HDP Eş Genel Başkanı Sancar ve beraberindeki heyet Adana’daki ziyaretleri sırasında yaptığı konuşmada “1999 Marmara depremini hatırlarsak, orada tam bir dayanışma seferberliği vardı ve çok sayıda insanımız bu şekilde kurtarılabilmişti enkaz altından” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın Maraş merkezli depremlerden etkilenen kentlere gerçekleştirdiği ziyaretler devam ediyor.
Bugün Adana’da depremden etkilenen yurttaşları ziyaret eden Sancar ve beraberindeki heyet, Adana Şehir Hastanesi’nde yaralıları ve Çukurova ilçesine bağlı Yurt Mahallesi’ndeki enkazları ziyaret etti. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve CHP Milletvekili Levent Gök ile görüşerek çalışmalar hakkında bilgi aldı.
‘Kurtarma çalışmalarının gecikmesi can kayıplarını artırdı’
Sancar, gerçekleştirdiği ziyaretlere dair şunları söyledi:
Hiçbir deprem tek başına bu kadar can kaybına ve yıkıma yol açmaz. Bir doğal afet olan depremleri, toplumsal felakete ve insanlık trajedisine dönüştüren şey bizatihi iktidarlardır, siyasi düzenlerdir.
Buradaki kayıpların fazlalığının ve yıkımın büyüklüğünün iki nedeni olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kadar çok sayıdaki binanın yıkılmış olması öncelikle ranta dayalı imar ve şehir politikalarının sonucudur. Aynı şekilde yolsuzluk ve denetimsizlik de bu kadar sayıda binanın yıkılmasında çok önemli bir etkendir. Bundan da siyasi iktidar sorumludur.
Bugüne kadar alınmayan tedbirler, buraya aktarılmayan kaynaklar, yapılmayan hazırlıklar yıkımın boyutlarının bu kadar büyük olmasının temel sebebidir. Deprem gerçekleştikten sonra acil yardım ve kurtarma çalışmalarının gecikmiş olması, hatta birçok yerde hiç yapılmamış olması da can kayıplarını artırmıştır. Hem de kurtarılabilecek binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştır.
‘İlk anda hızla müdahale edilebilseydi belki binlerce canımız aramızda olacaktı’
Dün Antakya ziyaretini gerçekleştirdiklerini ifade eden Sancar, şunları aktardı:
Bölgede belediye başkanın verdiği bilgiye göre 2600 civarında bina çökmüş, yıkılmış ve sadece bunların yüzde 2’sinde kurtarma çalışmaları yapılmış.
Biz de dün orada kurtarma çalışması adına ciddi herhangi bir faaliyet görmedik. İlk anda hızla müdahale edilebilseydi belki binlerce canımız aramızda olacaktı, yaşıyor olacaktı. Evleri yıkılan veya hasar gören insanlarımız sokaklarda; çadır yok, su yok, battaniye yok, gıda yok. Kısacası acil hiçbir ihtiyaç karşılanmıyor.
‘Sivil dayanışmaya izin verilseydi kayıplar daha az olacaktı’
Sancar, 1999 Marmara Depremi’ndeki dayanışma seferberliğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
Eğer gerçekten büyük bir sivil dayanışmaya izin verilseydi, kayıplar daha az olacaktı. Ama iktidar sivil dayanışmayı da engelliyor. 1999 Marmara depremini hatırlarsak, orada tam bir dayanışma seferberliği vardı ve çok sayıda insanımız bu şekilde kurtarılabilmişti enkaz altından. Şimdi ise iktidar böyle bir dayanışma ağının kurulmasına engel oluyor. İnsanlar acil ihtiyaçları beklerken iktidarın bunları karşılamaması bir yana, karşılayabilecek girişimleri de engellemesi asla kabul edilemez. Bütün bu sorumluluk ortadayken, acı bu kadar büyük, yıkım bu kadar ağırken bir de üstüne OHAL ilan ediliyor.
‘Meclis’te OHAL ilanına hayır diyeceğiz’
OHAL ilan etmenin hiçbir haklı ve meşru gerekçesi olmadığını söyleyen Sancar, şunları kaydetti:
Olağan hukuk düzeni içerisinde mevcut yetkiler kullanılarak ve imkanlar seferber edilerek tedbirler hızla alınabilirdi. Hala da alınabilir. OHAL ilanı, en fazla iktidarın sorumluluğunu gizlemek için kullanılacak bir düzen. Biz yarın Meclis’e gelecek olan OHAL kararnamesini reddedeceğiz. OHAL ilanına hayır diyeceğiz.
Dayanışma bilinci ve isteği halkımızda yüksek. Fakat bunları yardım bekleyen mağdurlara ulaştırma konusunda engeller çıkarılıyor. Bu engellere rağmen bizler dayanışmayı büyütmek zorundayız. Çünkü önümüzde çok zor bir dönem var.
‘İnsanlarımızın üzerine yıkılan çürümüş düzendir’
“Rant, yolsuzluk ve denetimsizlik düzeni insanlarımızın üzerine çökmüştür” diyen Sancar, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
Bu düzeni değiştirmemiz gerekiyor. Bunu herkes el ele vererek, güçlerimizi birleştirerek başaracağız. Yıkılan sadece evlerimiz değil insanlarımızın üzerine yıkılan bizatihi bu çürümüş düzendir. Bundan sonra başka felaketler yaşanmaması için bu düzeni değiştirmek sorumluluğumuz var. Başka felaketler yaşamamak için bu bozuk düzeni, ranta ve talana dayalı bu düzeni ve bunun yürütücüsü iktidarı değiştirmemiz gerekiyor.