Ana SayfaGüncelBelge: At Üsküdar’ı geçti ama galiba Erdoğan oralarda kaldı

Belge: At Üsküdar’ı geçti ama galiba Erdoğan oralarda kaldı

HABER MERKEZİ – OHAL koşullarında, siyasetçiler cezaevindeyken, Hayır kampanyasına dönük baskılar ortadayken referandumda alınan sonucun Hayır diyenler açısından “müthiş” olduğunu belirten Belge, büyükşehirlerdeki ‘Hayır’ üstünlüğüne dikkat çekerek, bu sonucun daha önceki seçimlere göre durumu tersine çevirdiğini söyledi. Belge, “At Üsküdar’ı geçti ama galiba Erdoğan oralarda kaldı” dedi.

Prof. Dr. Murat Belge, 16 Nisan’da düzenlenen ve sonuçları hakkında hala ‘şaibe’ tartışmalarının sürdüğü referandumu değerlendirdi.

Belge referandumda çıkan sonucun Hayır cephesi açısından yeni bir siyaset alanı açtığını ve yer çekiminin artık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aleyhine işleyeceğini söyledi.

‘At Üsküdar’ı geçti ama Erdoğan oralarda kaldı’

Büyükşehirlerdeki ‘Hayır’ üstünlüğüne dikkat çekerek, bu sonucun daha önceki seçimlere göre durumu tersine çevirdiğini belirten Belge, Erdoğan’ın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözüne atıfta bulunarak, “At Üsküdar’ı geçti ama galiba Erdoğan oralarda kaldı” dedi.

Duvar’dan İrfan Aktan’a konuşan Belge bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:

At Üsküdar’ı geçti ama galiba Erdoğan oralarda kaldı. Sabahın geldiğini haber veren horoz gibi, büyükşehirlerden gelen ses de her zaman bir trendi gösterir. Türkiye’de öteden beri Orta Anadolu ve Batı ayrımı var. Muhafazakâr sağ partiler hep Orta Anadolu’da, Karadeniz’de kuvvetli olmuştur. Ama AKP muhafazakârlığın adeta kaderi olan Orta Anadolu’yu aşıp büyükşehirleri ele geçirmekle çok iftihar ediyordu. Elbette o kaderi büyükşehirlerin çeperlerinde oluşan taşralar üzerinden aşıyordu. Şimdi bu tersine döndü. Dolayısıyla meseleye buradan bakarak söylenecek şeyler var, bir de referandum meselesine bakarak söylenecek şeyler var.

Devlet Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan’a yardım elini uzatmasına ve bu paketin propagandasını yapan AKP-MHP’nin aldığı oylara bakınca, yüzde 10’u geçen bir düşüşleri olduğu görülüyor. Büyükşehirlerin kaybedilmesi ve oy düşüşüne bakınca AKP’nin inişe geçtiğini söylemek mümkün. Ayrıca Bahçeli’nin MHP’yi getirdiği noktayı birçok MHP’li memnuniyetle karşılamadı. Bunun kavgası da bu sonuçtan sonra belli ki devam edecek. MHP seçmeninin Bahçeli’nin beklediği şekilde davranmadığını söyleyebiliriz. Peki, AKP seçmeni ne yaptı? Orada da azımsanmayacak bir oran ya hiç oy vermeyerek veya Hayır diyerek destek çıkmadı.

‘Sonuç Hayır cephesi açısından müthiştir’

OHAL koşullarında, siyasetçiler cezaevindeyken, Hayır kampanyasına dönük baskılar ortadayken referandumda alınan sonucun Hayır diyenler açısından “müthiş” olduğunu belirten Belge, AKP’nin de bu durumun farkında olduğunu söyledi.  AKP’nin bu farkındalıkla baskıları daha da arttıracağı yönündeki yorumlar hakkında ise Belge şunları söyledi:

Evet, ben de öyle düşünüyorum. Erdoğan’ın uzlaşmadan ödü kopuyor. Uzlaşma yoluna giderse bunun yol açabileceği başka ihtimaller var. Öyle anlaşılıyor ki zamanında çok fazla kural çiğnenmiş. Hava yumuşatılır, savaş ortamından çıkılır ve işler normal yolunda gitmeye başlarsa, bu bir sürü baskının da hafiflemesi anlamına gelecektir. O zaman da bu çiğnenmiş kurallar gündeme gelecektir. Bir de anladığım kadarıyla Erdoğan şahsiyeti bu şekilde rahat edebiliyor. 2013’e kadar son derece rahatsız bir iktidar sürdü; şimdi kendini buldu. Bu onun üslubu. Tuzlu su balığıyken derede yaşamaya mecbur bırakılmış ve şimdi tekrar denize kavuşmuş gibi.

