Ana SayfaManşetÇay var atayım mı iki paket? 

Çay var atayım mı iki paket? 

Reyhan Hacıoğlu


Bir ileri iki geri, iki geri ve iki daha geri… Bir haylidir her şey böyle sanki. Cehennemini kendiyle taşıyor insanlar. Ne odun ne benzin. Her kötü içinde dünyayı yakacak kadar zehir taşıyor. Evet, evet tam olarak böyle. Ve bu yüzden yeryüzü yanıyorsa şayet, kötülerin(!) hatırınadır bunca yaşanan. Can çekişen her canlının alacağı var kuşkusuz. “Eşref-i mahlûkat” mertebesinden mahlûkata son sürat frensiz bir kamyondur artık içinde olduğumuz… Çekilinnn kral uçuyor!

-Çay var, atayım mı iki paket?

-Yok, çocuklar evde aç beni bekler!

Bir “erkek” kaç kadın ölüsü sonra katil oluyor bileniniz var mı?  “Saygın” “adamlar” ve üstelik “yasalar” gözetiminde soluyor bunca hayatlar. Çığlıklarımızdan daha kaç showmene fragman çıkar bilmiyorum ve en kötüsü. 1, 2, 3, 4,… Çetelesi de var ölenlerin. Sayılardan ibaret de olmayan üstelik. Bindiğin dolmuşun, gittiğin işin, yazıldığın kursun, “ev” dediğin cehennemin kaçında her akşam kaç kadın cenazesi kalkıyor da bilemiyorsun! Bildiklerimizse 3. Sayfadan ibaret!

Bacağı açıldıysa şayet yürürken, daha mühim bedeninin parçalanmasından. Bize ait olan bedenlerin bizden öte bir “piyasası” var; “Onun karısı”, “onun kızı”, “onun kız arkadaşı” olarak kullanılan ve şahsi bir anlam taşıdığında adı “arsıza” çıkan. Omurgasızı çoktur bu toprakların, eteğinin boyundan, tırnağının ojesine ve hatta hatta yaptığın alışverişe kadar. Öyle ki mahalle  bakkalı bile senden “sorumlu” olur artık; “kız başına”, ” kadın başına”, “tek başına”, “bir başına” ve sen “erkekler” âleminde bir “emanet” sin ne yazık ki artık! Çok bilirler, çok cesurlar, çok merttirler, çok her şeyden çoklardır kendilerine göre. Başkasının “karsına kızına” da bakmazlar! Oysa bir kadına atfedilen her “sahiplik” eki içinde ciddi bir ölüm tehdidi barındırır. Ne korkunç, bir trajedinin en can alıcı repliği gibi.  Hiç bir erkek karanlık ve tenha bir sokakta bir kadının yürürkenki endişesini anlayamaz ve buna rağmen, kocaman bir cehennem inşa ediliyor her gün!

-Biz yokken kadının adı yoktu.

-Siz varken hiç bu kadar “korumasız” kalmamıştık!

**

Her kötü, öfkesi ve nefreti ile boğar iyileri. İyiler de öyle, keşke sadece izlemekle kalmasa. Kötüler, azlar ve aslında korkaklar ama gel gör ki “örgütlüler”! Kendi cehennemlerini yeryüzüne taşıyan “lanetiler” ki her yerdeler. Ellerinde silahlar ile evleri basıp insanları sıraya dizebiliyor, 21 kurşunla 7 kişiyi katledebiliyorlar, yol kesip kimlik bakabiliyor, insan avına çıkabiliyorlar, cahiller, aptallar, ırkçılar ve daha da kötüsü “iktidarlar”!

-Çay var atayım mı iki paket, hanımla şeyy yaparsınız?

-Yok, yangın var onu seyrediyorum!

Nakaratta kalmış bağırıyor gibi kadın; “Bir başkadır benim memleketim”. Öyle öyle cidden öyle! Van’da sel olsa, hak ettiler oluyor. Kürdistan’da orman yansa vardır devletin bir bildiği oluyor! Ve yine de bütün bunlara rağmen Kürtler oluyor her yangının şüphelisi. Aslında Roma’yı da onlar yaktı bakma! Sezar çok kızınca bunlar da sen misin bize laf atan dediler de Molotof attılar. Üstelik araçla, iki kişiydiler. Yaktılar sonra arabaya binip kaçtılar! Sezar atla tabi, nerdeeen yakalayacak. Düze inince de atlara binip gittiler. Öküz öylece baka kaldı arkalarından… Kar diz boyu tabi. Çok aradılar Allahtan Çorum’da çadırda buldular dövecek Kürtleri ha bir da Altındağ var orda da Suriyelileri.

