Ana SayfaYazarlarHasan KılıçSiyaset düğümü ve Kürtler (2)

Siyaset düğümü ve Kürtler (2)


Hasan Kılıç


Bir önceki yazıda Türkiye’de siyaset düğümünün belirginleştiği ve bu düğümün çözümünde Kürtlerin kritik rollere sahip olduğunu ifade ettik.

Cumhur ve Millet İttifakı’nın oylarının baş başa gittiği ve seçim gündemi ile değişim taleplerinin kamuoyunun ayrılmaz bir parçası haline geldiği siyaset zemini bir düğüme de sistem içi dengeler açısından tanık oluyor. Kürt oylarının Türkiye’nin her bir köşesinde hem yerel hem de genel siyasette bu düğümün hangi tarafa doğru çözüleceğini belirleyeceği gün geçtikçe daha fazla kabul ediliyor.

Elbette bu kabul tek yönlü değil, çok yönlü işliyor. 31 Mart ve 23 Haziran 2019’da HDP’nin desteği ile Cumhur İttifakı’na kaybettiren Millet İttifakı’nın erken seçim çağrıları altında Kürtlerle ve HDP tabanı ile temasında biçim değiştirdiği gözleniyor. Görünen o ki, İyi Parti angajmanı ve Kürtlere karşı geleneksel hale gelen epistemik krizi sebepleriyle HDP ile doğrudan ilişkilenmeyen CHP, “HDP’siz Kürt Seçmene Ulaşma” inancını büyütmeye ve bu şekilde Kürtlerden oy alarak Cumhur İttifakına karşı zafer elde etmenin yollarını arıyor. Bu strateji ile bir yandan İyi Parti angajmanını ihlal etmemeyi diğer yandan kendi tabanında çıkacak olası çatlaklara karşı savunma pozisyonunda kalmayı çıkar yol olarak görüyor. Öte yandan daha önce AKP tabanına dahil olmuş Kürtlere de “Genişletilmiş Millet İttifakı”nın olası adayları Deva ve Gelecek Partileri ile göz kırparak iddiasını güçlendirme opsiyonunu elde tutuyor.

Bu stratejinin, yani HDP olmadan Kürt seçmene ulaşma amacının ne kadar başarılı olduğunu zaman gösterecek. Fakat zamanı beklemeden gördüğümüz bir gerçek, bir de karşı hamle var. Gerçek şu ki; Türkiye’de siyaset iddiasını taşıyan her hamle, merkezine Kürtleri aldığında kurucu siyaset bir momenti var eder. Bu kurucu siyaset, sadece hamle sahibini değil tüm aktörleri hamle yapmaya yöneltir. Erdoğan’ın ani Diyarbakır ziyareti ve sonrasında AKP’lilerin Kürtlere yönelik söylemlerine bir de bu nazardan bakmak gerekir. Yani Erdoğan, CHP’nin hamlesine karşı şu iddiayı taşıyor: ‘HDP olmadan Kürt seçmen üzerinden bir yarış olacaksa, varım’ diyor. Dolayısıyla karşı hamlesini yapıyor. Kürt Sorununu yeniden tanıyabileceğine dair imalara hizmet retoriğini ekliyor. Din üzerinden rıza üretme potansiyelini işlevsel kılacağının işaretlerini veriyor. CHP’nin İyi Parti angajmanına karşı sınırlarını görüyor ve stratejisine karşı meydan okuyan hamle üretiyor.

Oysa CHP gerek sandık siyaseti gerekse de demokratik kurucu siyaset açısından doğru bir hamle yapmıyor. Çünkü bir yandan HDP ile Kürtler arasındaki güçlü bağları görmezden geliyor diğer yandan HDP’nin siyasetteki dengeleri değiştirecek kurucu hamleleri yapmaktaki siyasi cesaretini hafife alıyor. Erdoğan da bu yanlış hamleyi görerek siyasetin yeni düzlemine dair davetiyeye gönülden ‘evet’ diyor. Erdoğan, HDP tabanı sabit tutulduğunda CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun olası rakip olarak öne çıkmasına karşı kendisine güveniyor. Erdoğan pragmatizminin CHP’nin limitleri karşısında başarılı çıkacağına inanıyor.

Siyasetteki düğümler ne CHP’nin söz konusu stratejisi ile ne de Erdoğan’ın CHP’ye meydan okuması ile çözüme uğrayabilir. Kuşkusuz ki, HDP bu düğümün hangi yöne doğru çözüleceğinde belirleyici role sahip. Ve fakat bu çözüm, sadece HDP’nin bir tarafı desteklemesi ile ya da iki tarafın HDP’siz bir alanda mücadelesi ile gerçekleşebilecek gibi durmuyor. Bunun yerine bir sonraki yazıda HDP’nin Kürt Sorununu bagajında taşıyarak Türkiye siyasetindeki düğümü kendi hikayesine sahip çıkarak nasıl çözebileceği ihtimalleri üzerinde duracağız.




Önceki Haber
İsrail duyurdu: Üçüncü dozun koruma oranı 4 kat daha fazla
Sonraki Haber
Rusya: Türkiye ile yakında yeni S-400 anlaşması imzalanacak