Semra Güzel… HDP Diyarbakır Milletvekili. Geçtiğimiz Şubat ayında iktidarın kalemşorları tarafından bazı fotoğrafları basına servis edildi. Fotoğraflarda Güzel’in üniversitede tanıştığı ve nişanlısı olduğu söylediği Volkan Bora adlı PKK’li ile yan yana verdiği pozlar vardı.
O fotoğraflardan sonra Güzel şahsında HDP ve mücadelesine yönelik karalama kampanyaları başlatıldı, cinsiyetçi hakaretler, linç edilmeler, fotoğrafları farklı farklı şekillerde servis etmeler, HDP’li vekilleri hedef göstermeler… O günden sonra Güzel’in alelacele dokunulmazlığı kaldırıldı, evine baskın yapıldı ancak evde olmadığı açıklaması yapıldı.
Semra Güzel şu sıralar yine iktidarın hedefinde. Medyası aracılığıyla peruklu ve başka birinin kimliğini kullanarak Edirne’den yurtdışına kaçtığı iddiaları dolaşıp durdu. İçişleri Bakanı’nın tweet ile duyurduğu haber, kısa sürede yayıldı ve troller tarafından hakkında karalama kampanyaları başlatıldı. O da yetmedi Güzel’in iki polis tarafından başının zorla eğdirildiği, ellerinin ters kelepçe ile bağlandığı video basına servis edildi.
Hala milletvekilliği devam eden birine bu muamelenin yapılması hiç şüphesiz Kürt halkına, kadınlara, temsil ettiği HDP’ye yönelik bir şantaj, bir tehdittir. Kaldı ki devlet erkânı, Kürt kadınlar üzerindeki bu uygulamaları yıllarca deniyor. Mücadele eden, direnen, baş eğmeyen Kürt kadınlar her dönem iktidarların hedefi oldu, AKP döneminde ise en üst safhaya çıktı ve bunlar aleni yapılarak irade kırma adına sosyal medya hesaplarından paylaşıldı.
Sokağa çıkma yasakları döneminde öldürülen kadınların çıplak bedenlerinin sergilenmesinden tutalım, “çivilerim” diyerek milletvekilini tehdit etmesine kadar hep aynı politikaların ürünü. Sadece son 2 yılda Kürt kadın siyasetçilere yapılan kötü muameleye bakacak olursak;
- Kürt kadın siyasetçi Rojbin Çetin köpekli işkenceye maruz bırakılmıştı.
- HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, polisin “çivilerim seni” sözleriyle tehdit edilmişti.
- DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, polis şiddetine tepki gösterdiği için günlerce troll saldırısına uğramış ve daha sonra dokunulmazlığının kaldırılması için dosyası komisyona gelmişti.
Yukarıda sıraladıklarım sadece birkaçı. Tüm iktidarların denediği ama başaramadığı bu muamelenin benzeri Semra Güzel’e yapıldı. Semra’nın “suçu” önce bir insanı sevmesi, ikincisi Kürt olması, üçüncüsü kadın olması, dördüncüsü HDP’de siyaset yapması… Bunların hepsini yan yana koyduğumuzda Semra Güzel’e reva görülen “peruk takarak kaçması” şeklinde itibarsızlaştırması oldu. İtibarsızlaştırılmak istenen sadece Güzel değil, Kürt kadınlar oldu.
Devlet dediğimiz “Leviathan”ın kendisi bu politikaları uygularken kendini meşrulaştırma üzerinde konumlandırır. “Devletin varlığı için her şey mubahtır” anlayışının bir sonucu olarak Semra Güzel’e yapılan da açık bir şekilde faşizmdir, düşmanlıktır. Bunun başka herhangi bir açıklaması olamaz. Ha pardon başka ve önemli bir açıklaması daha var: Kadın düşmanlığı! Servis edilen fotoğrafı incelediğimizde – gözleri kapalı, gözlüklü ve kızıl saçlı- canavarlaştırılmaya çalışılan bir figür görüyoruz. Bu fotoğraftaki kişi “cadılaştırılarak” toplumun ondan nefret etmesi isteniyor.
Semra Güzel’e bunlar yapılırken bizler nasıl tepkiler veriyoruz: Çok cılız! Sadece sosyal medya üzerinden birkaç tweet ve kısa bir açıklama. Güçlü bir tepki gösterilmedikçe bu saldırıların daha fazlasına maruz kalacağımız aşikar. Çünkü egemenin kendi koltuğunu sağlamlaştırmak ve muhafazakar kitlesini elinde tutmak için “kanunlara” sığınarak yapmayacağı muamele yok!
HDP Hakkari Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in, evinden zorla götürüldüğü sırada “Hiçbir yere gitmiyoruz, siyaset yapmaya devam edeceğiz” sözlerini hatırlayalım ya da TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, yaptığı savunmasında, “Devlet ona tapmamı istiyor ama ben tapmıyorum. Ben Kürt’üm, kadınım, buradayım” sözlerini…
Belki satır aralarında okuduğumuz bu sözler, Semra Güzel’e yapılanlar karşısında bizlerin neler yapması gerektiğini özetliyor.