Tabi o ayrı hikâye, önce topraklarından ediyorlar insanları sonra sırtlarından para kazanıyorlar, bakıyorlar iş ciddi bu kez elbirliği ile hedef gösteriyorlar. Tabi o zaman henüz Survivor yok ama Müge Anlı bir davalar çözüyor aklın şaşar. Atara da atarı var, sonra sen tut aynı adama kaç, tabi Esra Erol çıkardı bunları bir güzel “ahlak” dersi verdi, bir de üstüne toplumsal linç. Ohh mis, bayram diye tepsi tepsi baklava. Cevizin kilosu olmuş bilmem kaç lira, biz bir koli aldık tam 125 TL!!! Anaaa! Tüp dediğin iki günde bitiyor o da etti mi 129 TL! Kastamonu var tabi sarımsağı meşhur, bir gör evler, arabalar insanlar perişan olmuş. Doğanın canına okudular peşkeş çeke çeke, şimdi doğa da intikamını alıyor garibandan. Gerçi Allahtan çay sezonu en azından kapıda da olsa rahat rahat ateş yakar içerler!

Karışık geldi biraz sanki ama düz olursan düz anlarsın. Yani aslında “ablacığım” bütün kötülüklerin yurdudur cehalet dediğin ama fakat Allahtan zekiyiz de anlıyoruz sapla samanı, malla malak olanı! Malın da değeri kalmadı ya zira fiyatlar artınca. Saman hayvanın fiyatını geçti. Var ya en az tarım bakanı kadar bilgim var milli eğitimden. Zaten çok da bilmeye gerek yok. Bir yerde yangın çıkınca 24 saat bekle söner, sönmezse o bu yaptı de, o da tutmazsa bidonla benzin taşıdılar de. Tutar valla tutar sen bilmiyon mu “Bizim çocukları”, deneyimlidirler insan kırdırmaya…

Düşündüm de bütün toplum şiirlere erkeklere yazılmış “Ahmet abi” gibi ve fakat aşk şiirleri ise Mona Roza’ya. Kadınlar ne anlar Allah aşkına memleket şeysinden! Aşk diyorum aşk. Ne güzel duygu ve sadece birine de değil bütün birbirimize aşkla bağlansak keşke. De irin almasa aramızdan. Bir ipin en güçlü yeri kopan yeriymiş şayet doğru bağlanırsa. Norveçliler iyidir düğüm atmakta aslında, ne alakaysa!

-Çay vereyim mi, hararet yaptı sanki ülke gündemi!

-Yok, saol, ilaç kullanıyoruz ülkece!

-Toz mu? Ondan da var biz de, ucuza da sayarız. Yeni getirdik Venezüella’dan.

**

Sevgili, çok sevgilim bir haylidir yazamıyorum. Sanki mektuplarım ele geçecekmiş gibi korkuyorum ve zaten vaktim de olmuyor. Kafamda karışık sayılar ve yazılar, olaylar ve insanlar, mekânlar ve kitaplar bir de karanlık sokaklar var tabi. Toparlanamıyorum, toparlayamıyorum. Bir ölüyle konuşmak çok sağlıklı değilmiş, diyor “normaller”. Ölü kime denir bilmeden ve üstelik…

Şayet sevgilim, su içiyor, yemek yiyor ve konuşuyorsak yeter mi yaşıyoruz demeye?  Ve yaşıyorsak şayet, bu kadar rezilce ve bu kadar kepaze bir ortama nasıl tahammül ediyoruz! Değiştirmek mümkün biliyorum ve fakat biraz dağınığız sanki… Sana söz vermiştim oysa yazmak yok yazmak yok yazmak yok, diye… Ama sevgili, hastalıklar da yaşamaya dair değil mi, dâhil mi yoksa? O zaman neden biri hastalanınca bu kaçışlar! Anlamak güçleşiyor gittikçe, bulanık da görüyorsam bu hiç normal değilmiş. Hastalık diyor, bilmişler!

Bekleme beni artık ve gelmezsem şayet arama da. Çünkü “kayıplar” bulunmuyor burada kolay kolay! Herkesin hashtag’i kendine ve yoruluyorum takip etmekten. Haklısın, belki de bütün yangınlar sıcaklardan çıkıyordur. Kötüler de yoktur aslında ve bitecek her şey; “Bir uyuyup uyanalım” da. Sevgili, çok sevgilim lütfen daha sık yaz. Ki sessizliğin asıl ölüm olduğunu unutmayay/I/ım…

-Çay var atayım mı iki paket, kafa yaptı sanki olanlar?




Önceki Haber
DEDAŞ'ı protesto eden 18 çiftçiye gözaltı
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.