Erdoğan’ın bir başka ‘milli tehdit’in ardından ‘bir merminin kaç para’ olduğunu sorduğu ve Bahçeli’nin “Fedakarlık olmadan beka ve bağımsızlık muhafaza ve müdafaa edilemez” dediği zamanların ardından bugün Cumhuriyet tarihinin en yüksek ‘savaş bütçesi’ Meclis’te.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanlığı ile bağlı kurumlarının bütçe görüşmelerinde sona gelindi. ‘2023 yılı Savunma ve Güvenlik Bütçesi’ denilen ‘savaş bütçesi’ 468.7 milyar TL olarak öngörülürken, bu rakam Cumhuriyet tarihinin en yüksek ‘savaş bütçesi’ olarak kayıtlara geçti.
Bugünün dolar kuru ile 25.2 milyar dolara denk gelen Türkiye’nin 2023 yılı ‘savaş bütçesi’ne ayrılan kaynaklar 2021’de 15.4 milyar dolar, 2020’de 17.4, 2019’da 20.6 milyar dolar olmuştu. Türkiye, bu rakamlarla dünyanın en çok askeri harcama yapan ülkeleri arasında 16’ncı sırada yer alıyor.
Erdoğan: Bir mermi kaç para?
Cumhuriyet tarihinin bu en yüksek savaş bütçesi için ayrılan parayı bölgesel tehditlerin tırmanmasıyla açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018’in Ocak ayındaki ‘Zeytin Dalı’ adı verilen askeri operasyonun ardından “Domatesçilere sesleniyorum, bir mermi kaç para?” diye sormuştu.
Erdoğan’ın mermi fiyatını sorduğu zamanların üzerinden yaklaşık 1 yıl geçmişti ki -2019’un Şubat ayında- astronomik gıda fiyatlarına ‘çare’ olsun diye Erdoğan’ın talimatıyla yoksul mahallelerde kurulan, önlerinde uzun kuyrukların oluştuğu tanzim satışlarda piyasada 3 liraya satılan soğan 2 liraya satılıyordu.
Zamlanan meyve-sebze fiyatlarını gündeme getiren muhalefete Erdoğan’ın yanıtı “Soğana patatese ümit bağlamışlardı geçen seçimde. Şimdi domatese bibere sarıldılar. Patatesçilere domatesçilere sesleniyorum bir tane merminin bedelini biliyor musun sen?” olmuştu.
Bahçeli: Fedakarlık olmadan beka ve bağımsızlık olmaz
Erdoğan’ın bu konuşmasından yaklaşık 9 ay sonra bu kez iktidarın diğer ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli, hükümetin emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) konusundaki çözümsüzlüğünü Türkiye’nin içeride ve dışarıda düzenlediği askeri operasyonları örnek göstererek açıklama gayretindeydi. Fedakarlık olmadan beka ve bağımsızlığın muhafaza ve müdafaa edilemeyeceğini söyleyen Bahçeli, ‘terörle mücadele’nin bir bedeli olduğunu ve bunun için bu bedele katlanmak gerektiğini söylüyordu:
Ekonomide spekülasyon yapanlar ne kurşunun ne bombanın maliyetini bilenlerdir. Bunlar boş boş konuşmaktadır… Fırtına obüsleri bir saatte yaklaşık 240-250 mermi atabiliyorlar. Obüsler günde iki saat kullanılıyor, bu da ortalama 500 obüs mermisinin kullanıldığı anlamına geliyor. Bu mermilerin ortalama fiyatı 1000 dolar. Günde 500 mermi 500 bin dolar eder. Tek bir fırtına obüsünün sadece atıştaki mermi maliyeti yılda 50 milyon dolara yaklaşıyor. Bir harekatta 100 obüs topu kullanıldığını düşünürsek yılda sadece 5 milyar dolar obüs maliyeti karşımıza çıkar. Bir savaş uçağının attığı sıradan bir bombanın fiyatı 2500 dolar. Bir F-16’nın hiç ateş açmadan bir saat havada uçmasının maliyeti 14 bin dolar. Sadece Zeytin Dalı Harekatı’nın ilk gününde uçan savaş uçaklarımızın yakıt bedeli 1 milyon dolar.
Erdoğan: Çözüm süreci ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi müjdeliyor
2013 yılında ‘çözüm süreci’ tartışırken ise yine aynı Erdoğan ‘terörle mücadele’nin maliyetini hesaplıyor ve bu kez çözüm sürecinin ekonominin can suyu olarak yeni bir dönemi müjdelediğini söylüyordu. Erdoğan’ın ifadesiyle savaşın son 29 yıllık maliyeti, 300 milyar dolardı:
Çözüm Sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik neticeler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.
Araştırmacı-yazar İzzet Akyol’un Ekim 2021 yılında yayımlanan ‘Düşük yoğunluklu 40 yıllık savaşın Türkiye’ye ekonomik maliyeti’ başlıklı rapor ise Kürt sorununda çözümsüzlüğün bedelinin 3 trilyon dolar olduğunu ortaya koydu. Akyol, raporda çözüm bulunmaması halinde yaşanacakları şöyle özetledi:
Sorunların çözülmesi rasyonel-akılcı politika tercihleriyle ve pragmatik bir esneklikle mümkün olabilecektir. Tarafların bu olgunlukta buluşamaması durumunda, çatışmacı siyaset anlayışı ve özellikle Kürt meselesi eksenli silahlı çatışmalar, Türkiye’ye yüksek beşeri ve maddi bedeller ödetmeye devam edecektir.
‘Yoksulluğun sonu savaş düzenine karşı çıkmakla gelebilir’
Soğanın 3 lira olduğu ve Erdoğan’ın bir mermi kaç lira diye sorduğu günlerden bugüne vardığımızda soğanın kilosu 10 lirayı buldu, sebze fiyatları yüzde 434 oranında zamlandı, gerçek enflasyon yüzde 85’e dayandı ve asgari ücret çoktan açlık sınırının bile altında kaldı ve bir ‘savaş bütçesi’ daha rekor artışla Meclis’ten geçti. HDP ise savaşın ağır toplumsal maliyetleriyle birlikte yoksullukla ilişkisine de dikkat çekmeye devam ediyor:
Ülkenin kaynakları ve bütçesi savaşa, talana ve soyguna değil, halka gitsin, yoksulluğu bitirelim, sosyal adaleti getirelim. Bu savaş düzenine karşı duralım. Yolsuzluğu ve yoksuzluğun sonu, bunu yaratan savaş düzeninin karşısında durmaktan geçer. Siyasal muhalefet, bu düzene karşıysanız, bu düzenin beslendiği damarlara oksijen üreten politikalardan vazgeçin.