politikalarını açıklayacak. Kendisini bir kadın partisi olarak adlandıran HDP’nin beyannamesinde kadınlara dair ne söyleyeceği yapacağı toplantıda belli olacak.
Son olarak; Yeniden Refah Partisi’nin, AKP’nin başını çektiği Cumhur İttifakı’na dahil olmamasına neden olan ve bu yüzden ortak bir tutum belgesi açıklayamadıkları bir kriz yaşanmıştı. Krizin nedeni ise yine kadınları ilgilendiren bir konu: 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’du. Çünkü bu kanun, İstanbul Sözleşmesi’nden sonra kadına dönük şiddetin önlenmesi için faili uzaklaştırma, cezalandırma, kadınların güvenli yerlerde yaşamalarının önünü açma gibi kadınlara olanaklar sunuyor. 6284 de tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi kadın örgütlerinin mücadeleleriyle iktidarı zorlaması sonucu yasalaşan bir kadın kazanımıdır. Peki, bu yasada Siyasal İslamcı erkekleri bu kadar rahatsız eden nedir? Kısa bir özet geçelim.
Bir kere altını çizerek söyleyelim ki; yasa AKP’nin kadınlara bir lütfu değildir. 2012 yılında demokratik bir Türkiye iddiasıyla yola çıkan iktidarın o dönem kadın örgütleri ve kurumlarının görüş ve önerilerini de alarak ki kendince meşrulaştırmak adına içine “Ailenin Korunması” kavramını koyarak kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla çıkardığı bir yasa. Yasa, kadın mücadelesi için anlamı olan bir tarihte yani 8 Mart 2012’da mecliste kabul edildi. Yasanın genel anlamda amacı; şiddet gören ya da şiddet tehdidi altında olan kadın, çocuk, aile bireylerinin korunması ve bu kişileri hedef alan şiddetin önlenmesi için alınacak önlemleri düzenlemektir. Uygulanabilirliği bir yana, şiddeti önlemek için çok kapsamlı öneriler de sunuyor.
Örneğin; önleyici tedbirler arasında şiddet uygulayan kişinin tehdit, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, müşterek konuttan veya korunan kişinin bulunduğu ev, işyeri, okuldan derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, gibi çok kapsamlı koruyucu önlemler sunuyor. Tam da bu noktada “babalar mağdur” diyerek kadına yönelik her türlü şiddeti reva gören erkek ittifak cenahı bu koruma tedbirlerine itiraz ediyor. Yeniden Refah Partisi Başkanı Fatih Erbakan itiraz gerekçesi olarak da şunu belirtiyor: “Yıkılan bu yuvaların, babasız kalan bu çocukların günahına ortak olmayın.”
Cumhur İttifakı ile aralarında mutabakat sağlanamadığı için krize neden olan 6284 sayılı yasanın kaldırılması konusunda kimi AKP’liler de rahatsızlıklarını dile getirmişti. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, TBMM’de yaptığı açıklamada “Bizim için önemli bir konudur ve 6284 kırmızı çizgimizdir” demişti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da konunun “tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez” ifadelerini kullanmıştı.
Şimdi konu başa döndü. Kriz aşılmış olacak ki, AKP ile Yeniden Refah Partisi arasında imzalanan ittifak protokolünde kullanılan ifadeler şaşırtmadı. Cinsiyetçi, homofobik, erkek bir ittifaktan beklentiler, tam da kadınlara düşman bir metinle karşımıza çıktı. Neymiş? 6284 sayılı yasa aile kurumunu bozuyormuş da içinde bazı değişiklikler yapılacakmış! Yasanın direkt adı verilmese de adından “mevcut yasa” olarak bahsedilen 6284’e dair mutabakat metninde, “Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı fiillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir” ifadelerine yer verildi.
Kadına yönelik şiddetin arttığı iktidarları döneminde İstanbul Sözleşmesi’ni, “şiddeti önlemiyor” bahanesiyle yürürlükten çıkarılmışken ellerinde kalan tek vaatlerinin dahi ortadan kaldırılması AKP’de krizler yaratır mı yaratmaz mı bu biz kadınları ilgilendiren bir durum değildir. Bizi ilgilendiren kısmı şu: 6284 yasasının kaldırılması demek, bahsedilen “mağdur babaların” cezasızlık politikalarından güç alıp daha fazla kadına şiddet uygulaması demek. Dolayısıyla seçime sayılı günler kalırken özellikle muhalefetin 6284 sayılı yasayı da aşacak politikalarla kadın seçmenlerin karşısına çıkması önemli olacaktır. Keza; iyi bir muhalefet ile kadınların değiştirme gücü, kadın düşmanı bu ittifakı göndermeye yetecektir.
Zuhal Atlan kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Çeşitli medya yayın organlarında, Mezopotamya Ajansı’nda ve KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, haber şefi, editör olarak çalıştı. Kadınların hak mücadelesine ilişkin çalışıyor.