Günün, günlerin, ayların getirdiği zihinsel, düşünsel ve duygusal yükten az olsun kurtulmak, arınmak için kendi sessizliğimde yol alıp bir şeyler içerken, yanımdaki boş tabureye kendisinden önce yürüyen göbeğiyle, orta yaşta, orta boylu, ince bıyıklı daha önce tanımadığım, görmediğim o mekanın bir müdavimi oturdu. Yanan sigarası bitmeden diğer dal sigarasını paketinden çıkarıp yakıyor, ardından da bir tekila şat içiyor.. Müzik kolonlarından birbiri ardına klasikleşmiş rock parçaları çalıyor. Bir süre sesizlikten sonra yeni gelen;
– “Ah benim güzel göbeğim” diye bir avucuyla göbeğini sıvazlayarak sevince, “İlk görünüşte göbeğiyle barışık” dedim..
Bu arada tüm dış seslerden kurtulmak için kalkıp eve gitmem gerekiyordu. Özellikle de nefes almadan, günün tüm akışını yanındakine ya da telefonun ucundakine mekanik sesli anlatıcıların, beynimi bir mengenede sıkıştırıp ufaltışına bir türlü engel olamayışım nedeniyle uzaklaşıp gitme arzusu.. Fakat tam o sırada yanı başımdaki tek başına oturanın konuşma isteğine de kayıtsız kalıp gitmeyi bir nezaketsizlik kabul ederek,
-“Merhaba ne iş yaparsınız?” dedim..
-Tekstilciyim.
-İhracat yoğunluklu mu?
-Evet daha çok Kuzey Avrupa ülkelerine…
-İşler nasıl?
-Şu an durgun. Yeni yıl ve kış daha sert ve zor geçecek.. Tüm maliyetler çok artacak. Şimdiden biraz fazla üretim yapıp beklemekten başka çare yok!
-Çocuk var mı?
-İki tane.. İkiz..
-Anneleriyle ayrıyız ama hakkını yiyemem çocuklara çok iyi bakıyor.. Saygım sonsuz.. Ben de onların en az 20 yaşlarına kadar tüm ihtiyaçlarına yetecek birikim yaptım. İki yıllık ömrüm var..
Son cümlesinden sonra biraz sessizlik oldu. Sorsam mı sormasam mı bilemedim. Yine de sordum.
-Hastalığınız nedir ki?
Bir uzaklara, sonra bir de göbeğine bakıp ‘boşver’ dercesine ellini savurdu, cevap vermedi.
Üstelemedim, deşmedim.
Sonra dönüp bana sordu:
-Solcular veya okur yazar çoğu kesim Rus klasiklerinin tümünü okumuşlardır değil mi?
-Öyledir sanırım.
-O klasiklerde geniş Rus coğrafyasında tüm zorluklara rağmen yapılan tarım ve üretimin dert edildiği, arttırılması çokça konu edilir. En çok da uzun geçen zorlu kış ayları.. Ruslar tüm bu olanlara onlarca yıl hazırlıklılar.. Ama Batı buna hazır değil! Türkiye de..
-Stalingrad’ı bilir misin?
-Bilmez miyim!
-Çoğu kişiye sorsan haritada yerini dahi gösteremez!
Bildiğin gibi 2.Dünya savaşında Nazilerin oradaki yenilgisi ile savaş bitmişti.
“Evet” dedim.. O soğuk kış aylarında kıran kırana sürdürülen yaklaşık 2 milyon kişinin hayatını kaybettiği muharebe, tarihin en kanlı savaşıdır. Kızıl Ordunun Mihver ordularına karşı zaferi savaşın da kaderini belirlemiştir.
-Evet, yine kıştayız, dedi. Ukrayna- Rusya Savaşı var. Tahıl ve doğalgaz sıkıntısı, şimdiden başladı. Avrupa, Ruslara karşı yine savaşın karşı cephesinde ve mevsim yine kış.. Zor ve sert geçecek bu kış.. İhracatımızın yüzde 49 ile 51’i Avrupa ülkeleri ile.. Ve taşımacılıkta kullanılan yeterli konteynırlarımız da yok. Demir Çelik fabrikamız var ama konteynır yapmıyor, üretmiyor.. Bu kış çok soğuk ve sert geçecek..
