Erdal Doğan
Savaş, seferberlik, çatışma, şiddet, zorunlu göç, tehcir, kıyım, katliam, açlık, yoksulluk, soykırım bu coğrafyanın lanetli kaderi gibi! Ne kadar kader gibi görülse de bu kaderden muzdarip bu coğrafya insanı. Çünkü en çok onları can evinden vurur ve tedirgin eder. Özellikle de yurdundan uzağa düşmüş diasporasını daha derinden sarsar. Ne de olsa tüm bu olup bitenleri iliklerine kadar yaşarlar.
2014 yıllından beri tırmandırılan Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim uzun oynanan bir satranç oyunu sonrası Rusya’nın saldırısına evrildi. NATO’nun yayılmacı hamlelerine karşı Rusya/Putin’in 22/2/2022 tarihindeki yorumdan çok durumu özetleyen ve taleplerini ileten 4 şart öne sürmesinden 2 gün sonra uluslararası hukuku ve Minsk antlaşmasını ihlal ederek Ukrayna’ya saldırmıştır.
Putin’in öne sürdüğü şartlar şunlardı: “Birincisi, herkesin yapması gereken şey, Sivastopol ve Kırım’da yaşayan insanların iradesini tanımaktır. İkincisi, Ukrayna’nın NATO’ya alınmasına kesinlikle itiraz ediyoruz, çünkü bu bizim için bir tehdit oluşturuyor. Bu soruna en iyi çözüm Kiev yetkililerinin NATO’ya katılmayı reddetmeleri ve tarafsızlık fikrini hayata geçirmeleridir. Üçüncüsü ki güncelliğini artık kaybetti, Donbas sorununun barışçıl müzakerelerle çözülmesi ve Minsk Anlaşmalarının uygulanması gerekliliği. En önemlisi ise dördüncüsü, sözde ortaklarımız mevcut Kiev makamlarına modern silahlar sevk ederse, yukarıda söylenen her şey bir saniyede tersine çevrilebilir. Bu nedenle en önemli nokta Ukrayna’nın askerden arındırılmasıdır.”
Sovyet zamanlarından beri, Ukrayna’nın oldukça geniş nükleer yeterliliklere sahip olduğunu hatırlatan Putin, bu ülkede sadece uranyum zenginleştirme sistemlerinin eksik olduğunu, ancak bunun bir teknoloji meselesi, olduğunu Ukrayna için de bunun çözülemez bir problem olmadığını ve bunu oldukça basit bir şekilde çözebileceğini ve Ukrayna’da taktik nükleer silahların görünmesinin bile Rusya için stratejik bir tehdit anlamına geleceğini ifade etmesinden 2 gün sonra saldırıyı başlatmış oldu. (Konuyla ilgili haber için burayı tıklayabilirsiniz)
Aylardır gerilen bölgede taraflar yaptıkları hamlelerle çözüm üretmekten çok savaşın patlak vermesine seyirci kaldı. Bu açıklamaya kadar sorunun öte tarafındaki birinci muhataplar ise bazı yaptırımlarla Rusya’yı taleplerinden vazgeçirecekleri aldatmasıyla dünya kamuoyunu oyalayıp durdu. Halbuki Rusya’ya böylesi yaptırımların esamesinin bile okunamayacağını geçmiş örneklerden en iyi bilen Batı’nın kendisi. Onlar da savaşın çıkmasını Avrupa ve bölge coğrafyaya taşımayı adeta tercih etmişlerdir.
Savaşın öncelikli kurbanları elbette cephedeki Ukrayna ve Rusya halklarıdır. Fakat bu savaşın devamı halinde tüm bölge halklarını doğrudan etkileyeceği şüphesizdir. Özellikle savaş bütçesi ile yönetilen Türkiye’nin enerji, gıda ve turizme olan ihtiyacı Avrupa ve Karadeniz ülkelerinden daha kırılgan ve zayıf bir ekonomiye sahip olduğu düşünülürse etki dalgası çok daha büyük olacak ve halkın yaşam koşulları daha da zorlaşacaktır. Savaş başladıktan sonra da kim kışkırttı kim başlattı tartışmaları ise yalnızca savaşı ve yıkımı sürdürmekten başka hiçbir bir amaca hizmet etmeyecektir. Birincil öncelik yayılmacı NATO’nun yayılmasını durdurması, Rusya’nın saldırılarını sonlandırması, Ukrayna yönetiminin Rusya yönetimi ile diyaloğa geçerek, Agit ve BM’lerin hızlıca duruma müdahale etmesidir. Yani bir an önce ateşkesin gerçekleştirilmesi ve diyaloğun başlatılmasıdır.
Bu nedenle gazetecilerin bölgeden dünyaya aktaracakları gerçek dışı haber ve bilgilere, savaşın kurmay ve baronlarına eklemlenmiş her türlü siyasetçi ve yorumcunun yorumlarına itibar edilmemesi de savaşın bir an önce durdurulması için elzemdir. Çünkü bilindiği üzere istisnasız tüm savaşlarda ilk yok edilen ‘hakikat’ olur.
Çünkü mevcut bu savaş tarihteki uykudaki bir çok fay hattını canlandırma potansiyeline sahiptir. Çünkü Rusya’nın başlattığı askeri harekatın Donetsk-Lugansk’la sınırlı kalmayacağını göstermekte kapsamının nereye uzanacağı, nerelerin ilhak, işgal edileceği belirsizliğini korumaktadır.
Hakan Güneş’in dün Gazete Duvara verdiği beyanattaki gibi “Rusya ülkenin en batısındaki hava üslerini bombardıman ettiği, Harkov’a paraşüt birliklerini indirdiği, Donetsk’e kara birliklerini soktuğu ve ateşkes hattının ötesine geçmiş durumda. Kapsamlı bir barış masasına dönülmesi dışında bir seçenek yok. Yalnızca, Ukrayna’da değil Rusya’nın Moldova ve Gürcistan’da da Batı-NATO ile gerilimi var. Şu an ateşkes sağlansa bile bölge bir askeri rekabet alanı olmaktan çıkarılmazsa, örneğin altı ay sonra Moldova’da bir yıl sonra Gürcistan’da savaş çıkmayacağının garantisi yok.”
Bu nedenle yalnızca Ukrayna’nın değil bölgenin potansiyel savaş ortamından ve geriliminden çıkarılması gerekiyor.
Savaş Dünyanın neresinde olursa olsun bir domino taşı gibi tüm dünya halklarını etkiliyor aynen doğayı etkilediği gibi. Savaşın başladığı gün itibariyle Türkiye’den meslek odalarının, DİSK ve bazı muhalefet partilerinin savaşın durdurulmasına dair açıklamaları yerinde oldu ama anlaşılan yetmeyecek bu açıklamalar. Hepimize suyu bulandırmadan tereddütsüz amasız savaşa hayır deyip durması için görev düşüyor.
Hele ki bu yoksulluk ve pandemi koşullarında insanlar evlerine aş götürmeye çalışıp, doğalgaz ve elektrik faturalarını ödemeye çabalarken, ilacı bulunmayan veya SGK tarafından verilmeyen birçok kanser hastası ve SMA hastası için canhıraş uğraşırken. Gençlerin büyük bir oranın bugünden mutsuz gelecekten umutsuz olmasına rağmen ülkeyi terk etmemeye çabalarken.. ‘Aaah savaş seni icat eden görmesin cennet. Aaah, savaş. Şu yeryüzünde canlı koymadı kırdı geçirdi. Gökteki kuşu, yerdeki börtü böceği sudaki balığı..’ Aaah savaş seni icat eden görmesin cennet!