Pegasus Havayolları işçileri, 2021 ilk aylarından itibaren DİSK’e bağlı Nakliyat İş sendikasına üye olmaya başladılar. Şirkette kime dokunsanız bin ah işitildiğinden sendikaya duyulan ihtiyaç son yıllarda elle tutulur gözle görülür haldeydi, o nedenle özellikle havaalanı içinde, yolcu hizmetleri bölümlerinde çalışan önemli sayıda işçi sendikaya üye oldu. Nakliyat-İş, diğer çoğu sendikanın aksine işçi parasıyla makam arabalarında, lüks otellerde boy gösterenler gibi değildi, güven veriyordu. Kabin memurları ve diğer bölümlerden ilgi ve üyelik yükseliyordu. Tabi bu anayasal hakkın işçilerce kullanılması Pegasus Patronlarının hiç hoşuna gitmedi.
Kendisine “Altın Makas!” denmesinden övünçle bahseden, adeta işçi düşmanı olmakla övünen CEO Mehmet Nane ve onun dalkavukları, sendikalaşmayı engellemek için hemen harekete geçtiler. Pandemi ve kış dönemlerinde sık sık uyguladıkları “ücretsiz izinlerle” de yetinmeyip, 80’i sendika üyesi 106 işçiyi işten attılar. İşçi kıyımını, sendikaya üye oldukları için değil “performans düşüklüğü” ve benzeri kem kümlerle açıklamaya çalışarak komik de oldular. Şimdi yalanları ve M. Nane’nin o, “demokrat,” hatta kadın işçi istihdamına öncelik veren maskesi ardındaki asıl yüzü mahkemece de onanmış oldu. İşçiler, açtıkları işe iade davasını, hem de “sendikaya üye oldukları için” işten atıldıklarını da ispatlayarak kazandılar. Bu zafer sadece işlerini kaybeden değil bütün işçiler için çok önemli bir içtihat ve kazanım. Öncelikle başta dayanışmayı ve mücadeleyi bırakmayan işçiler ve avukatları olmak üzere emeği geçen herkesi alkışlıyoruz…
Bu arada Pagasus CEO’su M. Nane, (IATA) Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. Seçimi yapan işçiler değil kuşkusuz! Aslında bu tür başkanlıklar sembolik makamlar olduğundan kulis faaliyetiyle, mason dayanışmalarıyla, yukardan kararlarla dağıtılıyor. Sivil havacılık patronları birbirlerine sık sık böyle “ödüller” sunuyorlar. Çoğunlukla uçak alımlarına bağlı olarak, Airbus veya Boeing gibi tekeller, karlı uçak alımlarının imzacılarını ödüllendirip sırtlarını sıvazlıyorlar. Uçak alımlarında, şirket yönetim kurullarına verilen “komisyonlar” (“meşru rüşvet” de denebilir) da böyle. Çoğunlukla yeni anlaşmalar bağlayabilecek ilişkiler böyle kuruluyor. Türk Hava Yolları (THY) ve diğer özel şirketlerin uçaktaki ikramlar gibi konularda ödül haberlerini sık sık duyarız. Şirket yöneticileri veya yardımcıları “En başarılı” sıfatıyla başlayan ve hemen hepsi havacılıkla aslında hiç de ilgisi olmayan alanlarda ödüller alır. Ama ülkemiz kaza riski ve sigorta primleri en yüksek ülkelerden biri olmaktan kurtulamaz bir türlü! Dolayısıyla uçuş emniyeti veya personel memnuniyetiyle ölçülen ödüller bizim ülkemizdeki şirketlere hiç uğramaz! İşçilerinin örgütlenme hakkına saygı, çalışma ve dinlenme sürelerine kümülatif yorgunluğu önleyecek şekilde özen gösterme, dolayısıyla uçuş emniyetini artıran konularda ödül alan bir insan kaynakları veya ekip planlama bölüm başkanına daha rastlayamadık. Sivil Havacılığımızda toplu sözleşme yapılabilen tek şirket THY’dir ve oradaki sendikanın da rengi sapsarıdır ne yazık ki!
Oysa havacılık, takım çalışması gerektiren ve iş güvencesinin çok önemli olduğu iş kollarından biri. Yani, genel müdüründen kaptanına, kabin memurundan, yüklemecesine kadar her kademede samimi bir iş birliği gerekiyor. Ve bu zincir, en zayıf halkası kadar kuvvetli oluyor. Havacılık kültürüyle yoğrulmuş iş yerinde huzurlu elemanlarla çalışan ve 40-50 yıldır tek kaza yapmayan şirketler böyle var oluyor. Bu yüzden Avrupa’da, toplu sözleşmeli çalışma düzeninin olmadığı şirket yok gibidir. Çünkü ancak örgütlü ve toplu pazarlık hakkına, iş güvencesine sahip işçiler, korkusuzca mesleki önceliklerini gözetebilir ve emniyetten taviz vermezler. Aksi halde, işten atılma korkusuyla her türlü kuralsızlığa boyun eğilerek uçuş emniyeti kolaylıkla riske atılabilir. Sendika üyesi olmak bu anlamda anayasal bir hak olmanın yanında uçuş emniyetine katkıdır.
Şimdi Nakliyat İş ve davayı kazanan işçilerin sorumluluğu arttı. Önlerinde iki önemli iş var. Öncelikle bu mahkeme kararını havacılığın evrensel dili İngilizceye çevirip sınıf dayanışmasının gereği olarak IATA çalışanlarını, yeni “Başkanlarını” tanıtan bir mektup göndererek uyarmaları gerek. Belli mi olur Mehmet Nane, yönetim kurulu başkanlık koltuğuna oturur oturmaz çok öğündüğü “Altın Makasını” eline alarak, IATA yönetim binasında tek başına kalmak pahasına sendika üyesi herkesi işten atmaya kalkabilir. Hatta mektuba, işçileri yalandan şirkete kahvaltıya davet ederek atıldıklarını tebliğ etmek gibi “kibar yollar” da izlediğini, kimi kaptanları kabin memurlarını istifa ettirmek için uyguladıkları mobbingin belgelerini eklemeliler. Bu daha önce hiç kazası olmayan Pegasus’un, Nane geldikten sonra neden 2 büyük kaza yaptığını da açıklayabilir!
İkinci önemli iş ise Pegasus’ta toplu sözleşme yetkisini mutlaka elde etmektir. Bu da ülkemizde sendikalaşmanın önündeki engeller ve patronlara tanınan ayrıcalıklar düşünüldüğünde kuşkusuz sabırlı ve uzun soluklu bir mücadele gerektiriyor. Bu kararlılığı gösteren Nakliyat İş ve birlikteliklerini sürdüren işçilerin yanında olmak da bizlere ve havayoluyla seyahat eden herkese düşüyor.