‘Yer çekimi artık Erdoğan’ın aleyhine işleyecek’

Belge, Aktan’ın “Şu an toplumun en az yarısı mevcut sisteme rıza göstermiş değil. Sizce bu sürdürülebilir bir otoriter düzen mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

Bunun sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Ama bunu söylediğim zaman “peki ne kadar sürer” diye soracaksın. O konuda net bir öngörüde bulunamam ama 2019’a kadar iki yıllık bir süreç var. Bu sürecin olaylarla dolu olacağını tahmin ediyorum. 2019’a geldiğimizde yapılacak başkanlık seçiminde Erdoğan seçilebilir mi? Mevcut sonuç Erdoğan muhaliflerine cesaret verecek düzeyde. Güven veren bir adam ortaya çıksa, şu anki referandum sonuçları da farklı olabilirdi. Birçok insanın gözünde Erdoğan istenen adam değil. Peki “buna hayır dediğim zaman kime evet diyeceğim” diye sorduğunda ise ortada başka biri yok. Bahçeli mi, Kılıçdaroğlu mu veya bir başkası mı? Bu Erdoğan’ın lehine işleyen bir belirsizlik. Ama buna rağmen gitgide artan otoriter yönetimden rahatsız olanlarla “Erdoğan başımızdan giderse ne yaparız” diye kaygılanan kesimler var. Bu da parti içinde bir çalkantıya sebebiyet verecektir. Bu savaşçı ruhuyla Erdoğan, partisini disipline sokmaya kalkarsa bunlar ters tepebilir. Zaten şu ana kadar birikmiş öfkeleriyle kenara çekilip bekleyen AKP’liler var. Bunlar tekrar devreye girer mi, girerse ne kadar taraftar bulur? Bu referandum, zemini bir tarafa eğdi. Ama bu zemin 5 derece mi, 10 derece mi eğildi, iniş hızlı mı olur yavaş mı, net bir şey söylemek zor. Fakat yer çekimi artık Erdoğan’ın aleyhine işleyecektir.

Türkiye soluna ve Kürt sorununa dair de değerlendirmelerde bulunan Belge bu konuda ise şu değerlendirmelerde bulundu:

Solun nasıl davranacağına karar vermesi lazım. Bence bir siyaset alanı var ama o alan var diye veren de olacak diye bir şey yok. Bir tarafta İslamcılar, bir tarafta Kemalistler, demokrasiye bir alan kalmamış gibi. Dolayısıyla o alanı ancak sol açabilir. Başka türlüsü de olamaz. Zaten vaktiyle ANAP’lı, DYP’li olmuş adamlar AKP’nin bir yerinde duruyorlar. Bu ideolojiyi üretebilecek, yetkinleştirebilecek olan, CHP’nin dışında olmayı bilen bir soldur. Ama böyle olmayı seçecekler mi, yoksa CHP’nin stepnesi olarak mı kalacaklar? CHP zaten “biz buranın değişmez muhalefet partisiyiz ve bu da bizi idare ediyor” diyerek hayatından memnun devam ediyor. Tabii şunu da unutmamak lazım, Chiapas bölgeleri dışında sol dünyanın neresinde parlak ki? Meseleleri koyarsın önüne, sol ve işçi sınıfı gibi bir sorundan başlarsın… Herhalde Marx’ın 1875’te söylediği laf üzerinden kurulamaz bu iş. Nerden nereye geldik, niye böyle olduk, o halde hangi dinamikler… Bunları düşünmeye hazır bir sol görmüyorum ben etrafta. Ama düşünmeye başladığı zaman da bu gerçek bir alandır. Memleketin ihtiyacı da budur.

‘Son şans Selahattin Demirtaş’lardı’

Kürtlerle Türklerin bir arada yaşamasının zora girdiği bir aşamaya geldik. Hükümetin önce “barış yapıyoruz” deyip ondan sonra gidip oraları yerle bir etmesi korkunç. “Ama bunu yapan Erdoğan ve yanındakiler” deniyor da, peki bu toplumdan iki tane insan çıkıp “geçmiş olsun kardeşlerim” demek için gitti mi Diyarbakır’a? Yok öyle bir şey. Son şans Selahattin Demirtaş’lardı. HDP’yi bir Türkiye partisi haline getirip Demirtaş’ta temsil olunan bütün o insani, güler yüzlü özelliklerle, birlikte yaşamı inşa imkânı yaratılmıştı. Ama Erdoğan bu hale getirdi.

Bu röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.




Önceki Haber
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevinin 46. gününde
Sonraki Haber
Prof. Kanadoğlu: BM İnsan Hakları Komitesi’ne yapılacak başvurunun başarı şansı daha yüksek