-Evet dedim çok soğuk ve sert geçecek. Bana müsaade, tanıştığımıza memnun oldum, görüşmek dileğiyle, ama yine de kendinize iyi bakın dedim.. Umutsuz homurdanarak o da çok memnun olduğunu söyleyerek tokalaşıp ayrıldık. Eve varınca mütemadiyen günde bir kaç kez yaptığım üzere haberlere göz attım.
“Bu buzağıları biz mi doğuracağız?”
Gözüme Anka ajansının yaptığı haberi aktaran Tele 1’de, Sakarya’dan hayvancılıkla uğraşan Mehmet Demirler’in söyledikleri düştü; “200 tane mal bakıyoruz. 3 eleman çalışıyor. Peynirin kalıbı tabi 150 lira olur. Geçen sene 378 bin inek satıldı. Buzağı kesildi. Baskül 100 lira, et 100 lira. Adam, palamutu denizden toplayıp 50 liraya satıyor. Baklavanın kilosu olmuş 200 lira. Bu çiftliğin günlük gideri 20 bin lira. Nereye kadar dayanacağız? Sen süte, buzağı üretimine destek vermezsen, buzağı başına desteği arttırmazsan hayvan kıtlığına gider. ‘Bu buzağıları biz mi doğuracağız?’ dedik kimse dinlemedi! “
Haberin ayrıntılarında, geçen yıl bin 25 TL olan samanın tonunun bu yıl 2 bin 75 TL’ye, küspenin tonunun 400 TL’den bin 400 TL’ye, yemin bin 500 TL’den 3 bin 500 TL’ye, mazotun 8 TL’den 25 TL’ye çıktığı; Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, kasım ayı üretici market fiyatlarına göre beyaz peynirin Ekim ayında markette 102 lira 72 kuruşken, Kasım ayında 121 lira 20 kuruşa yükseldiği vurgulanıyor. Aynı verilere göre dana etinin üreticiden çıkış fiyatı 101 lira 91 kuruş/kilogram, market fiyatı ise 156 TL.
Kışa girdik.. Ukrayna-Rusya savaşı devam ediyor. Türkiye seçime gidiyor.. İran’da kadınlar “Jin, Jiyan, Azadi” düsturuyla molla rejimini sarsıyor.. Türkiye Rojava’ya hava bombardımanı eşliğinde kara harekatına hazırlanıyor.. Türkiye İçişleri Bakanı ise sosyal medya hesabı twiterdan “ Şırnak Gabar’da 3 terörist daha… Az kaldı…” diyerek resimli paylaşım yapıyor..
HDP kapatılma davası devam ediyor, partinin seçilmişleri ise cezaevinde siyasal rehine olarak tutulmaya devam ediliyor, cezaevinde olmayanlar için ise ardı arkası kesilmeyen gözaltı ve tutuklamalar berdevam…
6’lı masa olarak bilinen Millet Cephesi’nin milliyetçi ve muhafazakarlarıyla birlikte merkez sağın oylarını talep etmeye aday olan İyi Parti, radikal sağcı Vatan Partisi ile MHP zemininden özenle kopmamaya çalışarak, Çoğulcu Parlamenter Sistem vurgusu ile propagandasına devam ediyor. Yani demokratik toplum hedefi dışında her şeye çeşnilermiş gibi!
3 Aralık 2022 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması”nda konuşan Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi:
Sürekli ve aynı girdaba düşen halkımız ekonomik ve sosyal olarak dayanılmaz acılar çekti. Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür. Bunun için yönetim anlayışımızı, yaklaşımımızı kökten değiştirmeliyiz. Ancak bunun çaresi, mevcut tek adam gitsin, başka bir tek adam gelsin değildir. Tek adam gitsin mi? Evet gitsin. Tek adam rejimi bitsin mi? Evet bitsin. Ancak yerine yeni bir sistem, çalışan yeni bir sistem gelsin. Yeni bir tek adam aramıyoruz. Bugün bizden bambaşka bir sistemin altyapısını dinleyeceksiniz…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun giriş konuşması olarak söyledikleri, ülke çoğunluğunun beklentisi ve arzusu… Bu ülke Erdoğan’a alternatif ne bir tek adam istiyor ne de benzer bir sistem! Öyleyse beklenen ve istenen dönüşüm, gelecek seçimde ırkçılık ve nefretten uzak, barışı ve hukuku hedefleyen, makam, mevki gibi tüm çıkar hesaplardan arınarak demokratik toplumsal dönüşümü samimi olarak isteyenlerle olacak. Çünkü bu kış çok sert ve zor geçecek..